Zikrullah, Cemalullah’a vesiledir
Ebû Abdullah (Ca’fer es-Sâdık aleyhisselâm) şöyle buyurdu: Kim Allah Azze ve Celle’yi çok zikrederse, Allah onu Cennet’inde gölgeler
22.10.2024 08:25:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
Dâvud el-Hammar rivâyet eder: "Ebû Abdullah (Ca'fer es-Sâdık aleyhisselâm) şöyle buyurdu: Kim Allah Azze ve Celle'yi çok zikrederse, Allah onu Cennet'inde gölgeler."
Allah'ı zikir Cemâlullahı müşahade etmeye de vesiledir. Nitekim bir hadis-i şerifte şöyle buyurulur: Cerîr'den;
"Allah Resûlü'nün (sallallahu aleyhi ve âlihi) yanındaydık. Mehtaplı bir gecede Ay'a bir baktı ve şöyle buyurdu:
'Rabbinizi, Ay'ı perdesiz ve birbirilerinizi itip kakmadan gördüğünüz gibi ayan (beyan) göreceksiniz. Güneş doğmadan ve batmadan namaz kılmaya gücünüz yetiyorsa yapın!'
Sonra, 'Güneş doğmadan ve batmadan önce Rabb'ini hamdiyle tesbih et' meâlindeki âyeti okudu."
Zikretmek Cennet'e girmeye, Cemâlullahı müşahadeye vesile olduğu gibi; zikirden gâfil olmanın neticesini Cenâb-ı Hakk âhirette de körlük olarak ikaz buyurur:
"Kim de Beni anmaktan yüz çevirirse, şüphesiz onun sıkıntılı bir hayatı olacak ve Biz onu, Kıyâmet Günü ise kör olarak haşredeceğiz."
Bir hadis-i şerifte de önemli bir ihtar söz konusudur: İbn Abbâs'dan, Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: "Kim Bana salât ü selâmı getirmeyi unutup ihmal ederse Cennet yolunu şaşırır."
Cennet yolunu şaşıranların gireceği yer ise Cehennem'dir.
Cennet'te ebedî saadet, nimetler olduğu gibi, Cehennem'de de ebedî azap vardır. Merhameti sınırsız olan Allah, azap edici değildir. İnsanlar günahları sebebiyle Cehennem'i hak ederler. Allah'ın huzuruna çıkmayı ummayanlar için âyet-i kerimenin ikazı çok açıktır:
"Allah'ın huzuruna çıkmayı yalanlayanlar gerçekten ziyana uğramıştır. Nihâyet onlara Kıyamet vakti ansızın gelip çatınca, onlar, günahlarını sırtlarına yüklenerek diyecekler ki: 'Dünyada iyi amelleri terk etmemizden dolayı vah bize!' Dikkat edin, yüklendikleri şey ne kötüdür!"
Bir hadis-i şerifte ise şöyle buyurulur: "Hz. Cibrîl, Hz. Peygamber'e (sallallahu aleyhi ve âlihi) beklenmedik bir zamanda gelmişti. Bunun üzerine Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi) ayağa kalkarak, 'Ey Cibril! Rengin neden böyle soluk?' diye sordu.
'Allah, Cehennem anahtarlarını emredinceye kadar Sana gelmedim' diye cevap verdi.
'Ey Cibril! Bana ateşi anlat ve Cehennem'i vasfet' deyince, Cibrîl şöyle dedi:
'Allah, emir buyurdu, Cehennem'in üzerinde bin yıl ateş yakıldı ve bembeyaz oldu. Bin yıl daha tutuşturuldu, bu defa kıpkırmızı kesildi. Emretti; bin yıl daha tutuşturuldu, simsiyah kesildi. Şu anda o, kapkaranlıktır. Ne kıvılcımları aydınlatır, ne de alevi söner.
Seni hak ile gönderene yemin ederim ki, Cehennem'den iğne kadar bir yer açılsa, onun sıcaklığından, yeryüzündekilerin hepsi ölür. Seni hak ile gönderene yemin ederim ki, eğer Cehennem bekçilerinden biri dünya ehline görünse ve dünya ehli ona baksaydı yüzünün çirkinliğinden ve pis kokusundan tüm dünya ehli ölürdü.
Seni hak ile gönderene yemin ederim ki, eğer Allah'ın Kitab'ında vasfettiği Cehennem ehlinin zincirinden bir halka dünya dağlarına konulsaydı, hepsi parçalanır ve yerin dibine çökerdi.'
Bunun üzerine Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi) şöyle buyurdu: 'Bu kadar yeter, daha anlatma! Nerdeyse kalbim parçalanıp öleceğim.' Sonra ağladı.
Cibrîl'e şöyle bir bakınca onun da ağladığını gördü ve sordu: 'Ey Cibrîl! Allah katındaki mevkiine rağmen sen de mi ağlıyorsun?'
'Neden ağlamayayım? Kim bilir belki ben, Allah'ın ilminde şimdiki durumumdan başka bir durumda olurum. Kim bilir benim de başıma İblis'in başına gelen şeyler gelebilir. Kim bilir Hârut'la Mârut'un uğradığı âkıbete ben de uğrayabilirim' deyince ağlamaya devam ettiler.
Nihâyet kendilerine şöyle bir ses geldi: 'Ey Cibrîl ve ey Muhammed! Allah Teâlâ kendine âsi gelmekten sizi emin kıldı.'
Bunun üzerine Cibrîl yukarıya doğru yükselip gözden kayboldu. Muhammed (sallallahu aleyhi ve âlihi) de oradan ayrıldı.
Yoldan geçerken, Ensâr'dan gülüp oynayan bir kavme rastladı ve onlara şöyle buyurdu:
'Gülüyor musunuz, önünüzde Cehennem var. Eğer Benim bildiklerimi bilseydiniz, az güler çok ağlardınız. Yemekten içmekten kesilir, yüksek yerlere çıkıp Allah'a yalvarırdınız.' Derken şöyle bir ses duyuldu:
'Ey Muhammed! Kullarımı umutsuz etme! Ben, Seni zorlaştırıcı olarak değil kolaylaştırıcı olarak gönderdim.'
Allah Resûlü de (sallallahu aleyhi ve âlihi), 'Amellerinizde aşırıya kaçmayın ve doğru yolu tutun!' buyurdu."
Âyet-i kerimede Cenâb-ı Hakk şöyle buyurdu: "Ve de ki: Hak Rabb'inizdendir. Artık kim dilerse iman etsin ve kim dilerse inkâr eylesin. Şüphe yok ki Biz, zâlimler için bir ateş hazırlamışızdır. Onun perdeleri kendilerini kuşatmıştır. Ve eğer yardım dileğinde bulunacak olurlarsa katran gibi bir su ile imdat olunurlar ki, yüzleri kavurur. O ne fena içki, ne fena rahat edilecek bir yer!"
Âyet ve hadislerde anlatılan Cehennem insanın tüylerini diken diken edecek derecededir. Cebrail'in rengini solduran, Peygamber Efendimizin, "Bu kadar yeter, daha anlatma! Nerdeyse kalbim parçalanıp öleceğim" dediği Cehennem'den haberdar olup da, insanı Cennet'e götüren, Cehennem'den uzaklaştıran zikirden gâfil olmak akıllı bir insanın işi değildir." (Prof. Dr. Haydar Baş Dua ve Zikir eserinden)
Allah'ı zikir Cemâlullahı müşahade etmeye de vesiledir. Nitekim bir hadis-i şerifte şöyle buyurulur: Cerîr'den;
"Allah Resûlü'nün (sallallahu aleyhi ve âlihi) yanındaydık. Mehtaplı bir gecede Ay'a bir baktı ve şöyle buyurdu:
'Rabbinizi, Ay'ı perdesiz ve birbirilerinizi itip kakmadan gördüğünüz gibi ayan (beyan) göreceksiniz. Güneş doğmadan ve batmadan namaz kılmaya gücünüz yetiyorsa yapın!'
Sonra, 'Güneş doğmadan ve batmadan önce Rabb'ini hamdiyle tesbih et' meâlindeki âyeti okudu."
Zikretmek Cennet'e girmeye, Cemâlullahı müşahadeye vesile olduğu gibi; zikirden gâfil olmanın neticesini Cenâb-ı Hakk âhirette de körlük olarak ikaz buyurur:
"Kim de Beni anmaktan yüz çevirirse, şüphesiz onun sıkıntılı bir hayatı olacak ve Biz onu, Kıyâmet Günü ise kör olarak haşredeceğiz."
Bir hadis-i şerifte de önemli bir ihtar söz konusudur: İbn Abbâs'dan, Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: "Kim Bana salât ü selâmı getirmeyi unutup ihmal ederse Cennet yolunu şaşırır."
Cennet yolunu şaşıranların gireceği yer ise Cehennem'dir.
Cennet'te ebedî saadet, nimetler olduğu gibi, Cehennem'de de ebedî azap vardır. Merhameti sınırsız olan Allah, azap edici değildir. İnsanlar günahları sebebiyle Cehennem'i hak ederler. Allah'ın huzuruna çıkmayı ummayanlar için âyet-i kerimenin ikazı çok açıktır:
"Allah'ın huzuruna çıkmayı yalanlayanlar gerçekten ziyana uğramıştır. Nihâyet onlara Kıyamet vakti ansızın gelip çatınca, onlar, günahlarını sırtlarına yüklenerek diyecekler ki: 'Dünyada iyi amelleri terk etmemizden dolayı vah bize!' Dikkat edin, yüklendikleri şey ne kötüdür!"
Bir hadis-i şerifte ise şöyle buyurulur: "Hz. Cibrîl, Hz. Peygamber'e (sallallahu aleyhi ve âlihi) beklenmedik bir zamanda gelmişti. Bunun üzerine Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi) ayağa kalkarak, 'Ey Cibril! Rengin neden böyle soluk?' diye sordu.
'Allah, Cehennem anahtarlarını emredinceye kadar Sana gelmedim' diye cevap verdi.
'Ey Cibril! Bana ateşi anlat ve Cehennem'i vasfet' deyince, Cibrîl şöyle dedi:
'Allah, emir buyurdu, Cehennem'in üzerinde bin yıl ateş yakıldı ve bembeyaz oldu. Bin yıl daha tutuşturuldu, bu defa kıpkırmızı kesildi. Emretti; bin yıl daha tutuşturuldu, simsiyah kesildi. Şu anda o, kapkaranlıktır. Ne kıvılcımları aydınlatır, ne de alevi söner.
Seni hak ile gönderene yemin ederim ki, Cehennem'den iğne kadar bir yer açılsa, onun sıcaklığından, yeryüzündekilerin hepsi ölür. Seni hak ile gönderene yemin ederim ki, eğer Cehennem bekçilerinden biri dünya ehline görünse ve dünya ehli ona baksaydı yüzünün çirkinliğinden ve pis kokusundan tüm dünya ehli ölürdü.
Seni hak ile gönderene yemin ederim ki, eğer Allah'ın Kitab'ında vasfettiği Cehennem ehlinin zincirinden bir halka dünya dağlarına konulsaydı, hepsi parçalanır ve yerin dibine çökerdi.'
Bunun üzerine Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi) şöyle buyurdu: 'Bu kadar yeter, daha anlatma! Nerdeyse kalbim parçalanıp öleceğim.' Sonra ağladı.
Cibrîl'e şöyle bir bakınca onun da ağladığını gördü ve sordu: 'Ey Cibrîl! Allah katındaki mevkiine rağmen sen de mi ağlıyorsun?'
'Neden ağlamayayım? Kim bilir belki ben, Allah'ın ilminde şimdiki durumumdan başka bir durumda olurum. Kim bilir benim de başıma İblis'in başına gelen şeyler gelebilir. Kim bilir Hârut'la Mârut'un uğradığı âkıbete ben de uğrayabilirim' deyince ağlamaya devam ettiler.
Nihâyet kendilerine şöyle bir ses geldi: 'Ey Cibrîl ve ey Muhammed! Allah Teâlâ kendine âsi gelmekten sizi emin kıldı.'
Bunun üzerine Cibrîl yukarıya doğru yükselip gözden kayboldu. Muhammed (sallallahu aleyhi ve âlihi) de oradan ayrıldı.
Yoldan geçerken, Ensâr'dan gülüp oynayan bir kavme rastladı ve onlara şöyle buyurdu:
'Gülüyor musunuz, önünüzde Cehennem var. Eğer Benim bildiklerimi bilseydiniz, az güler çok ağlardınız. Yemekten içmekten kesilir, yüksek yerlere çıkıp Allah'a yalvarırdınız.' Derken şöyle bir ses duyuldu:
'Ey Muhammed! Kullarımı umutsuz etme! Ben, Seni zorlaştırıcı olarak değil kolaylaştırıcı olarak gönderdim.'
Allah Resûlü de (sallallahu aleyhi ve âlihi), 'Amellerinizde aşırıya kaçmayın ve doğru yolu tutun!' buyurdu."
Âyet-i kerimede Cenâb-ı Hakk şöyle buyurdu: "Ve de ki: Hak Rabb'inizdendir. Artık kim dilerse iman etsin ve kim dilerse inkâr eylesin. Şüphe yok ki Biz, zâlimler için bir ateş hazırlamışızdır. Onun perdeleri kendilerini kuşatmıştır. Ve eğer yardım dileğinde bulunacak olurlarsa katran gibi bir su ile imdat olunurlar ki, yüzleri kavurur. O ne fena içki, ne fena rahat edilecek bir yer!"
Âyet ve hadislerde anlatılan Cehennem insanın tüylerini diken diken edecek derecededir. Cebrail'in rengini solduran, Peygamber Efendimizin, "Bu kadar yeter, daha anlatma! Nerdeyse kalbim parçalanıp öleceğim" dediği Cehennem'den haberdar olup da, insanı Cennet'e götüren, Cehennem'den uzaklaştıran zikirden gâfil olmak akıllı bir insanın işi değildir." (Prof. Dr. Haydar Baş Dua ve Zikir eserinden)