O; Habibullah'tır, Halilullah'tır, Kelimullah'tır; Sebeb-i Hilkât, Sebeb-i âlem, hidayet ve feyiz kaynağı Rahmeten'lil Âlemin'dir. Tecelligâh-ı Hak olan canlı Kur'an'dır. "Sen olmasaydın, sen olmasaydın âlemleri yaratmazdım" sırrının mazharı Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (sav) Efendimiz, gecenin bir anında Mekke'deki Mescid-i Haram'dan Kudüs'teki Mescid-i Aksâ'ya, oradan da göklere madde ve mana cihetiyle seyahat eder. Bu mübarek gecenin adı Mirac'tır.
Yarın Mirac kandili
Mübarek gecelerden olan kandillerin ikincisi, Mirac Kandili'ni bir kere daha idrâk etmek üzereyiz. İçinde bulunduğumuz Receb ayının 27. gecesi, Fahri Âlem Efendimizin Mirac mucizesinin tecelli ettiği mübarek bir gece. Mirac Kandili; yarın, yani Perşembe'yi Cuma'ya bağlayan gece başta aziz Türk Milleti olmak üzere tüm İslam âleminde idrak edilecek
Kainatın en büyük ikramına mazhar olan Efendimiz Hz. Muhammed'in (sav) Mirac mucizesi ile ilgili olarak, Prof Dr. Haydar Baş'ın "RAHMETEN Lİ'L-ÂLEMİN" adlı eserden derlenen bilgiler şunlardır:
Eşsiz bir ikrama davet
Peygamberliğinin onikinci yılı... Allah, âlemlere Rahmet olarak gönderdiği Fahr-i Kâinat Efendimizi (sav) eşsiz bir ikrama davet eder. Bu ihsan, İslâm tarihi boyunca İsrâ ve Mi'rac olarak bilinir. 'İsra', gece yürümek, gece yolculuğu yapmak anlamına gelir. 'Mi'râc', ise yükseğe çıkış aracı demektir.
Peygamberimiz (sav), bir gece Mescid-i Haram'dan alınarak Mescid-i Aksa'ya kadar götürülüp, oradan göklere çıkarılmış, ilâhî âyetler kendisine gösterildikten sonra alındığı yere, yatağının bile sıcaklığının soğumadığı bir müddet içerisinde, tekrar geri getirilmiştir. Özel olarak, Resûlullah'ın Mescid-i Haram'dan Mescid-i Aksa'ya olan yolculuğuna İsra, oradan Sema'ya uruc edişine Mi'râc adı verilir.
Efendimizin, uyanık ve beden-ruh beraberliği ile gerçekleşen Mi'rac mucizesi,
Kur'ân-ı Kerim'de şöyle anlatılır: "Mümtaz kulunu, âyetlerimizden bazısını kendisine gösterelim diye bir gece Mescid-i Haram'dan alıp, çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa'ya kadar götüren Allah, her türlü noksanlıklardan münezzehtir, eksikliklerden uzaktır. Herşeyi işiten ve gören O'dur".
Hayvanlar bile O'na âşıktır
Allah Resûlünün kalbinin iman ve hikmet nuru ile doldurulmasından sonra Hâlık'a yolculuk başlar. Cebrail (as), Burak'ı hazır bulundurmaktadır. Katırla merkep arası, gemi vurulmuş ve eğerlenmiş bir hayvandır, Burak.
Burak, Allah Elçisini görünce şaha kalkar! Hz. Cebrail bunu itaatsizllik kabul ederek müdahale eder; "Kendine gel ey Burak! Yemin olsun ki, Haşir sabahına kadar Muhammed-Mustafa kadar şerefli bir insan senin sırtına ne binmiştir, ne binecektir", der. Rivayete göre Burak utanır, tatlı bir mahcubiyetle terler içinde kalır Burak, maneviyat aleminden de gelmiş olsa, neticede bir hayvandır. Hayvanlar bile ona aşıktır. Bir hayvanın gösterdiği bu edep ve teslimiyete karşılık, Hakk'ın tecelligâhı olan insanın, edepte nasıl bir tavır takınması gerektiğini takdirlerinize bırakıyoruz.
Resûlullah, Burak'ın sırtında, Hz. Cebrail ise hayvanın yularını tutmaktadır. Nasipli bir hayvandır, Burak. Zira, peygamberi tanımak, onunla tanışmak ve ona inanmak bir nasiptir.
Âlemleri seyir ve
vuslatın basamağı
Yıldırımdan hızlı yürüyüşü ile Allah Resulü, mü'minlerin ilk kıblegâhı olan Mescid-i Aksa'ya misafir edilir. Fahr-i Kâinatı bu aziz mekânda, Allah'ın Halili Hz. İbrahim, İsa Ruhullah, Musa Kelîmullah ve insanlığın atası âdem Safiyyullah Efendimiz gibi birçok peygamber karşılamışlardı. Kutlu Elçi, burada bir bayram şenliği içinde peygamber ve meleklere imam olarak iki rekât namaz kaldırmışlardır.
Öyle bir fezâya çıkarıldı ki Allah Elçisi, orada kaderleri yazan kalemlerin cızırtılarını duyuyordu. Ve nihayet, Allah Resûlünün önüne Sidre-i Münteha sahası açıldı. Allah'tan başkasınca bilinmeyen makamlar gösterildi . Bu, son noktadır. Hiçbir varlık, o noktadan bir adım öteye geçemez. Belki de bu saha, varlıkların yaratılış sebebi olan Hz. Muhammed (sav) için halkedilmiş, sadece peygamberimiz için bir defaya mahsus olarak kullanılmıştır. Dolayısıyla, bundan öteye geçmek Cebrail'in de haddi değildir. Cebrail (as); "Bu, Sidretü'l-Münteha'dır", der. Sidre-i Münteha'dan öteye yolculuk Refref'le olmuştur. Esasen, zaman ve mekân kabuğunu delen sır da Refref'de gizlidir. Zira Refref, muhabbetullahtır. O, bu seyirdeki vasıtaların zübdesidir, vuslat aracıdır. Madde planında "yeşil bir perde"ye teşbih olunur. Dost, dostuna vasıl olurken yalnızdır artık; Zât, sıfat ve esmâ tecellilerine muhataptır. Kendi diliyle söylersek; "İbrahim'in (as) halilliğe, Musa'nın (as) kelâma, Muhammed'in (sav) ru'yet'e mazhar olmasına şaşıyor musunuz?!" .
Kul'unun mi'racını
Rabbimizden dinleyelim:
"Battığı zaman andolsun yıldıza ki, arkadaşınız (Muhammed -sav- ) sapmadı, azmadı da.
O, kendi arzularına göre de konuşmaz.
Onun (anlattıkları), kendine vahyedilenden başka birşey değildir.
Ona (müthiş kuvvetli melek olan Cebrail) öğretti.
Akıl ve görüşünde kâmil bir melektir. Hemen doğruluverdi.
Ve o, en yüce ufukta idi.
Sonra yaklaştı, derken sarkıverdi.
İki yay kadar, yahut daha yakın oldu.
O zaman 'Kul'una vahyedeceğini vahyetti.
Gözleriyle gördüğünü kalbi de yalanlamadı.
Gördükleri hakkında kendisiyle tartışacak mısınız şimdi?!
Andolsun onu, Sidretü'l-Münteha'nın yanında önceden bir kere daha görmüştü.
Cennetü'l-Me'va da onun yanındadır.
Sidre'yi kaplayan kaplamıştı.
Gözü ne şaştı, ne de haddi aştı.
Andolsun ki; Rabbinin âyetlerinin en büyüklerinden olanlarını gördü".
Dost meclisinden
ümmete hediyeler
Allah Resûlü, ümmetine hediyelerle döndü. Rabbimizden hediyeler... Dost meclisinde bizden de bahsedildi demek ki! âlemlerin Rabbi, biz kullarını; Alemlerin Efendisi biz ümmetini hiçbir zaman unutur muydu!
Rabbanî hediyelerin başlıcaları şunlardı:
* Bakara sûresinin son âyetleri.
* Beş vakit namaz.
* Muhammed (sav) ümmetinden Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmayanların bağışlanacağı müjdesi
Yarın Mirac kandili
Mübarek gecelerden olan kandillerin ikincisi, Mirac Kandili'ni bir kere daha idrâk etmek üzereyiz. İçinde bulunduğumuz Receb ayının 27. gecesi, Fahri Âlem Efendimizin Mirac mucizesinin tecelli ettiği mübarek bir gece. Mirac Kandili; yarın, yani Perşembe'yi Cuma'ya bağlayan gece başta aziz Türk Milleti olmak üzere tüm İslam âleminde idrak edilecek
Kainatın en büyük ikramına mazhar olan Efendimiz Hz. Muhammed'in (sav) Mirac mucizesi ile ilgili olarak, Prof Dr. Haydar Baş'ın "RAHMETEN Lİ'L-ÂLEMİN" adlı eserden derlenen bilgiler şunlardır:
Eşsiz bir ikrama davet
Peygamberliğinin onikinci yılı... Allah, âlemlere Rahmet olarak gönderdiği Fahr-i Kâinat Efendimizi (sav) eşsiz bir ikrama davet eder. Bu ihsan, İslâm tarihi boyunca İsrâ ve Mi'rac olarak bilinir. 'İsra', gece yürümek, gece yolculuğu yapmak anlamına gelir. 'Mi'râc', ise yükseğe çıkış aracı demektir.
Peygamberimiz (sav), bir gece Mescid-i Haram'dan alınarak Mescid-i Aksa'ya kadar götürülüp, oradan göklere çıkarılmış, ilâhî âyetler kendisine gösterildikten sonra alındığı yere, yatağının bile sıcaklığının soğumadığı bir müddet içerisinde, tekrar geri getirilmiştir. Özel olarak, Resûlullah'ın Mescid-i Haram'dan Mescid-i Aksa'ya olan yolculuğuna İsra, oradan Sema'ya uruc edişine Mi'râc adı verilir.
Efendimizin, uyanık ve beden-ruh beraberliği ile gerçekleşen Mi'rac mucizesi,
Kur'ân-ı Kerim'de şöyle anlatılır: "Mümtaz kulunu, âyetlerimizden bazısını kendisine gösterelim diye bir gece Mescid-i Haram'dan alıp, çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa'ya kadar götüren Allah, her türlü noksanlıklardan münezzehtir, eksikliklerden uzaktır. Herşeyi işiten ve gören O'dur".
Hayvanlar bile O'na âşıktır
Allah Resûlünün kalbinin iman ve hikmet nuru ile doldurulmasından sonra Hâlık'a yolculuk başlar. Cebrail (as), Burak'ı hazır bulundurmaktadır. Katırla merkep arası, gemi vurulmuş ve eğerlenmiş bir hayvandır, Burak.
Burak, Allah Elçisini görünce şaha kalkar! Hz. Cebrail bunu itaatsizllik kabul ederek müdahale eder; "Kendine gel ey Burak! Yemin olsun ki, Haşir sabahına kadar Muhammed-Mustafa kadar şerefli bir insan senin sırtına ne binmiştir, ne binecektir", der. Rivayete göre Burak utanır, tatlı bir mahcubiyetle terler içinde kalır Burak, maneviyat aleminden de gelmiş olsa, neticede bir hayvandır. Hayvanlar bile ona aşıktır. Bir hayvanın gösterdiği bu edep ve teslimiyete karşılık, Hakk'ın tecelligâhı olan insanın, edepte nasıl bir tavır takınması gerektiğini takdirlerinize bırakıyoruz.
Resûlullah, Burak'ın sırtında, Hz. Cebrail ise hayvanın yularını tutmaktadır. Nasipli bir hayvandır, Burak. Zira, peygamberi tanımak, onunla tanışmak ve ona inanmak bir nasiptir.
Âlemleri seyir ve
vuslatın basamağı
Yıldırımdan hızlı yürüyüşü ile Allah Resulü, mü'minlerin ilk kıblegâhı olan Mescid-i Aksa'ya misafir edilir. Fahr-i Kâinatı bu aziz mekânda, Allah'ın Halili Hz. İbrahim, İsa Ruhullah, Musa Kelîmullah ve insanlığın atası âdem Safiyyullah Efendimiz gibi birçok peygamber karşılamışlardı. Kutlu Elçi, burada bir bayram şenliği içinde peygamber ve meleklere imam olarak iki rekât namaz kaldırmışlardır.
Öyle bir fezâya çıkarıldı ki Allah Elçisi, orada kaderleri yazan kalemlerin cızırtılarını duyuyordu. Ve nihayet, Allah Resûlünün önüne Sidre-i Münteha sahası açıldı. Allah'tan başkasınca bilinmeyen makamlar gösterildi . Bu, son noktadır. Hiçbir varlık, o noktadan bir adım öteye geçemez. Belki de bu saha, varlıkların yaratılış sebebi olan Hz. Muhammed (sav) için halkedilmiş, sadece peygamberimiz için bir defaya mahsus olarak kullanılmıştır. Dolayısıyla, bundan öteye geçmek Cebrail'in de haddi değildir. Cebrail (as); "Bu, Sidretü'l-Münteha'dır", der. Sidre-i Münteha'dan öteye yolculuk Refref'le olmuştur. Esasen, zaman ve mekân kabuğunu delen sır da Refref'de gizlidir. Zira Refref, muhabbetullahtır. O, bu seyirdeki vasıtaların zübdesidir, vuslat aracıdır. Madde planında "yeşil bir perde"ye teşbih olunur. Dost, dostuna vasıl olurken yalnızdır artık; Zât, sıfat ve esmâ tecellilerine muhataptır. Kendi diliyle söylersek; "İbrahim'in (as) halilliğe, Musa'nın (as) kelâma, Muhammed'in (sav) ru'yet'e mazhar olmasına şaşıyor musunuz?!" .
Kul'unun mi'racını
Rabbimizden dinleyelim:
"Battığı zaman andolsun yıldıza ki, arkadaşınız (Muhammed -sav- ) sapmadı, azmadı da.
O, kendi arzularına göre de konuşmaz.
Onun (anlattıkları), kendine vahyedilenden başka birşey değildir.
Ona (müthiş kuvvetli melek olan Cebrail) öğretti.
Akıl ve görüşünde kâmil bir melektir. Hemen doğruluverdi.
Ve o, en yüce ufukta idi.
Sonra yaklaştı, derken sarkıverdi.
İki yay kadar, yahut daha yakın oldu.
O zaman 'Kul'una vahyedeceğini vahyetti.
Gözleriyle gördüğünü kalbi de yalanlamadı.
Gördükleri hakkında kendisiyle tartışacak mısınız şimdi?!
Andolsun onu, Sidretü'l-Münteha'nın yanında önceden bir kere daha görmüştü.
Cennetü'l-Me'va da onun yanındadır.
Sidre'yi kaplayan kaplamıştı.
Gözü ne şaştı, ne de haddi aştı.
Andolsun ki; Rabbinin âyetlerinin en büyüklerinden olanlarını gördü".
Dost meclisinden
ümmete hediyeler
Allah Resûlü, ümmetine hediyelerle döndü. Rabbimizden hediyeler... Dost meclisinde bizden de bahsedildi demek ki! âlemlerin Rabbi, biz kullarını; Alemlerin Efendisi biz ümmetini hiçbir zaman unutur muydu!
Rabbanî hediyelerin başlıcaları şunlardı:
* Bakara sûresinin son âyetleri.
* Beş vakit namaz.
* Muhammed (sav) ümmetinden Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmayanların bağışlanacağı müjdesi
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.