Zalim bir yandan zulmünü icra ederken diğer yandan da zalimce tutum ve davranışının sıradanmış gibi algılanmasına gayret eder.
Hemen yanıbaşında, hemen karşısında adalet sergileyenlerden, merhamet dağıtanlardan asla hoşlanmaz çünkü zulmün karşıtı olan tüm davranışlar onun zalimliğini ve zorbalığını derhal açık eder.
İster ki, zulmü devam etsin ama kimse bunu fark etmesin ve adını koymasın ve fark edilecek davranışlar sergilemesin.
İster ki, zulmüne maruz kalan ve inim inim inleyen mazlumların iniltileri ve feryad u figanları hep sevinç çığlıkları olarak telakki edilsin.
Mazlumların ah u eninleri, yürek parçalayan çığlıkları etrafta sevinç çığlıkları olarak algılanırsa zulmünün örtbas edileceğini zanneder.
Zalim tedirgindir, telaşlıdır, mütereddidir ve hep huzursuzdur. Kur'an'da münafıklar için kullanılan "her sesi aleyhlerinde zannederler" tanımlaması zalimler için de tıpatıp uymaktadır, zaten münafık da ilk önce kendi benliğine zulmeden insan tipidir.
"Onları gördüğünde gövdeleri hoşuna gider. Bir şey konuşsalar sözlerine kulak verirsin. Onlar birbirine dayandırılmış keresteler/Hint kumaşı giydirilmiş kütük parçaları gibidirler. Her bağırtıyı aleyhlerinde zannederler. Düşmandır onlar; sakın onlardan! Allah onları kahretsin! Nasıl da aldatılıp döndürülüyorlar!" (Münafikun: 4).
Zalim tövbekâr olsa, zulmünden dönse hem kendi huzura kavuşacak hem de zalim pençesinde inleyen mazlumlar kurtulacaklar ve rahata erecekler ama zalimin etrafında yalakalıkla geçinen güruh, onun tevbesine mani olmak için bin dereden su getirerek onun ne kadar adil, ne kadar merhametli olduğunu fısıldayıp durmaktadırlar.
Zalim zulmüne son verip normal bir hayata dönerse onun önlerine attığı kemiklerle geçinen zavallılar aç kalacaklarını, işsiz ve aşsız kalacaklarını zannederek zalime yönelik alkışlarının dozunu artırmaktadırlar ama mazlumların ahında, mazlumların gözyaşlarında mutlak pay sahibi olduklarını da büsbütün unutmaktadırlar.
Hayat kitabımız Kur'an'ın önümüze koyduğu şu sahne ibretle ve dikkatle tekrar tekrar izlenmelidir:
"Firavun, kavmine seslenerek dedi ki: "Ey kavmim! Mısır hükümdarlığı benim değil mi? Şu nehirler de benim altımdan akıyor (değil mi?) Hâlâ görmüyor musunuz? Ben, şu zavallı, nerede ise maksadını anlatamayacak durumda olan adamdan daha hayırlı değil miyim? Eğer o dediği gibi ise, üstüne gökten altın bilezikler atılmalı yahut beraberinde melekler gelmeli değil miydi? İşte Firavun, halkını aptal yerine koyarak onları böyle küçümsedi, onlar da koyun sürüsü gibi ona itaat ettiler. Çünkü onlar, zaten yoldan çıkmış bir topluluktu." (Zuhruf: 51-54).
- İktidara düşen… / 22.04.2025
- Yaşadıklarımızın resmidir / 21.04.2025
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025