Ülkeyi yönetenler, tamamen ABD ve AB ülkelerinin istekleri doğrultusunda bir "Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu Tasarısı" hazırladı. Amaç, "yabancı yatırımcının haklarının koruması". Bu tasarı ile birlikte Türkiye yabancı sermaye üzerindeki denetimini tamamen yitiriyor. Yabancı sermaye ile ilgili gerekli izin ve onay sistemi terk ediliyor ve sadece bilgilendirmeyle, milyarlarca dolarlık işlemlerin yapılması öngörülüyor.
İlginç olan bu tasarı ikisi geçici, dokuz maddeden oluşuyor. Maddelerden birinde doğrudan yabancı yatırımların, "kamu yararı gerekmedikçe ve karşılıkları ödenmedikse "kamulaştırılamayacağı veya devletleştirilemeyeceği" vurgulanıyor.
Bu madde ile birlikte bu yatırımı yapanların, bu olanlar özmalı olacaktır. Nitekim doğrudan yabancı yatırımlar tarif edilirken bu sırada "Doğal kaynakların aranması ve çıkarılmasına ilişkin ticari haklar sayılmaktadır. Böylece Bor madenlerinden tutun, tüm kömür, petrol, mermer, yatakları tüm rezervleri ile birlikte kuş olup uçacaklar ve milli irade iş başına geldiğinde ancak savaşarak öz mallarımızı tekrar geri alabileceğiz.
Yine bu bu yancı yatırımcılar elde ettikleri tüm kazançları da herhangi bir kısıtlamaya tabi tutulmadan serbestçe kendi memleketlerine geri götürecekler. Yani bizde kazanacaklar. Kendi ülkelerinde yiyecekler.
Ayrıca yabancı şirketler, herhangi bir sınırlama olmaksızın taşınmaz mülküyeti edinebiliyor. Bu tasarı ile ülkemizde işçi istihdamı sağlanacağı iddia edilirken, yine yasa tasarısının bir başka maddesinde "yabancı uzman çalıştırılabileceği" ifade edilerek, yabancı işçi çalıştırma yasağıda kaldırılmış oluyor. Nasıl olacaksa bu yabancı yatırımcı bizim işçimizi çalıştıracak?
Yine yıllarca tahkim konusunda, ülkenin hükümranlığını zedelediği vurgulandı. Ama şimdi bu tasarı ile bir adım daha ileri gidilerek "Nakit dışındaki sermayenin değer tesbiti" Türk Ticaret Kanunu hükümleri çerçevesinde yapılır. Ama yabancı ülkede kurulu şirketin menkul kıymetlerinin değer tesbiti ise, ilgili ülkenin mevzuatına göre ve uluslararası değerlerin kuruluşlarının değerlendirmesine göre yapılır." Hüküm altına alınıyor ve herşeyi ile memleket yabancılara teslim ediliyor.
Bu ne "yabancı yatırımları teşvik" yasa tasarısı değil, "Türk yatırımcıyı yok etme" tasarısı denir.
İlginç olan bu tasarı ikisi geçici, dokuz maddeden oluşuyor. Maddelerden birinde doğrudan yabancı yatırımların, "kamu yararı gerekmedikçe ve karşılıkları ödenmedikse "kamulaştırılamayacağı veya devletleştirilemeyeceği" vurgulanıyor.
Bu madde ile birlikte bu yatırımı yapanların, bu olanlar özmalı olacaktır. Nitekim doğrudan yabancı yatırımlar tarif edilirken bu sırada "Doğal kaynakların aranması ve çıkarılmasına ilişkin ticari haklar sayılmaktadır. Böylece Bor madenlerinden tutun, tüm kömür, petrol, mermer, yatakları tüm rezervleri ile birlikte kuş olup uçacaklar ve milli irade iş başına geldiğinde ancak savaşarak öz mallarımızı tekrar geri alabileceğiz.
Yine bu bu yancı yatırımcılar elde ettikleri tüm kazançları da herhangi bir kısıtlamaya tabi tutulmadan serbestçe kendi memleketlerine geri götürecekler. Yani bizde kazanacaklar. Kendi ülkelerinde yiyecekler.
Ayrıca yabancı şirketler, herhangi bir sınırlama olmaksızın taşınmaz mülküyeti edinebiliyor. Bu tasarı ile ülkemizde işçi istihdamı sağlanacağı iddia edilirken, yine yasa tasarısının bir başka maddesinde "yabancı uzman çalıştırılabileceği" ifade edilerek, yabancı işçi çalıştırma yasağıda kaldırılmış oluyor. Nasıl olacaksa bu yabancı yatırımcı bizim işçimizi çalıştıracak?
Yine yıllarca tahkim konusunda, ülkenin hükümranlığını zedelediği vurgulandı. Ama şimdi bu tasarı ile bir adım daha ileri gidilerek "Nakit dışındaki sermayenin değer tesbiti" Türk Ticaret Kanunu hükümleri çerçevesinde yapılır. Ama yabancı ülkede kurulu şirketin menkul kıymetlerinin değer tesbiti ise, ilgili ülkenin mevzuatına göre ve uluslararası değerlerin kuruluşlarının değerlendirmesine göre yapılır." Hüküm altına alınıyor ve herşeyi ile memleket yabancılara teslim ediliyor.
Bu ne "yabancı yatırımları teşvik" yasa tasarısı değil, "Türk yatırımcıyı yok etme" tasarısı denir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Fuat Şengül / diğer yazıları
- En önemli katığımız ekmek / 13.07.2023
- Zengezur Türk Cumhuriyeti hayırlı olsun / 08.07.2023
- Yeşil enerji dönüşümü derken! / 07.07.2023
- ‘Yaşlı Avrupa, genç Türkiye’ / 04.07.2023
- Köydeki geleceğimiz / 23.06.2023
- Sodyum batarya yapalım mı? / 22.06.2023
- Kafamızda et mi var beyin mi? / 21.06.2023
- Geleceğimizi tehdit eden kuraklık / 20.06.2023
- Gıda ve su güvenliği / 19.06.2023
- Yunan’a kaptırmadan işaretleyelim! / 18.06.2023
- Zengezur Türk Cumhuriyeti hayırlı olsun / 08.07.2023
- Yeşil enerji dönüşümü derken! / 07.07.2023
- ‘Yaşlı Avrupa, genç Türkiye’ / 04.07.2023
- Köydeki geleceğimiz / 23.06.2023
- Sodyum batarya yapalım mı? / 22.06.2023
- Kafamızda et mi var beyin mi? / 21.06.2023
- Geleceğimizi tehdit eden kuraklık / 20.06.2023
- Gıda ve su güvenliği / 19.06.2023
- Yunan’a kaptırmadan işaretleyelim! / 18.06.2023