He ya!
Yitiğine gülene ne derler?
Parasını, turasını, darasını, danasını, kısaca telafisi mümkün bir şeyini kaybedene gülene ne derler.
Ya bir de, telafisi mümkün olmayan, bir daha elde edilmesi imkansıza gülene ne deler.
Diğerinin iki katı derler.
Düşünün, tam 365 gün, bir göz açıp-yumana dek geçti gitti.
Bir gün, bir hafta, b,r ay değil,
12 ay,
52 hafta,
365 gün, yani tam bir yıl.
Geri gelecek mi? hayır!
Telafisi mümkün mü? Hayır!
Yerine konacak var mı? yok!
Cebinden düşen bir milyon için ağıt yakıp karalar bağlayan insan 356 günün bir daha geri gelmemesice çekip gitmesine nasıl sevinebilir?
Bu nasıl bir haldir?
Ne gaflettir?
Bu ne "hayvanî" bir duygudur.
Hayvan için ayın yılın asrın değeri olmayabilir.
Ama insan, bırakın yılın, ayın, günün, anın hesabını yapmak zorundadır.
Çünkü o, çok iyi bilir ki, hayat bir "andır."
365 gün içine ne kadar "an" sığarsa, o kadar dikkatli yaşamak zorundadır hayatı.
O sayısız "an" her an karşısına çıkar diye düşünür.
Düşünür ve o "an" için hazırlıklı olur.
Teyakkuz halindedir.
Zamanın en kısa parçası olan o "an" içine; "Lâ ilâhe illellâh, Muhammet'ür Resûlüllah" sığdı mı, sığdırabildi mi, ne mutlu.
Ya bir de sığdıramazsa?
Fıkradır, kimse kusura bakmasın.
Abdi İpekçi'ye kabirde Münker-Nekir sormuş:
-Men Rabbuke/Rabbin kim?
Uzun bir sessizlik sonrası cevap vermiş Abdi İpekçi:
-Anımsayamadım!
Melek onlar, dünya Müslümanlarını "dönmelik" vasfıyla kandırmak mümkün, onlar zor kanar.
Bu fıkraya malzeme olmamak için Müslüman o "an" için, dili Allah'ı zikirde, zihni alemi tefekkürde, gönlü ötelere bağlı, yüreği hak aşkıyla dağlı, gözü yaşlı, ağır başlı olmak zorunda.
Sahi, nasıl geçti o koca yıl?
Geçen senenin yıl başını daha dün idrak etmemiş miydik?
Ve siz şu satırları okurken yeni yılın ikinci günü de bitmek üzere olacak.
Şu hadis-i şerif size neyi hatırlatıyor:
"Ahır zamanda yıl ay gibi, ay gün gibi olacak."
O günleri mi yaşıyoruz yoksa?
İşlerimizde, aşlarımızda, arkadaşlarımızda bereket olsun diye dua ederiz de ya ömrümüz?
Vaktimizin, zamanımızın, anımızın, kısaca ömrümüzün bereketli olmamsı için dua ediyor muyuz?
En önemli bereket o değil mi yoksa?
Ömrümüzün bereketsizliği, diğer her işimizin bereketsizliğinin de neticesi mi yoksa?
Koca bir yıl kaybettik.
Ölüme 365 gün daha yaklaştık.
Ebedi hayata eksi 365 kaldı ve biz eğleniyoruz, hopluyoruz, zıplıyoruz.
Sahi, "biz iyi miyiz(!)"?
Yitiğine gülene ne derler?
Parasını, turasını, darasını, danasını, kısaca telafisi mümkün bir şeyini kaybedene gülene ne derler.
Ya bir de, telafisi mümkün olmayan, bir daha elde edilmesi imkansıza gülene ne deler.
Diğerinin iki katı derler.
Düşünün, tam 365 gün, bir göz açıp-yumana dek geçti gitti.
Bir gün, bir hafta, b,r ay değil,
12 ay,
52 hafta,
365 gün, yani tam bir yıl.
Geri gelecek mi? hayır!
Telafisi mümkün mü? Hayır!
Yerine konacak var mı? yok!
Cebinden düşen bir milyon için ağıt yakıp karalar bağlayan insan 356 günün bir daha geri gelmemesice çekip gitmesine nasıl sevinebilir?
Bu nasıl bir haldir?
Ne gaflettir?
Bu ne "hayvanî" bir duygudur.
Hayvan için ayın yılın asrın değeri olmayabilir.
Ama insan, bırakın yılın, ayın, günün, anın hesabını yapmak zorundadır.
Çünkü o, çok iyi bilir ki, hayat bir "andır."
365 gün içine ne kadar "an" sığarsa, o kadar dikkatli yaşamak zorundadır hayatı.
O sayısız "an" her an karşısına çıkar diye düşünür.
Düşünür ve o "an" için hazırlıklı olur.
Teyakkuz halindedir.
Zamanın en kısa parçası olan o "an" içine; "Lâ ilâhe illellâh, Muhammet'ür Resûlüllah" sığdı mı, sığdırabildi mi, ne mutlu.
Ya bir de sığdıramazsa?
Fıkradır, kimse kusura bakmasın.
Abdi İpekçi'ye kabirde Münker-Nekir sormuş:
-Men Rabbuke/Rabbin kim?
Uzun bir sessizlik sonrası cevap vermiş Abdi İpekçi:
-Anımsayamadım!
Melek onlar, dünya Müslümanlarını "dönmelik" vasfıyla kandırmak mümkün, onlar zor kanar.
Bu fıkraya malzeme olmamak için Müslüman o "an" için, dili Allah'ı zikirde, zihni alemi tefekkürde, gönlü ötelere bağlı, yüreği hak aşkıyla dağlı, gözü yaşlı, ağır başlı olmak zorunda.
Sahi, nasıl geçti o koca yıl?
Geçen senenin yıl başını daha dün idrak etmemiş miydik?
Ve siz şu satırları okurken yeni yılın ikinci günü de bitmek üzere olacak.
Şu hadis-i şerif size neyi hatırlatıyor:
"Ahır zamanda yıl ay gibi, ay gün gibi olacak."
O günleri mi yaşıyoruz yoksa?
İşlerimizde, aşlarımızda, arkadaşlarımızda bereket olsun diye dua ederiz de ya ömrümüz?
Vaktimizin, zamanımızın, anımızın, kısaca ömrümüzün bereketli olmamsı için dua ediyor muyuz?
En önemli bereket o değil mi yoksa?
Ömrümüzün bereketsizliği, diğer her işimizin bereketsizliğinin de neticesi mi yoksa?
Koca bir yıl kaybettik.
Ölüme 365 gün daha yaklaştık.
Ebedi hayata eksi 365 kaldı ve biz eğleniyoruz, hopluyoruz, zıplıyoruz.
Sahi, "biz iyi miyiz(!)"?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Ana-baba hakları-2 / 30.04.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024