YEP, IMF programı mı?

Maliye ve Hazine Bakanı Berat Albayrak beklenen yeni ekonomi programını açıkladı.

Danışman ekibi tarafından hazırlanan metni prompterden okudu ve soru almadan salondan ayrıldı. Alkışlayanlar neyi alkışladı, anlayamadık. Beştepe kriz mriz yok derken; Bakan Albayrak, kur krizinden başarı ile çıkıldığını, dengelenme sürecinden geçip değişim sürecinin başladığını iddia etti. Daha önce YEP çerçevesinde ortaya konulan yüzde 2.3'lük 2019 büyüme hedefinin yüzde 0.5'e, 2020'de yüzde 5.0, 2021'de yüzde 5.0, 2022'de de yüzde 5.0'a revize edildiğini söyledi.

Yüzde 25.24'e yükselen enflasyonun kademeli olarak 2022'de yüzde 4.9'a indirileceğini, cari açıkta yüzde -3.3 olan hedefin yüzde +0.1'e revize edildiğini, 86 milyar TL olan bütçe açığının 125 milyar liraya çıkacağını, yüzde 15'lere merdiven dayayan işsizliğin bu yıl yüzde 12.9'a, 2020'de yüzde 11.8'e, 2021'de yüzde 10.6'ya, 2021'de ise yüzde 10.6'ya indirileceğini, istihdamın 1 milyon 80 bin kişi artırılacağını söyledi.

Ekonomik tabloyu güzellemeye çalışırken, bütçe dengesinde program hedefinin gerisinde kalındığını, ithalatta ve ihracatta hedeflerin uzağında kaldıklarını itiraf etti.

İç ve dış mihrakların saldırılarına rağmen, kredi daralmasını kamu bankalarını zorlayarak, cari açık sorununa ithalatı frenleyerek önlem aldığını, sağlıklı ve sürdürülebilir büyüyerek orta gelir tuzağından kurtulmak için ekonominin her alanında her parametreyi yakalamaya çalıştığını ifade etti. Üç yıl boyunca hayata geçirilmesi planlanan 112 eylemin 44'ünün yüzde 74.5 oranında hayata geçirdiklerini vesaire söyledi.

Türkiye Varlık Fonu cari işlemler dengesini güçlendirecek, kurumlar vergisi düşürülecek, vergi tabana yayılacak, inşaat desteklenecek, gıda enflasyonunu engellemek için et ve süt ithalatına devam edilecek.

Değişen bir şey yok. Kur baskısı ve ücretlerin satın alma gücünün düşmesi sonucu tüketimin daralması ekonomiyi soğuttu. Enflasyonun hızı yüzde 25.24'ten yüzde 12.9'a gerilese de; 100 liralık ürünün önce 125.24 liraya toplamda 141.39 liraya çıkışı karşısında, ücretlerin 4+4 ile sınırlandırılması fakirleştiğimizin kanıtı. 2020 için öngörülen 10 bin dolar kişi başı milli gelirin, şimdiden 8 bin 807 dolara düşmesi de cabası.

Hedeflenen inşaat ve ertelenen özel tüketim üzerinden büyüme beklentisi, hangi kaynakla olacak? Yani; kredi, kredi, kredi… Kamu bankalarına zarar yazdırarak 0.99 faiz kampanyasıyla yandaş müteahhit firmaların ve otomotiv sektörünün kurtarılması, faturanın 82 milyona ödettirilmesini kabul etmek mümkün mü?

Kapitalizm eşittir egoizm... Toplumun refahı için fedakârlık gerekirken, bir avuç insanın saadeti için bütün toplumu fesada vermek utanılması gereken durum da anlayacak beyin nerede?

2001 yapay krizinin bozulan ekonomik parametrelerini, dış borç, özelleştirme ve yüksek vergi gelirleriyle pembeleştiren iktidarın şişirdiği balonun havası, israf, yüksek ithalat ve faiz giderleriyle boşalınca sanal büyüme dibe vurdu.

Yabancının parası ve zehirli reçetesi ile 18 yılın finalinde, çukura düşmek de aklımızı başımıza getirmedi. Çok yazık.

Yerli ve milli etiketiyle paylaşılan YEP, tipik kemer sıkmayı merkeze alan IMF reçetesi gibi. İktidar keşke programı kabul karşılığında düşük faizli kredi alsaydı daha iyi olurdu. Zira 192.4 milyar dolara ulaşan döviz hesapları belki çözülür para bolluğu olurdu.

Öncekiler gibi açıklanan 12. paket de çare olmayacak.

Ne yazık ki BRICS ülkeleri yoksulluğu BAŞ Hoca'nın Milli Ekonomi Modeli ile yenip refah toplumu olurken, uzaklardan bakıp iç çekmeye devam edeceğiz.