Yaşasın Kuvayı Milliye ruhu

Cuma akşamı Trabzon Akçaabat'ta "Kuvayı Milliye'nin 100. Yılında Türkiye" konulu bir program düzenlendi. 

Kuvayı Milliye'nin bağımsızlık ruhunu taşıyan bugünkü temsilcileri tarafından düzenlenen programda, bağımsızlık ruhumuzun mimarı Prof. Dr. Haydar Baş hocamız da muhteşem bir konuşma yaptı. 

Aramızda gaflet uykusundan bir türlü gözlerini açamayanların olduğu bu zamanda, çok şükür ki bu ruhu taşıyan insanlar hâlâ var. 

Çünkü gaflet uykusunda uyuyanlar bir ülkenin umudu asla olamazlar. Bir ülkenin umudu, bağımsızlık meşalesini yüreklerinde taşıyanlardır ancak. 

Umut her şeydir. Hele hele toplumun umudu olabilmek en büyük iştir. Toplumun umudunu yok etmeye çalışmak ise cinayetlerin en büyüğüdür. Çünkü toplumun umudunu öldürürsen bir milleti öldürürsün.

Bir de bazı insanlar vardır ki, bütün insanlığa umut olurlar. İnsanlığın üzerine çöken karabasanları kolaylıkla bertaraf ederler. İşte o insanlar nadiren dünyaya gelirler. 

Ama çok şükür ki, bir yüzyılda iki defa bütün insanlığın umudu bu topraklardan çıktı. 

Biri asker Atatürk, diğeri hoca Atatürk…

Yıllar süren planlı çalışmalarla Mustafa Kemal Atatürk'ü bu milletin kalbinden sökmeyi büyük ölçüde başarmışlardı. Çünkü Mustafa Kemal Atatürk bu milletin umuduydu. Bağımsızlık ruhunun önünde hiçbir gücün duramayacağının timsaliydi. Ama 100 yıl sonra aynı ruhu taşıyan hoca Atatürk çıktı ve bütün bu kirli oyunları bozdu. Atasıyla milletini tekrar buluşturdu. "Atatürk vatandır ona yapılan saldırılar vatana yapılmaktadır" bilincini gençlere yerleştirdi. Türkiye'nin umudu oldu. 

Atatürk'ün bağımsızlık anlayışı sadece askeri alanda değildi. Ekonomik, fikri, kültürel ve siyasi alanlarda da tam bağımsızlığın mücadelesini verdi Atatürk. Yıllar süren planlı çalışmalarla bu toplum hem ekonomik olarak hem de fikri olarak iğfal edildi. Öyle bir noktaya getirildi ki, "bizi biz yönetemeyiz" düşüncesi hâkim kılındı. Yani umudumuz bile çalındı. Ama yüzyıl sonra hoca Atatürk çıktı ve bu toplumun yok edilmek istenen tüm değerlerini yeniden kazandırdı. Fikren ve vicdanen tam bağımsız bir Türk gencini yetiştirdi. Onun yetiştirdiği gençler dünyanın her yanına Ata'sından devralınan bu fikri ve vicdanı yaymaya başladı. Yani bu milletin yeniden umudu oldu.  

"Ekonomimiz bağımsızlığına kavuşturulmadan tam bağımsızlıktan söz etmek mümkün değildir" diyen Mustafa Kemal Atatürk'ün bu uğurda attığı adımlar da yıllar süren çalışmalarla yok edildi. Onun bu mirası da kelimenin tam anlamıyla yerle bir edildi. Yaptığı bütün çalışmalar, verilen onca emek yok pahasına satıldı ve ekonomimiz sömürge haline getirildi. Ama yüzyıl sonra hoca Atatürk çıktı ve Mustafa Kemal'in yarım bırakılan işini tamamladı. Tam bağımsız ekonominin kitabını yazdı. Sömürünün önünü kesecek formülleri üretti. Kapitalizmi ve liberal ekonomiyi tarihin çöp sepetine attı. 

Onun görüşleri bugün bütün dünyada geçerli hale geldi. Sömürgecilerin sömürü düzenine çomak soktu. Onun görüşlerini uygulayan ülkeler hazinelerine uzanan hortumları kesip dünyada söz sahibi olurken, uygulamayan devletlerin hazineleri boşaltıldı.

Yani hoca Atatürk, tüm ezilen insanlara, tüm sömürülen devletlere umut oldu. Aşını kaybedenlere aş, işini kaybedenlere iş oldu. Hoca Atatürk, onurunu, şerefini, namusunu kaybedenlerin onuru, şerefi ve namusu oldu. Onun fikirleri tüm dünyayı kuşattı. 

Çin'den Rusya'ya, Şili'den Vatikan'a, Hindistan'dan Finlandiya'ya kadar onun fikirleri hayat buldu. O sadece ekonomileri kurtarmakla kalmadı, savaşlara son verecek sistemi de yarattı. Yani tüm insanlığın umudu oldu. 

100 yılda iki defa, bir Türk'ün dünyaya bedel olduğunu gösteren Mustafa Kemal Atatürk ve Prof. Dr. Haydar Baş'a ne kadar teşekkür etsek azdır. 

İçimizde hâlâ gaflet uykusunda olanların uyanması dileğiyle…

"Ne mutlu Türk'üm diyene"