Ergenekon sürecinde savcılar binlerce sayfalık bir iddianame hazırladılar. İlk planda 275 kişi tutuklandı ve hapse atıldı.
Sonra Balyoz, isimli bir süreç daha başladı ve savcılar yine binlerce sayfalık iddianameler hazırladılar. Eski genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanları dahil yüzlerce asker ve sivil gözaltına alındı, tutuklandı ve cezaevine gönderildi.
Savcıların isnat ettikleri suçlamalar öyle yenilir, yutulur cinsten değildi. Darbe, cami bombalama, katliam yapma vs.
Yıllar sürdü yargılama. Binlerce yıla varan cezalar verildi. Sonra bir daha düşünelim, denilerek yeniden bir süreç başlatılıp, Ergenekon ve Balyoz tutukluları aklandı. Yani masum olduklarına karar verildi.
Sonra bir "şike" süreci başlattı savcılar. Yine sabah baskınlarıyla futbol camiasının tepe isimleri gözaltına alındı. Hapse gönderildiler. İddia ve deliller yenilir, yutulur cinsten değildi. 3 yıl sürdü ve bir sürü cezalar kesildi. Peşine yine bir çark ediş oldu ve pardon, denildi.
Sonra "KCK" (2009) süreciyle tanıştık. Vatana ihanet, terör örgütüne tardım yataklık, terör örgütü propagandası yapmak gibi suçlamalarla yaklaşık 2.500 kişi gözaltına alındı. 992'si tutuklandı. Gözaltı ve tutuklamalar devam etti.
Çözüm sürecinin 2013 yılında aktif hale getirilmesiyle birlikte "KCK" sanık ve şüphelileri tek tek aklanmaya, beraat etmeye başladı. Bir ara tutuklu sayısı sıfıra bile düşürüldü.
Sonra Gezi olayları ve "Çarşı Grubuna" operasyon yaptı Sayın Savcılar. Yine yüzlerce gözaltı, tutuklama ve vatana ihanetten, darbeye teşebbüsten yargılama. Birkaç yıl süren davalar sonucunda "beraatlarına" karar verildi.
Sonra bir "ODA TV" davasıyla tanıştık. Yine ihanet, yine darbeye teşebbüs, iddiaları vardı ortada. Yatırdılar, yatırdılar. Sonra bıraktılar.
Ve son iki yılın meşhur süreci; Paralel tutuklama. Polis ve savcılar, meslektaşlarının evlerine, makamlarına baskın yapıyor, gözaltına alıyor. Aynı şekilde Gülenci medyaya, işadamlarına, okullara vs. peş peşe baskınlar. Konu yine aynı; vatana ihanet, devlet içinde örgütlenme, darbe vs. Yüzlerce gözaltılar ve hapse göndermeler. Aradan günler, haftalar, aylar, yıllar geçiyor ve serbestsiniz.
Şimdi akademisyenler. Bir taraftan tutukluyorlar, birkaç gün sorgu, ardından mahkemeye çıkarıyorlar. Daha sonra serbest bırakıyorlar.
Tabi bu süreçlerde iddia edilen suçlamaların ortak noktası darbe yapmak amacında olmaları. Ortak hedefleri AKP. Bir çoğunun ortak noktaları ise dine ve Müslümanlara karşı mesafeli hatta karşı olmaları.
Tabi bu süreçleri başta Sayın Erdoğan olmak üzere AKP ve yandaş medya sakız yaptılar senelerce. Çiğnediler ve hala çiğniyorlar. O kadar çiğnediler ki, ortaya çıkan tükürükten milletimiz bu sakızdan iğrendi ve Erdoğan ve AKP'ye sarıldıkça sarıldı.
Ama sonuçlara bakıyorsun hepsi bırakılmış veya yarın bırakılacak. O zaman bu kadar tükürüğü yargı ve milletimiz nasıl temizleyecek.
Tabi bu sakızın bir de naneli cinsi vardı. Deniz Feneri e. V davası ve malum "sıfırlama veya 17-25 Aralık" süreci. Yine iddialar, yine kayıtlar, yine gözaltılar yapıldı. Şüpheli ve sanıkların tamamı AKP'li ve AKP'ye yakın isimlerdi.
Sakız yine aynı ağızlarda. "Bize komplo kurdular, önümüzü kesmek istiyorlar, biz ne yaptıysak hak için yaptık, ümmet için yaptık" gibi ninnileriyle çiğnedikçe çiğnediler. Tükürük yine iğrençti ama milletimiz bu seferde nanenin kokusuna aldandı, hoşuna gitti, sahiplendi.
Merak ettiğim! Savcılar hangi normlara göre baskın ve yakalama kararı alıyor ve suç isnadı yapıyor? Gerçekten bunu anlamadım.
Bir başka merak ettiğim ise dünün savcıları bugün kaçtı. Bugünün savcıları da yarın kaçar mı?
Sonra Balyoz, isimli bir süreç daha başladı ve savcılar yine binlerce sayfalık iddianameler hazırladılar. Eski genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanları dahil yüzlerce asker ve sivil gözaltına alındı, tutuklandı ve cezaevine gönderildi.
Savcıların isnat ettikleri suçlamalar öyle yenilir, yutulur cinsten değildi. Darbe, cami bombalama, katliam yapma vs.
Yıllar sürdü yargılama. Binlerce yıla varan cezalar verildi. Sonra bir daha düşünelim, denilerek yeniden bir süreç başlatılıp, Ergenekon ve Balyoz tutukluları aklandı. Yani masum olduklarına karar verildi.
Sonra bir "şike" süreci başlattı savcılar. Yine sabah baskınlarıyla futbol camiasının tepe isimleri gözaltına alındı. Hapse gönderildiler. İddia ve deliller yenilir, yutulur cinsten değildi. 3 yıl sürdü ve bir sürü cezalar kesildi. Peşine yine bir çark ediş oldu ve pardon, denildi.
Sonra "KCK" (2009) süreciyle tanıştık. Vatana ihanet, terör örgütüne tardım yataklık, terör örgütü propagandası yapmak gibi suçlamalarla yaklaşık 2.500 kişi gözaltına alındı. 992'si tutuklandı. Gözaltı ve tutuklamalar devam etti.
Çözüm sürecinin 2013 yılında aktif hale getirilmesiyle birlikte "KCK" sanık ve şüphelileri tek tek aklanmaya, beraat etmeye başladı. Bir ara tutuklu sayısı sıfıra bile düşürüldü.
Sonra Gezi olayları ve "Çarşı Grubuna" operasyon yaptı Sayın Savcılar. Yine yüzlerce gözaltı, tutuklama ve vatana ihanetten, darbeye teşebbüsten yargılama. Birkaç yıl süren davalar sonucunda "beraatlarına" karar verildi.
Sonra bir "ODA TV" davasıyla tanıştık. Yine ihanet, yine darbeye teşebbüs, iddiaları vardı ortada. Yatırdılar, yatırdılar. Sonra bıraktılar.
Ve son iki yılın meşhur süreci; Paralel tutuklama. Polis ve savcılar, meslektaşlarının evlerine, makamlarına baskın yapıyor, gözaltına alıyor. Aynı şekilde Gülenci medyaya, işadamlarına, okullara vs. peş peşe baskınlar. Konu yine aynı; vatana ihanet, devlet içinde örgütlenme, darbe vs. Yüzlerce gözaltılar ve hapse göndermeler. Aradan günler, haftalar, aylar, yıllar geçiyor ve serbestsiniz.
Şimdi akademisyenler. Bir taraftan tutukluyorlar, birkaç gün sorgu, ardından mahkemeye çıkarıyorlar. Daha sonra serbest bırakıyorlar.
Tabi bu süreçlerde iddia edilen suçlamaların ortak noktası darbe yapmak amacında olmaları. Ortak hedefleri AKP. Bir çoğunun ortak noktaları ise dine ve Müslümanlara karşı mesafeli hatta karşı olmaları.
Tabi bu süreçleri başta Sayın Erdoğan olmak üzere AKP ve yandaş medya sakız yaptılar senelerce. Çiğnediler ve hala çiğniyorlar. O kadar çiğnediler ki, ortaya çıkan tükürükten milletimiz bu sakızdan iğrendi ve Erdoğan ve AKP'ye sarıldıkça sarıldı.
Ama sonuçlara bakıyorsun hepsi bırakılmış veya yarın bırakılacak. O zaman bu kadar tükürüğü yargı ve milletimiz nasıl temizleyecek.
Tabi bu sakızın bir de naneli cinsi vardı. Deniz Feneri e. V davası ve malum "sıfırlama veya 17-25 Aralık" süreci. Yine iddialar, yine kayıtlar, yine gözaltılar yapıldı. Şüpheli ve sanıkların tamamı AKP'li ve AKP'ye yakın isimlerdi.
Sakız yine aynı ağızlarda. "Bize komplo kurdular, önümüzü kesmek istiyorlar, biz ne yaptıysak hak için yaptık, ümmet için yaptık" gibi ninnileriyle çiğnedikçe çiğnediler. Tükürük yine iğrençti ama milletimiz bu seferde nanenin kokusuna aldandı, hoşuna gitti, sahiplendi.
Merak ettiğim! Savcılar hangi normlara göre baskın ve yakalama kararı alıyor ve suç isnadı yapıyor? Gerçekten bunu anlamadım.
Bir başka merak ettiğim ise dünün savcıları bugün kaçtı. Bugünün savcıları da yarın kaçar mı?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025