Yedi iklim dört bucakta geçerli fermanlarım vardı, bir diyarda zulüm varsa, ortadan kaldırmak için bir nâme göndermem yeterliydi. Sadra şifa satırlar yazardım, bakışlarımla oyunlar bozardım, kaşlarımı çatar müşkiller çözerdim, dara düşmüşlere yetişirdim, sanki Hızır'dım; yardım dileyenin başucunda hazırdım, eşkıyanın ensesinde balyoz, ehl-i namus olanlara bizatihi huzurdum.
Kolay kolay kırılmazdım, kendi dalım kırdı beni.
Eli açık, evi açık, sofrası açık, öksüzler, yetimler babasıydım. Açlar bende doyardı, susuzlar pınarlarımdan kanardı, zalimden, zulümden kaçan bana sığınırdı. Sahipsizlere, kimsesizlere kol-kanat gererdim, hain bakışları hemen görürdüm, hilekârları hallerinden bilirdim.
Beni dağlar eylemezdi, kendi ipim sardı beni.
Kuralları ben koyardım, adildi benim kurallarım. Dünyaya dair, ukbaya dair haberleri ilk ben duyardım ve eksiltmeden, artırmadan duyururdum. Güçlülerin haksızlıklarına göz yummazdım, çalıp-çırptıklarını yanlarına komazdım. Hak sahibine hakkını vererdim zayıf da olsa, haksızdan elindekini alırdım güçlü de olsa.
Kolay kolay bozulmazdım, kendi elim bozdu beni.
Hastaya şifa bulurdum, dertliye derman olurdum. Ola ki bir tek soğanın bir altın fiatına ulaştığı günler gelse bile, soğanı alacak, hastalara ulaştıracak kaynaklarım vardı, o kaynaklarımın dokunulmazlıkları vardı.
Fırtınalar sarsamazdı, kendi köküm sarstı beni.
Her darbeye aldırmazdım, derdim yâda bildirmezdim, sürüme kurt daldırmazdım, düşmanları güldürmezdim, mazluma el kaldırmazdım, sakalımı yoldurmazdım. Zalimler korkardı benden, zorbalar korkardı, arsızlar, hırsızlar korkardı, yolsuzlar, soysuzlar korkardı. Mal ve can emniyeti, din ve namus emniyeti sağlanmıştı. Dürüstler, doğrular güvendeydi, doğruya duvar uçmazdı, yerdeki yüzü kimse çiğnemezdi. Haneler mamurdu, köyler, kasabalar, şehirler mamurdu, çünkü gönüller mamurdu.
Solacak renk değildim, kendi yelim vurdu beni.
Evsizlere evdim, açlara ekmektim, açıklara elbiseydim, yorgandım. Yaraları sarmak için ellerim vardı, kırık gönülleri, hatırları sormak için dillerim vardı, hasretleri kavuşturmak için yollarım vardı, ihtiyaç içindeki her can tutunsun diye dallarım vardı, insan eli değmemiş ballarım vardı, misk ü amber kokan güllerim vardı, herkesin taklit için yarıştığı hallerim vardı, musıki alemine ilham kaynağı tellerim vardı, hep bâd-ı sabâdan esen yellerim vardı. Ulu ormandım, yüce dağlarda hep vardım, tüm canlılara hep barınaktım, yersiz-yurtsuzlara sığınaktım.
Hiçbir ateş yakamazdı, kendi közüm yaktı beni.
Kendi dalım kırdı beni
Kendi ipim sardı beni
Kendi elim bozdu beni
Kendi köküm sarstı beni
Kendi yelim vurdu beni
Kendi közüm yaktı beni.
Kolay kolay kırılmazdım, kendi dalım kırdı beni.
Eli açık, evi açık, sofrası açık, öksüzler, yetimler babasıydım. Açlar bende doyardı, susuzlar pınarlarımdan kanardı, zalimden, zulümden kaçan bana sığınırdı. Sahipsizlere, kimsesizlere kol-kanat gererdim, hain bakışları hemen görürdüm, hilekârları hallerinden bilirdim.
Beni dağlar eylemezdi, kendi ipim sardı beni.
Kuralları ben koyardım, adildi benim kurallarım. Dünyaya dair, ukbaya dair haberleri ilk ben duyardım ve eksiltmeden, artırmadan duyururdum. Güçlülerin haksızlıklarına göz yummazdım, çalıp-çırptıklarını yanlarına komazdım. Hak sahibine hakkını vererdim zayıf da olsa, haksızdan elindekini alırdım güçlü de olsa.
Kolay kolay bozulmazdım, kendi elim bozdu beni.
Hastaya şifa bulurdum, dertliye derman olurdum. Ola ki bir tek soğanın bir altın fiatına ulaştığı günler gelse bile, soğanı alacak, hastalara ulaştıracak kaynaklarım vardı, o kaynaklarımın dokunulmazlıkları vardı.
Fırtınalar sarsamazdı, kendi köküm sarstı beni.
Her darbeye aldırmazdım, derdim yâda bildirmezdim, sürüme kurt daldırmazdım, düşmanları güldürmezdim, mazluma el kaldırmazdım, sakalımı yoldurmazdım. Zalimler korkardı benden, zorbalar korkardı, arsızlar, hırsızlar korkardı, yolsuzlar, soysuzlar korkardı. Mal ve can emniyeti, din ve namus emniyeti sağlanmıştı. Dürüstler, doğrular güvendeydi, doğruya duvar uçmazdı, yerdeki yüzü kimse çiğnemezdi. Haneler mamurdu, köyler, kasabalar, şehirler mamurdu, çünkü gönüller mamurdu.
Solacak renk değildim, kendi yelim vurdu beni.
Evsizlere evdim, açlara ekmektim, açıklara elbiseydim, yorgandım. Yaraları sarmak için ellerim vardı, kırık gönülleri, hatırları sormak için dillerim vardı, hasretleri kavuşturmak için yollarım vardı, ihtiyaç içindeki her can tutunsun diye dallarım vardı, insan eli değmemiş ballarım vardı, misk ü amber kokan güllerim vardı, herkesin taklit için yarıştığı hallerim vardı, musıki alemine ilham kaynağı tellerim vardı, hep bâd-ı sabâdan esen yellerim vardı. Ulu ormandım, yüce dağlarda hep vardım, tüm canlılara hep barınaktım, yersiz-yurtsuzlara sığınaktım.
Hiçbir ateş yakamazdı, kendi közüm yaktı beni.
Kendi dalım kırdı beni
Kendi ipim sardı beni
Kendi elim bozdu beni
Kendi köküm sarstı beni
Kendi yelim vurdu beni
Kendi közüm yaktı beni.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025