Peygamber Efendimiz, insanlarla geçinme hususunda da insanların en iyisidir. O, herkesle güzel görüşür, daima güler yüzlü bulunurdu. Sohbet esnasında kimsenin sözünü kesmezdi ancak, yersiz bir söz olması hâli müstesna... Ölçüsüz söz ve davranışlara asla hoş bakmazdı Her kavmin büyüklerine daima ikram eder, onları kendi kabilelerinin reisliğine tayin buyururdu. Yapılan davetlere icabet eder, verilen hediyeleri kabul buyurur, karşılığında da hediyeler verirdi. İslam'a aykırı olmayan işlerde insanlara aykırı davranışta bulunmazdı. Hoşuna gitmeyen bir şey görünce, görmemezlikten gelirdi. Ancak günahı gerektiren şeylerde böyle davranmaz, işi düzeltirdi. Hele ashabı hakkında pek çok bağışlayıcı idi. Kendilerine rastgelince selam verir, ellerini tutar ve müsafaha ederdi. içlerinde görünmeyenleri araştırır, hasta olanları ziyarete gider ve gönüllerini hoşlandırırdı. Hatta ashabı ile bazen latifeler de yapardı. Bununla beraber şakalarında da birer gerçek parlardı. Hazret-i Enes diyor ki: "Ben Hazret-i Peygambere on sene hizmet ettim. Hiç bir gün bana darılarak öf demedi. Yaptığım hiç bir şey için neden yaptın, yapmadığım bir şey için de neden yapmadın, diye buyurmadı."
Peygamber Efendimiz, yaratıkların en şereflisidir. O kadar yüksek mertebesiyle beraber pek ziyade mütevazi idi. Fakirleri ve zayıflan daima okşar, misafirlerinin altlarına kendi mübarek elbiselerini döşeyecek kadar ikramda bulunurdu. Bir meclise girince, nerede boş yer bulursa orada oturmak ister, bulunduğu meclislerde elbisesini toplu tutup etrafa yaymazdı. Bununla beraber bulunduğu meclislerde herkesten çok vakarını korurdu. Söze gerek görmedikçe susardı. Gülmek gerekince tebessümle yetinirdi. Huzurlarında bulunanlar da son derece edebe riayet eder, başlarını aşağıya eğerlerdi. Konuşurken seslerini yükseltmezlerdi. Gülmeleri de tebessümü aşmazdı. Peygamber Efendimiz acizlere, yoksullara o kadar iltifat ve tevazu gösterdiği halde, kendileri ile görüşmelerde bulunduğu hükümdarlara karşı son derece izzetli ve heybetli görünür, Risalet makamının ulviyetini korumadan hiç bir zaman geri durmazdı. Kayserlere, Kisralara gönderdiği mektuplarında daima mübarek ismini önce belirtirdi. Kendilerini hiç çekinmeden İslam dinine davet ederdi. Kabul etmedikleri takdirde, azaba uğrayacaklarını, saltanatlarının ellerinden çıkacağını kendilerine açıkça duyururdu.
Peygamber Efendimiz, yaratıkların en şereflisidir. O kadar yüksek mertebesiyle beraber pek ziyade mütevazi idi. Fakirleri ve zayıflan daima okşar, misafirlerinin altlarına kendi mübarek elbiselerini döşeyecek kadar ikramda bulunurdu. Bir meclise girince, nerede boş yer bulursa orada oturmak ister, bulunduğu meclislerde elbisesini toplu tutup etrafa yaymazdı. Bununla beraber bulunduğu meclislerde herkesten çok vakarını korurdu. Söze gerek görmedikçe susardı. Gülmek gerekince tebessümle yetinirdi. Huzurlarında bulunanlar da son derece edebe riayet eder, başlarını aşağıya eğerlerdi. Konuşurken seslerini yükseltmezlerdi. Gülmeleri de tebessümü aşmazdı. Peygamber Efendimiz acizlere, yoksullara o kadar iltifat ve tevazu gösterdiği halde, kendileri ile görüşmelerde bulunduğu hükümdarlara karşı son derece izzetli ve heybetli görünür, Risalet makamının ulviyetini korumadan hiç bir zaman geri durmazdı. Kayserlere, Kisralara gönderdiği mektuplarında daima mübarek ismini önce belirtirdi. Kendilerini hiç çekinmeden İslam dinine davet ederdi. Kabul etmedikleri takdirde, azaba uğrayacaklarını, saltanatlarının ellerinden çıkacağını kendilerine açıkça duyururdu.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.