Hüseyin MURADO?LU / MİHENK
Filistin-İsrail Savaşı oldukça farklı bir dönemden geçiyor. 1991 deki Körfez Savaşından sonra hız kazanan barış görüşmeleri tam meyvesini vermeye başlamıştı ki taraflar kendilerini tekrar şiddetli bir çatışmanın içerisinde buldular. Ezilen-acılı Filistin halkı elindeki tek silahını canını ortaya sürmeye başladı.
Kasap Şaron iş başında
Elbette Filistin halkının yaşadıklarını unutması beklenemez. İsrail'in barış konusunda ne kadar samimiyetsiz olduğu ise Kasap Şaron'u iş başına getirmesinden belli. Bilindiği gibi Şaron Sabra ve Şatilla kamplarında bebeklerde dahil olmak üzere binlerce Filistinlinin şehit edilmesinde etkin rol oynamıştı.
Terörist Devlet
400 yıl boyunca Osmanlı hakimiyeti altında kalan Kudüs bugün "Terörist Devlet" namına uygun hareketlerine devam eden İsrail'in ortaya çıkardığı tabloyu yaşamaya devam ediyor.
Tüm dünyada etkin lobi ve istihbarat faaliyetleri ile elinde bulundurduğu basın yayın organlarının yardımıyla da fütursuzluğuna devam ediyor. Şu an için onlara karşı durabilecek etkin bir güç de yok. 11 Eylül'deki saldırıları da kendi çıkarına kullanmaya devam ediyor.
İşgal genişliyor
İsrail her türlü uluslararası anlaşmayı hiçe sayarak Filistin topraklarına göçmen yerleştirmeye devam ediyor. 1967'deki işgal sonunda varılan sınırlar bile bugün işgal ediliyor.
İsrail; kendini güvence altına almak için bir güvenlik koridoru oluşturmayı düşünüyor. Bunun için kilometresi 1 milyon dolara malolacak 110 km. uzunluğunda Berlin Duvarı tipinde bir duvar inşa edilmesi planlanıyor. Ve bu duvar tamamen bu işgal sınırından geçiyor.
Filistin kan ağlıyor
Filistin her yönden bir kuşatilmişlik yaşiyor. Yüzbinlerce Filistinli göçmen olarak başka ülkelerde çok agir şartlar altinda yaşiyor. Kendi memleketinde yaşayanlarin büyük bir kismi ise işsiz. Işi olanlarin çogu da Israil'deki fabrikalarda çok düşük ücretlerle çalişiyorlar.
En çok merak edilen soru
İsrail-Filistin arasında gelecek daha büyük çatışmalara gebe görünüyor. Dini duygularını tıpkı Naziler gibi yaşayan ve yaşatan İsrailliler yayılmacı politikalrından kolay kolay vazgeçecek gibi görünmüyorlar. Ilımlı muhalefet bile bugün tıpkı Şaron gibi konuşuyor. Ama İsraillilerce de en çok merak edilen soruyu bir daha soralım; "Bu kin ve nefret denizinin ortasında İsrail Devleti varlığını daha ne kadar sürdürebilir?"
Filistin-İsrail Savaşı oldukça farklı bir dönemden geçiyor. 1991 deki Körfez Savaşından sonra hız kazanan barış görüşmeleri tam meyvesini vermeye başlamıştı ki taraflar kendilerini tekrar şiddetli bir çatışmanın içerisinde buldular. Ezilen-acılı Filistin halkı elindeki tek silahını canını ortaya sürmeye başladı.
Kasap Şaron iş başında
Elbette Filistin halkının yaşadıklarını unutması beklenemez. İsrail'in barış konusunda ne kadar samimiyetsiz olduğu ise Kasap Şaron'u iş başına getirmesinden belli. Bilindiği gibi Şaron Sabra ve Şatilla kamplarında bebeklerde dahil olmak üzere binlerce Filistinlinin şehit edilmesinde etkin rol oynamıştı.
Terörist Devlet
400 yıl boyunca Osmanlı hakimiyeti altında kalan Kudüs bugün "Terörist Devlet" namına uygun hareketlerine devam eden İsrail'in ortaya çıkardığı tabloyu yaşamaya devam ediyor.
Tüm dünyada etkin lobi ve istihbarat faaliyetleri ile elinde bulundurduğu basın yayın organlarının yardımıyla da fütursuzluğuna devam ediyor. Şu an için onlara karşı durabilecek etkin bir güç de yok. 11 Eylül'deki saldırıları da kendi çıkarına kullanmaya devam ediyor.
İşgal genişliyor
İsrail her türlü uluslararası anlaşmayı hiçe sayarak Filistin topraklarına göçmen yerleştirmeye devam ediyor. 1967'deki işgal sonunda varılan sınırlar bile bugün işgal ediliyor.
İsrail; kendini güvence altına almak için bir güvenlik koridoru oluşturmayı düşünüyor. Bunun için kilometresi 1 milyon dolara malolacak 110 km. uzunluğunda Berlin Duvarı tipinde bir duvar inşa edilmesi planlanıyor. Ve bu duvar tamamen bu işgal sınırından geçiyor.
Filistin kan ağlıyor
Filistin her yönden bir kuşatilmişlik yaşiyor. Yüzbinlerce Filistinli göçmen olarak başka ülkelerde çok agir şartlar altinda yaşiyor. Kendi memleketinde yaşayanlarin büyük bir kismi ise işsiz. Işi olanlarin çogu da Israil'deki fabrikalarda çok düşük ücretlerle çalişiyorlar.
En çok merak edilen soru
İsrail-Filistin arasında gelecek daha büyük çatışmalara gebe görünüyor. Dini duygularını tıpkı Naziler gibi yaşayan ve yaşatan İsrailliler yayılmacı politikalrından kolay kolay vazgeçecek gibi görünmüyorlar. Ilımlı muhalefet bile bugün tıpkı Şaron gibi konuşuyor. Ama İsraillilerce de en çok merak edilen soruyu bir daha soralım; "Bu kin ve nefret denizinin ortasında İsrail Devleti varlığını daha ne kadar sürdürebilir?"