"Afganistan defterini kapattım" diyerek Irak'ta yeni bir defter açan Washington'un beyaz sayfalarından bahsedebilmek mümkün değil.
Demokrasi ve insan hakları gibi ütopik vaadlerle işgal alanını genişleterek barış havarisi kesilen Washington'un demokrasi aşıladığı ülkelerin durumu tarihi süreç içerisinde bakıldığında vahim bir tablo ortaya koyuyor.
Ne demokrasi, ne insan hakları, ne de o ülkenin ekonomik durumu
Aslolan Pentagon patentli Washington'un oportünist çıkarları...
Soğuk Savaş öncesinde kurgulanan Amerikan dış politikasının yansımaları 20'nci yüzyılı kanlı bir şekilde bitirdi.
Washington'un son elli yılında filizlenen işgalin ve şiddetin boyutları 21'inci yüzyıla da sarkmış vaziyette.
Bunun son yansımaları şuanda ve bilinen örneği ile Irak'ta yaşanıyor.
Düne kadar Komünist Rusya ile soğuk ilişkiler Japonya ve Çin ile bilek güreşi şeklinde seyretti. Yeni oyunun taşlarını Şer Ekseni ve Yeşil Kuşak tanımlamaları ile bazı islam ülkeleri oluşturuyor.
Almanya ve Fransa'nın etkin olduğu Avrupa'daki psikolojik ve stratejik mücadele de halen sürmekte.
Komünis Ruslar'ı Japonya ile, Nazi Almanlar'ı İngilizlerle bloke ederek Asya ve Avrupa eksenine yeni ülkeler monte eden Washington'un eli özellikle Rusya'nın dağılması ile daha da pekişti. Bu pekişme Washington'u alternatifsiz kılarken yeni bölgesel güçler de belirmeye başladı.
Artık iki kutuplu olarak bildiğimiz dünyada çok kutuplu ve bölgesel güç odakları belirmişti.
Bir taraftan Çin ve Hindistan'ın başat olduğu Asya, bir taraftan Federal Rusya ile birlikte baş kaldıran İran ve Irak gibi potansiyel tehdit ülkeler, bir taraftan da Avrupa merkezli Avrupa Birliği aktörü.
1950'lerden 1970'lerin ortalarına kadar Latin Amerika merkezli kuşatma ve iç müdahaleler zamanla diğer kıtalara yayıldı.
Honduras'ta, Nikaragua'da,Panama'da ve Şili'deki Washington etkisi 80'lerde Asya ve Avrupa'ya kaydı.
90'lardan itibaren kayan coğrafyanın sınırları siyasal anlamda Ortadoğu'ya kilitlendi.
Asya ve Avrupa'nın nirengi noktasını oluşturan Ortadoğu'nun merkezi rolü özelde Washington için büyük öneme haiz.
Bu bölgenin doğalgaz, su ve petrol merkezli potansiyeli sadece bölge ülkelerini değil, tüm dünyanın geleceğini şekillendirecek ehemmiyette.
Ortadoğu'da son yıllarda Washington'un açtığı yeni sayfada yeni bir şey yok.
Kapağında İsrail ve Şaron'un resmedildiği Ortadoğu defteri karalamalarla dolu.
İsrail askerlerinin ve Şaron'un eylemlerine es geçen Washington Arap liderlere ve İslam kimlikli kurumlara taviz vermiyor,istenmeyen adamların üzeri çiziliyor.
Washington'un yaptıkları ile yapacakları belli. Son elli yıllık Amerikan tarihinin backraundu kara lekelerle dolu.
Washington'un yeni bir sayfa açmasını bekleyenler hayal görüyor.
İşgal ortada, işgalciler ortada.
Demokrasi ve insan hakları gibi ütopik vaadlerle işgal alanını genişleterek barış havarisi kesilen Washington'un demokrasi aşıladığı ülkelerin durumu tarihi süreç içerisinde bakıldığında vahim bir tablo ortaya koyuyor.
Ne demokrasi, ne insan hakları, ne de o ülkenin ekonomik durumu
Aslolan Pentagon patentli Washington'un oportünist çıkarları...
Soğuk Savaş öncesinde kurgulanan Amerikan dış politikasının yansımaları 20'nci yüzyılı kanlı bir şekilde bitirdi.
Washington'un son elli yılında filizlenen işgalin ve şiddetin boyutları 21'inci yüzyıla da sarkmış vaziyette.
Bunun son yansımaları şuanda ve bilinen örneği ile Irak'ta yaşanıyor.
Düne kadar Komünist Rusya ile soğuk ilişkiler Japonya ve Çin ile bilek güreşi şeklinde seyretti. Yeni oyunun taşlarını Şer Ekseni ve Yeşil Kuşak tanımlamaları ile bazı islam ülkeleri oluşturuyor.
Almanya ve Fransa'nın etkin olduğu Avrupa'daki psikolojik ve stratejik mücadele de halen sürmekte.
Komünis Ruslar'ı Japonya ile, Nazi Almanlar'ı İngilizlerle bloke ederek Asya ve Avrupa eksenine yeni ülkeler monte eden Washington'un eli özellikle Rusya'nın dağılması ile daha da pekişti. Bu pekişme Washington'u alternatifsiz kılarken yeni bölgesel güçler de belirmeye başladı.
Artık iki kutuplu olarak bildiğimiz dünyada çok kutuplu ve bölgesel güç odakları belirmişti.
Bir taraftan Çin ve Hindistan'ın başat olduğu Asya, bir taraftan Federal Rusya ile birlikte baş kaldıran İran ve Irak gibi potansiyel tehdit ülkeler, bir taraftan da Avrupa merkezli Avrupa Birliği aktörü.
1950'lerden 1970'lerin ortalarına kadar Latin Amerika merkezli kuşatma ve iç müdahaleler zamanla diğer kıtalara yayıldı.
Honduras'ta, Nikaragua'da,Panama'da ve Şili'deki Washington etkisi 80'lerde Asya ve Avrupa'ya kaydı.
90'lardan itibaren kayan coğrafyanın sınırları siyasal anlamda Ortadoğu'ya kilitlendi.
Asya ve Avrupa'nın nirengi noktasını oluşturan Ortadoğu'nun merkezi rolü özelde Washington için büyük öneme haiz.
Bu bölgenin doğalgaz, su ve petrol merkezli potansiyeli sadece bölge ülkelerini değil, tüm dünyanın geleceğini şekillendirecek ehemmiyette.
Ortadoğu'da son yıllarda Washington'un açtığı yeni sayfada yeni bir şey yok.
Kapağında İsrail ve Şaron'un resmedildiği Ortadoğu defteri karalamalarla dolu.
İsrail askerlerinin ve Şaron'un eylemlerine es geçen Washington Arap liderlere ve İslam kimlikli kurumlara taviz vermiyor,istenmeyen adamların üzeri çiziliyor.
Washington'un yaptıkları ile yapacakları belli. Son elli yıllık Amerikan tarihinin backraundu kara lekelerle dolu.
Washington'un yeni bir sayfa açmasını bekleyenler hayal görüyor.
İşgal ortada, işgalciler ortada.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005