Dünyaya kulluk gayesi ve ispatı için gönderilen insan, esasen Allah'tan ayrılığının hasretini yani vuslatı yaşar.
Kulluğun ispatı içinse imtihan gerekir. Allah'a ne derece kul olduğunu anlayabilmesi, insanın kulluktaki gayreti ile beraberdir. Eğer, imtihan olmasa, Cenab-ı Hakk'ın "Sizi imtihan etseydim sizin haliniz ne olur?" diyerek bir makam takdiri söz konusu olurdu ki, bu da adil olamaz.
Yine imtihan gereği Allah Teâlâ bizi dünya hayatında her şeyimizle serbest bırakıyor.
Artık biz, Allah ile aramıza çekilen perdelere rağmen O'na ne kadar hasret duyarsak, kulluğumuzda o kadar ısrarcı oluruz.
Allah bize yakındır, Kaf Sûresi'nde 16. ayete göre, "Şah damarımızdan yakın" kişi ise kendine şah damarından yakın olan Allah'a hasret duyar. Bizlere her şeyden yakın olan Allah'a hasreti kulluk idraki içinde duyduğumuzda, O'na varmak, ulaşmak için vermeyeceğimiz bir şey olamaz.
İbadet artık, Allah'ı bilmek, O'na ulaşmak için bir vasıtaya dönüşür.
Namaz kılarsınız, gönlünüzden Allah'a yürürsünüz. Farkında olmadan O'nun tecellilerine erersiniz.
Zekât verirsiniz, kazandığınız mal mülk ile o malın sırtına binerek Hakk'a vasıl olursunuz.
O'na gitme gayesi ile seven insanın kulluktaki ısrarı, ayrılıktaki, hasreti duymaktan kaynaklanır.
O hasreti en fazla duyarak kulluğu doruk noktada yaşayanlar ise Ehl-i Beyt'tir.
Ehl-i Beyt yolu ile yaşanan İslam da, kalpten kalbe mayayı Muhammedi yayılır.
Ehl-i Beyt olan hal yolunda, İslam nezaket ve nezafet olarak, kalp boyutuyla, Muhammedi bir aşkla cereyan edip devam eder.
İnsanlık, Allah sevgisini, Muhammedi aşkı arıyor.
İnsanlık, Ehl-i Beyt'in yaşayarak öğrettiği ve bugün üzerinde çok oyunların döndüğü Ehl-i Beyt'i sevmeye, Onların sevgisinden Allah'a vuslata hasret?
İçinden geçtiğimiz zor günlerde bizi birbirimize bağlayan en güçlü maya imandır.
Alevi, Sünni, Bektaşi, Caferi ayrımı yapmadan kenetlenmemiz darbenin önüne geçmiş; doğması bazılarınca ümit edilen iç karışıklığı engellemiştir.
Bundan sonra da Ehl-i Beyt sevgisi etrafında kenetlenirsek, vuku bulması muhtemel karışıklıklara yekvücut olarak dayanabiliriz.
Unutmayalım, imani zafiyet, dış etkenlere karşı direnci yok eder.
Kulluğun ispatı içinse imtihan gerekir. Allah'a ne derece kul olduğunu anlayabilmesi, insanın kulluktaki gayreti ile beraberdir. Eğer, imtihan olmasa, Cenab-ı Hakk'ın "Sizi imtihan etseydim sizin haliniz ne olur?" diyerek bir makam takdiri söz konusu olurdu ki, bu da adil olamaz.
Yine imtihan gereği Allah Teâlâ bizi dünya hayatında her şeyimizle serbest bırakıyor.
Artık biz, Allah ile aramıza çekilen perdelere rağmen O'na ne kadar hasret duyarsak, kulluğumuzda o kadar ısrarcı oluruz.
Allah bize yakındır, Kaf Sûresi'nde 16. ayete göre, "Şah damarımızdan yakın" kişi ise kendine şah damarından yakın olan Allah'a hasret duyar. Bizlere her şeyden yakın olan Allah'a hasreti kulluk idraki içinde duyduğumuzda, O'na varmak, ulaşmak için vermeyeceğimiz bir şey olamaz.
İbadet artık, Allah'ı bilmek, O'na ulaşmak için bir vasıtaya dönüşür.
Namaz kılarsınız, gönlünüzden Allah'a yürürsünüz. Farkında olmadan O'nun tecellilerine erersiniz.
Zekât verirsiniz, kazandığınız mal mülk ile o malın sırtına binerek Hakk'a vasıl olursunuz.
O'na gitme gayesi ile seven insanın kulluktaki ısrarı, ayrılıktaki, hasreti duymaktan kaynaklanır.
O hasreti en fazla duyarak kulluğu doruk noktada yaşayanlar ise Ehl-i Beyt'tir.
Ehl-i Beyt yolu ile yaşanan İslam da, kalpten kalbe mayayı Muhammedi yayılır.
Ehl-i Beyt olan hal yolunda, İslam nezaket ve nezafet olarak, kalp boyutuyla, Muhammedi bir aşkla cereyan edip devam eder.
İnsanlık, Allah sevgisini, Muhammedi aşkı arıyor.
İnsanlık, Ehl-i Beyt'in yaşayarak öğrettiği ve bugün üzerinde çok oyunların döndüğü Ehl-i Beyt'i sevmeye, Onların sevgisinden Allah'a vuslata hasret?
İçinden geçtiğimiz zor günlerde bizi birbirimize bağlayan en güçlü maya imandır.
Alevi, Sünni, Bektaşi, Caferi ayrımı yapmadan kenetlenmemiz darbenin önüne geçmiş; doğması bazılarınca ümit edilen iç karışıklığı engellemiştir.
Bundan sonra da Ehl-i Beyt sevgisi etrafında kenetlenirsek, vuku bulması muhtemel karışıklıklara yekvücut olarak dayanabiliriz.
Unutmayalım, imani zafiyet, dış etkenlere karşı direnci yok eder.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Sinem Baş / diğer yazıları
- Geçmiş olsun Sayın Baş / 23.03.2020
- Gün BTP iktidarına çalışma günüdür / 19.11.2019
- Tebrikler Türk milleti! / 02.04.2019
- Ne mutlu ‘BTP’liyim’ diyebilene / 06.03.2019
- 2. buluşma iktidarın ayak sesleri / 26.02.2019
- Artık ‘Bağımsız Türkiye Partisi’ demeliyiz / 05.02.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a çirkin saldırı / 11.01.2019
- Cumhuriyet ve iftiralar / 29.10.2018
- 10. Milli Ekonomi Modeli Kongresi / 29.05.2018
- Yarın 23 Nisan / 22.04.2018
- Gün BTP iktidarına çalışma günüdür / 19.11.2019
- Tebrikler Türk milleti! / 02.04.2019
- Ne mutlu ‘BTP’liyim’ diyebilene / 06.03.2019
- 2. buluşma iktidarın ayak sesleri / 26.02.2019
- Artık ‘Bağımsız Türkiye Partisi’ demeliyiz / 05.02.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a çirkin saldırı / 11.01.2019
- Cumhuriyet ve iftiralar / 29.10.2018
- 10. Milli Ekonomi Modeli Kongresi / 29.05.2018
- Yarın 23 Nisan / 22.04.2018