'Varlık Fonu, özelleştirme işlevi görmesin'
TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay; kamu sermayeli şirketlerin, banka ve finans kuruluşlarının Varlık Fonu'na devredilmesine ilişkin yaptığı açıklamada, "Bu yaklaşım 'yeni bir özelleştirme' uygulamasına dönüşmemeli" dedi.
12.02.2017 00:00:00
Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ) Genel Başkanı Ergün Atalay, bazı şirketlerin Bakanlar Kurulu kararıyla Türkiye Varlık Fonu'na devredilmesiyle ilgili yazılı açıklamada, Türkiye Varlık Fonu'na devredilen kamu sermayeli şirketlerin, banka ve finans kuruluşlarının, özelleştirme programında bulunan şirketlerde çalışanların statüsünün ne olacağının yazılı olarak netleştirilmesi gerektiğini belirtti.
Atalay, "Türkiye'de ulusal tasarruf oranının yükseltilmesi için çaba gösterilmesi olumludur. Ancak bu yaklaşım 'yeni bir özelleştirme' uygulamasına dönüşmemeli" değerlendirmesini yaptı.
Ekonomik büyümede sabit sermaye yatırımlarının belirleyici rolünün altını çizen Atalay, gelir dağılımını iyileştirmenin yolunun, kamu iktisadi kuruluşlarının özelleştirilmesi ve yabancılara satılması olmaması gerektiğini ifade etti.
Endişeler giderilmeli
Bakanlar Kurulu kararıyla, BOTAŞ, TPAO, Eti Maden, Çaykur, PTT, Türksat, Ziraat Bankası, Halkbank ve Borsa İstanbul gibi kamu sermayeli şirketlerin, banka ve finans kuruluşlarının, özelleştirme programında bulunan bazı şirketlerin Türkiye Varlık Fonu'na devredildiğini hatırlatan Atalay, "Burada çalışanların statüsünün ne olacağı sözlü taahhütlerle değil yazılı olarak netleştirilmeli, istihdam güvencelerinin korunacağı belirtilmelidir. Bunun için gerekli düzenlemeler vakit kaybedilmeden yapılmalıdır. Türkiye'de ulusal tasarruf oranının yükseltilmesi için çaba gösterilmesi olumludur. Ancak bu yaklaşım 'yeni bir özelleştirme' uygulamasına dönüşmemeli, 'geleceğe ipotek' sonucuna yol açmamalıdır. Hiç kuşku yok ki, ekonomik büyümenin sağlanması önem taşımaktadır. Ancak bir o kadar önemli olan husus da 'kim için ve nasıl büyüme' sorusudur. Tasarrufun toplumun hangi kesimi tarafından yapılacağıdır. Milletin tasarruflarıyla oluşturulan ve sınırlı sayıda kalan kamu şirketlerinin elden çıkarılmasına yol açacak politikalardan özenle kaçınılmalıdır."
HABER MERKEZİ
Atalay, "Türkiye'de ulusal tasarruf oranının yükseltilmesi için çaba gösterilmesi olumludur. Ancak bu yaklaşım 'yeni bir özelleştirme' uygulamasına dönüşmemeli" değerlendirmesini yaptı.
Ekonomik büyümede sabit sermaye yatırımlarının belirleyici rolünün altını çizen Atalay, gelir dağılımını iyileştirmenin yolunun, kamu iktisadi kuruluşlarının özelleştirilmesi ve yabancılara satılması olmaması gerektiğini ifade etti.
Endişeler giderilmeli
Bakanlar Kurulu kararıyla, BOTAŞ, TPAO, Eti Maden, Çaykur, PTT, Türksat, Ziraat Bankası, Halkbank ve Borsa İstanbul gibi kamu sermayeli şirketlerin, banka ve finans kuruluşlarının, özelleştirme programında bulunan bazı şirketlerin Türkiye Varlık Fonu'na devredildiğini hatırlatan Atalay, "Burada çalışanların statüsünün ne olacağı sözlü taahhütlerle değil yazılı olarak netleştirilmeli, istihdam güvencelerinin korunacağı belirtilmelidir. Bunun için gerekli düzenlemeler vakit kaybedilmeden yapılmalıdır. Türkiye'de ulusal tasarruf oranının yükseltilmesi için çaba gösterilmesi olumludur. Ancak bu yaklaşım 'yeni bir özelleştirme' uygulamasına dönüşmemeli, 'geleceğe ipotek' sonucuna yol açmamalıdır. Hiç kuşku yok ki, ekonomik büyümenin sağlanması önem taşımaktadır. Ancak bir o kadar önemli olan husus da 'kim için ve nasıl büyüme' sorusudur. Tasarrufun toplumun hangi kesimi tarafından yapılacağıdır. Milletin tasarruflarıyla oluşturulan ve sınırlı sayıda kalan kamu şirketlerinin elden çıkarılmasına yol açacak politikalardan özenle kaçınılmalıdır."
HABER MERKEZİ
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.