Ülkemiz bir taraftan acı diğer taraftan utanç günleri geçiriyor. Terör ülkeyi sarmış vaziyette. Yöneticiler kaybettiğimiz canlara mazeret bulma derdinde. Utanç başları yere eğmiş. Yöneticiler, kendilerini aklama derdinde.
Hepimizin bildiği bir kavram vardır; Bela. Milletimiz bela, denince zannediyor ki, gökten kafalarına taş yağacak veya yer yarılıp kendisini yutacak. Oysa terör, beladır. Zina beladır. Ahlaksızlık beladır. Faiz beladır. Rüşvet beladır. Yetim malı beladır. Devlet malına ihanet beladır. Kardeş kanı beladır.
Daha da çoğaltabileceğimiz bela çeşitleri milletimizce kabullenilmiş durumda. Tepki yok. Sorgu yok. Hesap sormak yok. Yani sıradanlaştırılmış halde. İşte en büyük bela da bu olsa gerek. Yani başımıza bela yağıyor, bela.
Her gün sapıklıkların bir başka çeşidini görüyor ve duyuyoruz. Bir başka gördüğümüz ise bu sapıklıklara birileri özgürlük, diyor. Diğerleri bireyseldir, diyor. Ama gerçek olan sapıklığın ülkemizin dört tarafını sarmış olduğu. İlginçtir! Bu tablonun yaşandığı ülkeyi komünist veya özgürlükçü (!), maddeci, emperyalist Avrupa zihniyeti değil din kimliğiyle kendini öne çıkarmış zihniyet yönetiyor.
Malumunuz, bir vakıfta çalışan öğretmenin rezillikleri gündem oldu. Hatta sapıklıklar araştırılması için meclise gündem oldu. İlk gerek yok, diyen hükümet ve partisi daha sonra araştıralım, dedi.
Bakın! Ben, bir vakıfta bir kişinin, diyorum. Çünkü sapıklar her devirde, her kurumda, her yapılanmada olabilir.
Sorun ise bu sapıklığı (sapıklıkları) önlemek, sapıklığı en aza indirmek, sapıkları bitirmek için sen ne yaptın, sorusunun cevapsız bırakılmasıdır.
Ne yaptın ey AKP? Hiçbir şey. Pardon, pardon! Seçim malzemesi yaptı.
Malum vakıf, Erdoğan ailesi ile adeta özleşmiş bir vakıf. Böyle bir sapıklık ortaya çıkınca hükümet savunma pozisyonuna geçti.
Aile bakanı her halde oturduğu koltuğun ağırlığı altında ezilmiş olacak ki, acemi fedailiğe kalkıştı ve adeta "bir kereden bir şey olmaz" mantığıyla vakfı aklamaya kalkıştı.
Bir başka acemi şövalyecilik ise yandaş medyadan geldi. Özlem Albayrak, (bu sapıklığın) Hükümet devirmek, Cumhurbaşkanı karalamak için bir araca dönüştürdüler, diyor.
Özlem Albayrak'a hemen soralım; Keserden sonra ne dönerdi?
2011 seçimlerini hatırlıyorsunuz! Hani Deniz Baykal ve MHP vekilleri hakkında sızdırılan kasetler. O zaman FETÖ ile kardeşti Sayın Erdoğan ve AKP. Sayın Erdoğan seçim meydanlarında ne diyordu; "Biz, sizlere hizmet için çalışırken onlar başka şeylerin peşinde koşuyormuş."
Aynı kişi ve partisi iktidar olmadan önce, iktidar olduktan sonra ve bugün bile bazı kurumları, vakıfları, üniversiteleri "fuhuş yuvası" olarak tariflendirmiyor mu?
Tariflendiriyor. Yukarı da, keserden sonra ne döner, diye sordum ya! İşte sap, döndü.
Bir başka acemilik ise başbakandan geldi. Başbakan Davutoğlu bir toplantıda konuşuyor; "O sapık bir daha gün yüzü göremeyecek"
Hayırdır, Sayın Başbakanım! Ben, hükümetin görevi yürütmedir, diye biliyordum. Yoksa yürütmeyi bitirip, yargıyı da mı el attınız?
Hepimizin bildiği bir kavram vardır; Bela. Milletimiz bela, denince zannediyor ki, gökten kafalarına taş yağacak veya yer yarılıp kendisini yutacak. Oysa terör, beladır. Zina beladır. Ahlaksızlık beladır. Faiz beladır. Rüşvet beladır. Yetim malı beladır. Devlet malına ihanet beladır. Kardeş kanı beladır.
Daha da çoğaltabileceğimiz bela çeşitleri milletimizce kabullenilmiş durumda. Tepki yok. Sorgu yok. Hesap sormak yok. Yani sıradanlaştırılmış halde. İşte en büyük bela da bu olsa gerek. Yani başımıza bela yağıyor, bela.
Her gün sapıklıkların bir başka çeşidini görüyor ve duyuyoruz. Bir başka gördüğümüz ise bu sapıklıklara birileri özgürlük, diyor. Diğerleri bireyseldir, diyor. Ama gerçek olan sapıklığın ülkemizin dört tarafını sarmış olduğu. İlginçtir! Bu tablonun yaşandığı ülkeyi komünist veya özgürlükçü (!), maddeci, emperyalist Avrupa zihniyeti değil din kimliğiyle kendini öne çıkarmış zihniyet yönetiyor.
Malumunuz, bir vakıfta çalışan öğretmenin rezillikleri gündem oldu. Hatta sapıklıklar araştırılması için meclise gündem oldu. İlk gerek yok, diyen hükümet ve partisi daha sonra araştıralım, dedi.
Bakın! Ben, bir vakıfta bir kişinin, diyorum. Çünkü sapıklar her devirde, her kurumda, her yapılanmada olabilir.
Sorun ise bu sapıklığı (sapıklıkları) önlemek, sapıklığı en aza indirmek, sapıkları bitirmek için sen ne yaptın, sorusunun cevapsız bırakılmasıdır.
Ne yaptın ey AKP? Hiçbir şey. Pardon, pardon! Seçim malzemesi yaptı.
Malum vakıf, Erdoğan ailesi ile adeta özleşmiş bir vakıf. Böyle bir sapıklık ortaya çıkınca hükümet savunma pozisyonuna geçti.
Aile bakanı her halde oturduğu koltuğun ağırlığı altında ezilmiş olacak ki, acemi fedailiğe kalkıştı ve adeta "bir kereden bir şey olmaz" mantığıyla vakfı aklamaya kalkıştı.
Bir başka acemi şövalyecilik ise yandaş medyadan geldi. Özlem Albayrak, (bu sapıklığın) Hükümet devirmek, Cumhurbaşkanı karalamak için bir araca dönüştürdüler, diyor.
Özlem Albayrak'a hemen soralım; Keserden sonra ne dönerdi?
2011 seçimlerini hatırlıyorsunuz! Hani Deniz Baykal ve MHP vekilleri hakkında sızdırılan kasetler. O zaman FETÖ ile kardeşti Sayın Erdoğan ve AKP. Sayın Erdoğan seçim meydanlarında ne diyordu; "Biz, sizlere hizmet için çalışırken onlar başka şeylerin peşinde koşuyormuş."
Aynı kişi ve partisi iktidar olmadan önce, iktidar olduktan sonra ve bugün bile bazı kurumları, vakıfları, üniversiteleri "fuhuş yuvası" olarak tariflendirmiyor mu?
Tariflendiriyor. Yukarı da, keserden sonra ne döner, diye sordum ya! İşte sap, döndü.
Bir başka acemilik ise başbakandan geldi. Başbakan Davutoğlu bir toplantıda konuşuyor; "O sapık bir daha gün yüzü göremeyecek"
Hayırdır, Sayın Başbakanım! Ben, hükümetin görevi yürütmedir, diye biliyordum. Yoksa yürütmeyi bitirip, yargıyı da mı el attınız?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025