“Ramazanda umre benimle hac gibidir” Nebevî beyana ittiba güzellikler güzeli.
Size eşyanın güzelliklerini ve özelliklerini yaşatacak biriyle umre yapmak ise bir başka güzel.
Eşya görünüşte taş, toprak ve bitki örtüsünden ibarettir.
Ya da sizin bakışınıza göre anlam kazanır eşya.
‘Şey’in çoğuludur eşya.
Her türlü pisliğin merkezi batıda üretilenler, kişiliksiz bireyler için patlıcan simididir.
Bir patlıcan simidi de ritüel kelimesi.
Ritüel: Dini bir inanç gibi benimsenmiş alışkanlıklar, kişilerce kutsallaştırılmış davranışlar, biçimler, davranış biçimleri, temalar.” (Kamus’u molla google).
Batı kaynaklı ve batılının inanç ölçülerine son derece uygun…
Müslüman içinse saçma-sapan.
Yemyeşil bir çimen, midesini doyurmaktan başka bir anlam taşımadığı için keçiye göre ritüledir.
Ama Mü’min/Müslüman için aynı çimen; “Ey Rabbim! Bir süre önce kupkuru olan şu toprağı, gökten indirdiğin yağmurlarla capcanlı hale getiren Sen yüceler yücesisin, Senin her şeye gücün yeter. Sen (Azmu’ş Şan) tıpkı o çimen gibi kıyamet sabahında ölü bedenleri de diriltecek olansın” düşüncesini canlandıran, Allah’a imanını güçlendiren şeydir.
Al sana ritüel ve öz.
Harem-i Şerif/şerefli harem, yani Kâbe-i muazzama, hele de etrafını kuşatan o devasa mermer harmanı, bir inşaat ustası için ritüeldir.
Ama bir mü’min için Beytullah/Allah’ın evidir.
Allah’ın Kur’an’ında; beytî/evim buyurduğu şey.
Ev yapımı kebap anlamında “beyti” ile karıştırmayalım lütfen.
Safa-Merve, bir emlak spekülatörü için villa kondurulacak rantabl bir yatırım aracıdır.
Ritüeldir yani.
Ama bir mü’min için; “Allah’ın şeairlerindendir.”
Şeair: Alâmet, nişane, iz ve belirti.
İşte bu şeaire vukufiyettir “sa’y.”
Bir şeyi aramaya koyulmak ve o şeyi bulma umudunu hiç kaybetmemek.
Bulmadan bırakmamak.
“Arattır ve buldur Rabbim!”
Anlamsızsa o gidiş-geliş, ritüeldir.
Anlamlıysa ibadettir.
Yeşillik ve keçi misali...
Ondandır, hep derim: Hac/umre kurallarını bilmek ve yerine getirmek yetmez, sizi bir de eşyanın hakikatine vardıracak biri lazım.
Bunu elde eden her sene bu hakikatin hazzını tazelemek ister.
Diğeri için boş zaman ve para harcamaktan ibarettir.
Dört mevsimliği hazır bilmem hangi ilahiyat profesörü ritüalist olduğu için birden fazlasına karşıdır.
Fakire dağıtmak lazım birden fazlasını...
Yazlığına, kışlığına, ilk ve son baharlığına, ne olur ne olmaz yedekte sakladıklarını dokundurtmaz.
Çok mu derdine düştün fakirin a hoca?
Sat yazlığını da dağıt fakır fukara, garip gurebaya.
Yarın için tasalanma.
Nasıl olsa yatıran olur seni Vakıf Guraba’ya.
Ahmet Haşim’in “Gurebahaneyi Laklakan” isimli eserindeki leylekler gibi, sen de ortada kalmazsın, korkma.
Hem görmez misin, Kuşadalı ile başlayıp kuş adası satın alacak duruma gelen arkadaşlarının hal ü pür melalini?
Yani ağlanacak halini.
Ne güzel buyurdu Yüceler yücesi Rabbim: “mâ eğnâ anhu malühû ve mâ kesep/Malı da bir fayda vermedi ona, kazandığı da” (Mesed, 111/2).
Asrın Ebû Leheblerine.
İmkânı olan, vermekle mükellefse, zekâtını da sadakasını da versin, sonra da gide bildiği kadar gitsin mukaddes beldeye.
Hayrın israfı olmaz.
İsrafta hayır olmadığı gibi...
Gide bildiğin kadar git.
Karun kadar servet edinmiş kimi ilahiyatçılar gibi hem zekâttan hem de mukaddes topraklardan nasibini engelleme.
Git gidebilir isen.
Ama o mekânların sırrına vakıf ve o sırrı size yaşatacak biriyle git.
Muhterem Prof. Dr. Haydar Baş hocamla git.
Yoksa ritüalistlerden olursun.
Yani keçi.
Size eşyanın güzelliklerini ve özelliklerini yaşatacak biriyle umre yapmak ise bir başka güzel.
Eşya görünüşte taş, toprak ve bitki örtüsünden ibarettir.
Ya da sizin bakışınıza göre anlam kazanır eşya.
‘Şey’in çoğuludur eşya.
Her türlü pisliğin merkezi batıda üretilenler, kişiliksiz bireyler için patlıcan simididir.
Bir patlıcan simidi de ritüel kelimesi.
Ritüel: Dini bir inanç gibi benimsenmiş alışkanlıklar, kişilerce kutsallaştırılmış davranışlar, biçimler, davranış biçimleri, temalar.” (Kamus’u molla google).
Batı kaynaklı ve batılının inanç ölçülerine son derece uygun…
Müslüman içinse saçma-sapan.
Yemyeşil bir çimen, midesini doyurmaktan başka bir anlam taşımadığı için keçiye göre ritüledir.
Ama Mü’min/Müslüman için aynı çimen; “Ey Rabbim! Bir süre önce kupkuru olan şu toprağı, gökten indirdiğin yağmurlarla capcanlı hale getiren Sen yüceler yücesisin, Senin her şeye gücün yeter. Sen (Azmu’ş Şan) tıpkı o çimen gibi kıyamet sabahında ölü bedenleri de diriltecek olansın” düşüncesini canlandıran, Allah’a imanını güçlendiren şeydir.
Al sana ritüel ve öz.
Harem-i Şerif/şerefli harem, yani Kâbe-i muazzama, hele de etrafını kuşatan o devasa mermer harmanı, bir inşaat ustası için ritüeldir.
Ama bir mü’min için Beytullah/Allah’ın evidir.
Allah’ın Kur’an’ında; beytî/evim buyurduğu şey.
Ev yapımı kebap anlamında “beyti” ile karıştırmayalım lütfen.
Safa-Merve, bir emlak spekülatörü için villa kondurulacak rantabl bir yatırım aracıdır.
Ritüeldir yani.
Ama bir mü’min için; “Allah’ın şeairlerindendir.”
Şeair: Alâmet, nişane, iz ve belirti.
İşte bu şeaire vukufiyettir “sa’y.”
Bir şeyi aramaya koyulmak ve o şeyi bulma umudunu hiç kaybetmemek.
Bulmadan bırakmamak.
“Arattır ve buldur Rabbim!”
Anlamsızsa o gidiş-geliş, ritüeldir.
Anlamlıysa ibadettir.
Yeşillik ve keçi misali...
Ondandır, hep derim: Hac/umre kurallarını bilmek ve yerine getirmek yetmez, sizi bir de eşyanın hakikatine vardıracak biri lazım.
Bunu elde eden her sene bu hakikatin hazzını tazelemek ister.
Diğeri için boş zaman ve para harcamaktan ibarettir.
Dört mevsimliği hazır bilmem hangi ilahiyat profesörü ritüalist olduğu için birden fazlasına karşıdır.
Fakire dağıtmak lazım birden fazlasını...
Yazlığına, kışlığına, ilk ve son baharlığına, ne olur ne olmaz yedekte sakladıklarını dokundurtmaz.
Çok mu derdine düştün fakirin a hoca?
Sat yazlığını da dağıt fakır fukara, garip gurebaya.
Yarın için tasalanma.
Nasıl olsa yatıran olur seni Vakıf Guraba’ya.
Ahmet Haşim’in “Gurebahaneyi Laklakan” isimli eserindeki leylekler gibi, sen de ortada kalmazsın, korkma.
Hem görmez misin, Kuşadalı ile başlayıp kuş adası satın alacak duruma gelen arkadaşlarının hal ü pür melalini?
Yani ağlanacak halini.
Ne güzel buyurdu Yüceler yücesi Rabbim: “mâ eğnâ anhu malühû ve mâ kesep/Malı da bir fayda vermedi ona, kazandığı da” (Mesed, 111/2).
Asrın Ebû Leheblerine.
İmkânı olan, vermekle mükellefse, zekâtını da sadakasını da versin, sonra da gide bildiği kadar gitsin mukaddes beldeye.
Hayrın israfı olmaz.
İsrafta hayır olmadığı gibi...
Gide bildiğin kadar git.
Karun kadar servet edinmiş kimi ilahiyatçılar gibi hem zekâttan hem de mukaddes topraklardan nasibini engelleme.
Git gidebilir isen.
Ama o mekânların sırrına vakıf ve o sırrı size yaşatacak biriyle git.
Muhterem Prof. Dr. Haydar Baş hocamla git.
Yoksa ritüalistlerden olursun.
Yani keçi.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Ana-baba hakları-2 / 30.04.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024