Bağımsız Türkiye Partisi'nin Trabzon Akçaabat'taki katılım toplantısında bir konuşma yapan Kuvay-ı Milliye'nin yeniden şahlanışının mimarı Prof. Dr. Haydar Baş, Kuvay-ı Milliye kadrosuna mevcut kabulleri alt-üst eden bir ufuk çizdi. "Türkiye'ye cihan devleti olmak yetmez. Sadece milletimizin değil bütün insanlığın can-mal-namus-din ve vicdan emniyetinin teminat altında olması için Türkiye'nin bir kâinat devleti olması lazımdır" dedi
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Akçaabat İlçe Teşkilâtının düzenlendiği katılım programında, Akçaabat Düğün Sarayı'nı hınca hınç dolduran Akçaabat ve Trabzonlular, bağırlarında çıkarak dünyaya hediye ettikleri alim, fikir, aksiyon adamı, Kuvay-ı Milliye ruhunun yenidene şahlanışının mimarı Prof. Dr. Haydar Baş'ı müthiş bir iştiyakla bağırlarına bastılar. Salonu, "Üstad, Üstad", "Bu vatan, bu millet seni bekliyor" sloganları ile inlettiler. Yoğun bir tezahürat altında kürsüye gelen Prof. Dr. Haydar Baş, burada yaptığı konuşmada, Türkiye'yi sadece dünya değil kâinat devleti yapacak emsalsiz tezinden bir demet sundu. AB'ye niçin karşı olduğunu anlattı. Türkiye üzerinde oynanan oyunlara dikkat çekerek panzehirlerini ortaya koydu. Mevcut ekonomik krizden çıkış yollarını, enflasyonun belinin nasıl kırılabileceğini herkesin anlayacağı bir dille, Türkçe olarak anlattı.
AB'ye neden karşıyız?
"19 Mayıs, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurcusu Mustafa Kemal Atatürk'ün, Bandıma gemisinden inerek cennet vatana ayağını attığı, Kuvay-ı Milliye'nin milli mücadeleye dönüştüğü andı. Bu akşam aynı ruhla Akçaabat gemisiyle, merhum Atatürk'ün bıraktığı yerden yürüyüşümüz devam ediyor" diyerek başladığı konuşmasında, Prof. Dr. Haydar Baş, AB'ye karşı oluş gerekçelerinden bazıların şöyle dile getirdi: "İşin ruhuna baktığımız zaman, Avrupa, Avrupa olalı beri, Türk-İslâm alemi için hayırlı bir rüya görmemiştir. Bizi, Haçlı Seferleri ile yok etmek istemiştir. 40 yıllık Yani'nin Kani olacağını zannediyor musunuz? Avrupa, hatta Amerika'nın bir Şark Meselesi projesi vardır. Bu projeye göre Türkler, Anadolu'ya, Orta Asya'dan gelmişlerdir. Anadolu, onların vatanı değildir. Bu aziz milleti asırlar boyudur, bu mübarek vatandan çıkartıp Orta Asya'ya sürmek istiyorlar. Bu zihniyetin sahibi AB'ye "evet" der misiniz? İşte ben de onun için "AB'ye hayır" diyorum.
* İkincisi, "Bizimle olmanız için Kıbrıs'ı, Rum'a teslim etmeniz lâzım" diyorlar. AB ile olmak için Kıbrıs'ı Rum'a vermeye razı olur muyuz? İşte ben onun için "hayır" diyorum. * AB, "Avrupa'da Katolikler, bir din devleti kurdular. Dünyanın merkezi halinde geldiler. İstanbul'daki Ortodoks Rumlar ve Patrikhane de sur içinde bir site devleti kuracaklar" diyor. Rumların, İstanbul'da bir site, bir din devleti kurmasına "evet" der misiniz? İşte ben bunun için "AB'ye hayır" diyorum. * Lozon'da Kürtlerin de azınlık olduğu merhum İnönü'ye söylenince, "Hayır! Onlar Müslümandır" diyerek önlerini kesmiş, gayri müslimlerin azınlık olduğunu kabul buyurmuşlardır. AB, bu azınlık tarifini kabul etmiyor. "AB'ye girebilmeniz için bütün etnik grupları azınlık kabul etmeniz lazım" diyor. Onlara göre, Lazlar, Kürtler, Çerkezler vs. "Benim coğrafi sınırlarım şurasıdır. Bu sınırlar dahilinde kimse bize karışamaz" diyecekler. Yani, vatanımızı paramparça etmek istiyorlar. Buna "evet" diyor musunuz? işte ben onun için "AB'ye hayır" diyorum. Biz, bu vatanı bölme hesapları yapanların karşısında, alnımız açık bir şeklide dimdik duruyoruz.
* AB, daha ileri gidiyor. Dünyanın sayılı ordularından "TSK'ni içimize alamayız. Başımıza bela edemeyiz. Hele karar mekanizmasında hiç bulundurmayız" diyor. Her türlü gücümüzden mahrum ederek bile bizi kabul etmeyen bir AB'ye "evet" der misiniz? İşte ben de bunun için "hayır" diyorum."
* IMF programları dayatıyorlar. "Devleti küçültmeniz lâzım" diyorlar. Devletin küçültülmek istenmesindeki asıl hedef Türk Silâhlı Kuvvetleri'dir. Böylece bizi hak ile yeksan etme arzusudur. Bizim bütün varlığımız hasım olan, sahte gülücüklerle bizi aldatmaya çalışan bu birliği "evet" der misiniz?" İşte ben de onun için "hayır" diyorum. Bunlar yetmiyor? "Kültürel değerlerinizden vazgeçmeniz lâzım. Vazgeçerseniz belki kabul ederim" de demiyor. Açıkça, "Örfünüzden, dininizden vazgeçeceksiniz" diyor. Eski Almanya Başbakanı Helmut Kohl aynen şunu diyor: "Haçsız Avrupa olmaz. Avrupa'yı Avrupa yapan haçtır." İspatını da Türkiye'den gelin aldığında yaptı. "Gelinim olman için kilisede ayin yapman, domuz eti yemen şarttır" dedi. Bu ayini yapmaya, domuz etini yemeye razı olur musunuz? İşte ben bunu için "hayır" diyorum."
Hürriyet batıda değil Türkiye'de
Bütün gerçekler ortada iken dün Batı dünyasına şiddetle karşı çıkan bazı grupların bugün "onsuz olmaz" noktasına geldiklerini, Almanya'da yaşayan Müslüman Türklerin Alman vatandaşı olmalarını teşvik etme hatasına düştüklerini, böylecek din hürriyetine kavuşacaklarını sandıklarını, oysa Avrupa'nın bir ezana bile tahammül edemediğini, bir ezana müsaade etmeyen Batının Müslüman Türk'ün dinine müsaade edeceğine inanmanın bir ahmaklık olduğunu söyleyen Prof. Dr. Haydar Baş, asıl din hürriyetinin Türkiye'de olduğunu belirterek, "Tek kurtuluş memleketimizde, Türkiye'dedir. Bu millet büyük millet. Bu millet ve bu vatandan başka hiçbir ülkeden, hiçbir vatandan bize fayda gelmez" dedi.
Türkiye'nin dünya değil kâinat devleti olması lâzım
Türkiye'de askerle-sivil, milletle-devleti karşı karşıya getirme gibi bir fitne tohumu edildiğine, işi temelinden halletmek için bu projenin uzun zamandan beri süre geldiğine dikkat çeken Prof. Dr. Haydar Baş, şöyle devam etti:
"Şunu bilelim ki devleti güçlü olmayan milletten hiçbir şey olmaz. Devlet, senin-benim irademdir. Eğer senin iraden sağlam olursa, o iradenin yönü de hayırlı ve doğru olur. Devlet gemisi batarsa batacak olan millettir. onun için Silahlı Kuvvetlerimizin dünyanın birinci ordusu olması lâzımdır.
Çünkü bugün dünya zulüm altında inim inim inliyor. Tarihe baktığımız zaman ise benim dedemin gittiği yere, adalet, merhameti, şefkati, izzeti, iffeti, namusu, can-mal, din ve vicdan emniyetini götürdüğünü, hiç kimsenin kılına dokunmadığını yürüyoruz. Biz, Japon sınırlarından, Viyana kapılarına kadar at koşturan yüce bir ecdadın torunlarıyız. Osmanlı için cihan devleti denirdi. Ama bugün bu kavram yetmiyor. Artık uzaylara çıkıldı. Onun için Türkiye'nin dünya değil kainat devleti olması lazım ki bütün insanlığın can-mal-namus-din ve vicdan emniyeti teminatı altında olsun."
Türkiye'nin problemleri
3 saatlik iştir
Böyle bir anlayışın iktidar olması için yola çıktıklarını ifade eden Prof.Dr. Haydar Baş, "Herkes ekmek derdinde düşmüşken, ekmek-aş derdini çözmek bu kadar kolaymı ki böyle güzel ufuklardan bahsediyorsun?" muhtemel sorusu karşısında bir yeni ufuk daha aşarak şöyle dedi.
"Biz hep doğruyu konuşuruz. Dün ne dedi isek bugün de aynı şeyi söylüyoruz. Dün 24 saat demiştik. Bıraksınlar, problemleri bugün 3 saatle çözelim. Evet, bu iş 3 saatlik iştir. Kapıyı açmak için lâzım olan anahtarı bulup çevirdin mi kapı hemen açılır. Ama anahtar olmaz ise ne kadar yüklenirseniz yüklenin kapı açılmaz."
Hâlâ bildiklerini okuyorlar
Hemen her toplantıda, platformda ısrarla vurgulamaları karşısında IMF heyeti ve Türk bürokrasisinin, Türkiye'deki enflasyonun talep enflasyonu değil, maliyet enflasyonu olduğunu seslendirmeye başladıklarını, ancak yine bildiklerini okuyup talep enflasyonu tedbirleri almaya devam ettiklerini söyleyen Prof. Dr. Haydar Baş, "Talep enflasyonunda tedbirleri almaya devam ettiklerini söyleyen Prof. Dr. Haydar Baş, "Talep enflasyonunda vücutta kan boldur, alırsın. Maliyette ise bedende kan yoktur. Adamın 1 kg kanı var. Yarım kilosunu alıyorsun. Ölüme mahkum ediyorsun. Bunların yaptığı da bu. Milleti öldürecekler. Vatandaş da "Ben ölmeden sen öl" diyor. Onun için sokağa çıkıyor. Kasayı atıyor. Kendini asıyor" dedikten sonra şu çağrıyı yaptı:
"Biz, problemleri en kısa zamanda halledecek bilgiye, iktidara, projeye, programa ve ferasete sahibiz. Onlara bir imkân daha tanıyayım. Henüz BTP'nin başına geçmedim. Söz veriyorum. Maliyeyi bana teslim etsinler, 24 saatte onları rahatlatayım. Amma fiilen, hukuken BTP'de olduğu zaman, dünyayı verseler iş işten geçmiş olur."
Çözüm milli ekonomik modelde
Dalgalı kur sisteminin de bu oyunun bir parçası olduğunu söyleyen Prof. Dr. Haydar Baş, "herkesin piyasasında GSMH'nin % 35'i oranında kanla bu beden hayat bulabilir mi?" diye sorarak, bu işlerin 24 saatte nasıl halledileceğine dair şu özet bilgiyi sundu:
"2002 bütçesinde borç faizlerine ayrılan para 45 katrilyon TL. Biz faizli para toplama sistemini kaldırıp emisyonu gereği kadar genişleteceğiz. o zaman IMF'nin askerlerine "Geriye dön! Marş! Marş!" kalacak. Ayrıca bizim 150 katrilyonluk milli gelirimizin yanında bir de kayıtlara girmeyen gelirimiz var. Ben bunu Trabzon mitinginde 30 katrilyon olarak belirtmiştim. Oysa bu en az 70 katrilyon imiş. Biz bu 70 katrilyonluk üretimin % 35'ini devreye koysak 23 katrilyon eder. Yani şu anda bizim darphanenin en az bir ay para basması lazımdır. O zaman Türkiye para cennetine döner. Şu anda piyasada mal değil para yok. Demek ki korkunç bir ihanet var. Bu ihanete son verecek olanlar, BTP'nin güçlü kadrolarıdır. Öyle bir sistem kurulmuş ki mal ve para bloke ediliyor. Bizim getirdiğimiz sistem hem malın, hem paranın blokesine mani olacak, herkes elindeki para ile üretim yapacak. Türkiye, gece-gündüz çalışan bir şantiye dünyasına dönecek."
BTP'nin bu tür projelerle, Türkiye'yi, dünyanın en güçlü devleti yapacağını belirten Prof. Dr. Haydar Baş, sözlerini şöyle tamamladı:
"Adam Smith'e, Keynes'e, sol ekonomik sisteme "hodri meydan" diyorum. Atatürk'ün 1923 ila 1938 yılları arasında ortaya koyduğu milli modele "evet" diyoruz."
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Akçaabat İlçe Teşkilâtının düzenlendiği katılım programında, Akçaabat Düğün Sarayı'nı hınca hınç dolduran Akçaabat ve Trabzonlular, bağırlarında çıkarak dünyaya hediye ettikleri alim, fikir, aksiyon adamı, Kuvay-ı Milliye ruhunun yenidene şahlanışının mimarı Prof. Dr. Haydar Baş'ı müthiş bir iştiyakla bağırlarına bastılar. Salonu, "Üstad, Üstad", "Bu vatan, bu millet seni bekliyor" sloganları ile inlettiler. Yoğun bir tezahürat altında kürsüye gelen Prof. Dr. Haydar Baş, burada yaptığı konuşmada, Türkiye'yi sadece dünya değil kâinat devleti yapacak emsalsiz tezinden bir demet sundu. AB'ye niçin karşı olduğunu anlattı. Türkiye üzerinde oynanan oyunlara dikkat çekerek panzehirlerini ortaya koydu. Mevcut ekonomik krizden çıkış yollarını, enflasyonun belinin nasıl kırılabileceğini herkesin anlayacağı bir dille, Türkçe olarak anlattı.
AB'ye neden karşıyız?
"19 Mayıs, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurcusu Mustafa Kemal Atatürk'ün, Bandıma gemisinden inerek cennet vatana ayağını attığı, Kuvay-ı Milliye'nin milli mücadeleye dönüştüğü andı. Bu akşam aynı ruhla Akçaabat gemisiyle, merhum Atatürk'ün bıraktığı yerden yürüyüşümüz devam ediyor" diyerek başladığı konuşmasında, Prof. Dr. Haydar Baş, AB'ye karşı oluş gerekçelerinden bazıların şöyle dile getirdi: "İşin ruhuna baktığımız zaman, Avrupa, Avrupa olalı beri, Türk-İslâm alemi için hayırlı bir rüya görmemiştir. Bizi, Haçlı Seferleri ile yok etmek istemiştir. 40 yıllık Yani'nin Kani olacağını zannediyor musunuz? Avrupa, hatta Amerika'nın bir Şark Meselesi projesi vardır. Bu projeye göre Türkler, Anadolu'ya, Orta Asya'dan gelmişlerdir. Anadolu, onların vatanı değildir. Bu aziz milleti asırlar boyudur, bu mübarek vatandan çıkartıp Orta Asya'ya sürmek istiyorlar. Bu zihniyetin sahibi AB'ye "evet" der misiniz? İşte ben de onun için "AB'ye hayır" diyorum.
* İkincisi, "Bizimle olmanız için Kıbrıs'ı, Rum'a teslim etmeniz lâzım" diyorlar. AB ile olmak için Kıbrıs'ı Rum'a vermeye razı olur muyuz? İşte ben onun için "hayır" diyorum. * AB, "Avrupa'da Katolikler, bir din devleti kurdular. Dünyanın merkezi halinde geldiler. İstanbul'daki Ortodoks Rumlar ve Patrikhane de sur içinde bir site devleti kuracaklar" diyor. Rumların, İstanbul'da bir site, bir din devleti kurmasına "evet" der misiniz? İşte ben bunun için "AB'ye hayır" diyorum. * Lozon'da Kürtlerin de azınlık olduğu merhum İnönü'ye söylenince, "Hayır! Onlar Müslümandır" diyerek önlerini kesmiş, gayri müslimlerin azınlık olduğunu kabul buyurmuşlardır. AB, bu azınlık tarifini kabul etmiyor. "AB'ye girebilmeniz için bütün etnik grupları azınlık kabul etmeniz lazım" diyor. Onlara göre, Lazlar, Kürtler, Çerkezler vs. "Benim coğrafi sınırlarım şurasıdır. Bu sınırlar dahilinde kimse bize karışamaz" diyecekler. Yani, vatanımızı paramparça etmek istiyorlar. Buna "evet" diyor musunuz? işte ben onun için "AB'ye hayır" diyorum. Biz, bu vatanı bölme hesapları yapanların karşısında, alnımız açık bir şeklide dimdik duruyoruz.
* AB, daha ileri gidiyor. Dünyanın sayılı ordularından "TSK'ni içimize alamayız. Başımıza bela edemeyiz. Hele karar mekanizmasında hiç bulundurmayız" diyor. Her türlü gücümüzden mahrum ederek bile bizi kabul etmeyen bir AB'ye "evet" der misiniz? İşte ben de bunun için "hayır" diyorum."
* IMF programları dayatıyorlar. "Devleti küçültmeniz lâzım" diyorlar. Devletin küçültülmek istenmesindeki asıl hedef Türk Silâhlı Kuvvetleri'dir. Böylece bizi hak ile yeksan etme arzusudur. Bizim bütün varlığımız hasım olan, sahte gülücüklerle bizi aldatmaya çalışan bu birliği "evet" der misiniz?" İşte ben de onun için "hayır" diyorum. Bunlar yetmiyor? "Kültürel değerlerinizden vazgeçmeniz lâzım. Vazgeçerseniz belki kabul ederim" de demiyor. Açıkça, "Örfünüzden, dininizden vazgeçeceksiniz" diyor. Eski Almanya Başbakanı Helmut Kohl aynen şunu diyor: "Haçsız Avrupa olmaz. Avrupa'yı Avrupa yapan haçtır." İspatını da Türkiye'den gelin aldığında yaptı. "Gelinim olman için kilisede ayin yapman, domuz eti yemen şarttır" dedi. Bu ayini yapmaya, domuz etini yemeye razı olur musunuz? İşte ben bunu için "hayır" diyorum."
Hürriyet batıda değil Türkiye'de
Bütün gerçekler ortada iken dün Batı dünyasına şiddetle karşı çıkan bazı grupların bugün "onsuz olmaz" noktasına geldiklerini, Almanya'da yaşayan Müslüman Türklerin Alman vatandaşı olmalarını teşvik etme hatasına düştüklerini, böylecek din hürriyetine kavuşacaklarını sandıklarını, oysa Avrupa'nın bir ezana bile tahammül edemediğini, bir ezana müsaade etmeyen Batının Müslüman Türk'ün dinine müsaade edeceğine inanmanın bir ahmaklık olduğunu söyleyen Prof. Dr. Haydar Baş, asıl din hürriyetinin Türkiye'de olduğunu belirterek, "Tek kurtuluş memleketimizde, Türkiye'dedir. Bu millet büyük millet. Bu millet ve bu vatandan başka hiçbir ülkeden, hiçbir vatandan bize fayda gelmez" dedi.
Türkiye'nin dünya değil kâinat devleti olması lâzım
Türkiye'de askerle-sivil, milletle-devleti karşı karşıya getirme gibi bir fitne tohumu edildiğine, işi temelinden halletmek için bu projenin uzun zamandan beri süre geldiğine dikkat çeken Prof. Dr. Haydar Baş, şöyle devam etti:
"Şunu bilelim ki devleti güçlü olmayan milletten hiçbir şey olmaz. Devlet, senin-benim irademdir. Eğer senin iraden sağlam olursa, o iradenin yönü de hayırlı ve doğru olur. Devlet gemisi batarsa batacak olan millettir. onun için Silahlı Kuvvetlerimizin dünyanın birinci ordusu olması lâzımdır.
Çünkü bugün dünya zulüm altında inim inim inliyor. Tarihe baktığımız zaman ise benim dedemin gittiği yere, adalet, merhameti, şefkati, izzeti, iffeti, namusu, can-mal, din ve vicdan emniyetini götürdüğünü, hiç kimsenin kılına dokunmadığını yürüyoruz. Biz, Japon sınırlarından, Viyana kapılarına kadar at koşturan yüce bir ecdadın torunlarıyız. Osmanlı için cihan devleti denirdi. Ama bugün bu kavram yetmiyor. Artık uzaylara çıkıldı. Onun için Türkiye'nin dünya değil kainat devleti olması lazım ki bütün insanlığın can-mal-namus-din ve vicdan emniyeti teminatı altında olsun."
Türkiye'nin problemleri
3 saatlik iştir
Böyle bir anlayışın iktidar olması için yola çıktıklarını ifade eden Prof.Dr. Haydar Baş, "Herkes ekmek derdinde düşmüşken, ekmek-aş derdini çözmek bu kadar kolaymı ki böyle güzel ufuklardan bahsediyorsun?" muhtemel sorusu karşısında bir yeni ufuk daha aşarak şöyle dedi.
"Biz hep doğruyu konuşuruz. Dün ne dedi isek bugün de aynı şeyi söylüyoruz. Dün 24 saat demiştik. Bıraksınlar, problemleri bugün 3 saatle çözelim. Evet, bu iş 3 saatlik iştir. Kapıyı açmak için lâzım olan anahtarı bulup çevirdin mi kapı hemen açılır. Ama anahtar olmaz ise ne kadar yüklenirseniz yüklenin kapı açılmaz."
Hâlâ bildiklerini okuyorlar
Hemen her toplantıda, platformda ısrarla vurgulamaları karşısında IMF heyeti ve Türk bürokrasisinin, Türkiye'deki enflasyonun talep enflasyonu değil, maliyet enflasyonu olduğunu seslendirmeye başladıklarını, ancak yine bildiklerini okuyup talep enflasyonu tedbirleri almaya devam ettiklerini söyleyen Prof. Dr. Haydar Baş, "Talep enflasyonunda tedbirleri almaya devam ettiklerini söyleyen Prof. Dr. Haydar Baş, "Talep enflasyonunda vücutta kan boldur, alırsın. Maliyette ise bedende kan yoktur. Adamın 1 kg kanı var. Yarım kilosunu alıyorsun. Ölüme mahkum ediyorsun. Bunların yaptığı da bu. Milleti öldürecekler. Vatandaş da "Ben ölmeden sen öl" diyor. Onun için sokağa çıkıyor. Kasayı atıyor. Kendini asıyor" dedikten sonra şu çağrıyı yaptı:
"Biz, problemleri en kısa zamanda halledecek bilgiye, iktidara, projeye, programa ve ferasete sahibiz. Onlara bir imkân daha tanıyayım. Henüz BTP'nin başına geçmedim. Söz veriyorum. Maliyeyi bana teslim etsinler, 24 saatte onları rahatlatayım. Amma fiilen, hukuken BTP'de olduğu zaman, dünyayı verseler iş işten geçmiş olur."
Çözüm milli ekonomik modelde
Dalgalı kur sisteminin de bu oyunun bir parçası olduğunu söyleyen Prof. Dr. Haydar Baş, "herkesin piyasasında GSMH'nin % 35'i oranında kanla bu beden hayat bulabilir mi?" diye sorarak, bu işlerin 24 saatte nasıl halledileceğine dair şu özet bilgiyi sundu:
"2002 bütçesinde borç faizlerine ayrılan para 45 katrilyon TL. Biz faizli para toplama sistemini kaldırıp emisyonu gereği kadar genişleteceğiz. o zaman IMF'nin askerlerine "Geriye dön! Marş! Marş!" kalacak. Ayrıca bizim 150 katrilyonluk milli gelirimizin yanında bir de kayıtlara girmeyen gelirimiz var. Ben bunu Trabzon mitinginde 30 katrilyon olarak belirtmiştim. Oysa bu en az 70 katrilyon imiş. Biz bu 70 katrilyonluk üretimin % 35'ini devreye koysak 23 katrilyon eder. Yani şu anda bizim darphanenin en az bir ay para basması lazımdır. O zaman Türkiye para cennetine döner. Şu anda piyasada mal değil para yok. Demek ki korkunç bir ihanet var. Bu ihanete son verecek olanlar, BTP'nin güçlü kadrolarıdır. Öyle bir sistem kurulmuş ki mal ve para bloke ediliyor. Bizim getirdiğimiz sistem hem malın, hem paranın blokesine mani olacak, herkes elindeki para ile üretim yapacak. Türkiye, gece-gündüz çalışan bir şantiye dünyasına dönecek."
BTP'nin bu tür projelerle, Türkiye'yi, dünyanın en güçlü devleti yapacağını belirten Prof. Dr. Haydar Baş, sözlerini şöyle tamamladı:
"Adam Smith'e, Keynes'e, sol ekonomik sisteme "hodri meydan" diyorum. Atatürk'ün 1923 ila 1938 yılları arasında ortaya koyduğu milli modele "evet" diyoruz."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.