Toplumsal hastalıkların en tehlikeli olanı, bekli de önyargıdır. Önyargı; Türk Dil Kurumu sözlüğünde: "Bir kimse veya bir şeyle ilgili olarak belirli şart, olay veya görüntülere dayanarak önceden edinilmiş olumlu veya olumsuz yargı, peşin hüküm, peşin fikir" olarak geçmektedir. Daha açık bir ifadeyle, kendi kafasında bulunanın dışında hiçbir şeyi kabul etmemektir. Ön yargı, toplumsal ilişkilerde hür iradenin, geçek bilginin önünde büyük bir engeldir. Çünkü, önyargılı bir insanın özgür düşünce ile ilgisi kalmamıştır. Kendinde oluşan önyargının esiri olmuştur. Böylece de gerçek bilgiye ulaşması hiç mümkün değildir. Onun beyninde, gönlünde var olan sadece ve sadece ön yargısıdır. Bakarken onunla bakar, düşünürken onunla düşünür. Başka bir şeyi beyni bile algılamaz. Algılayamadığı bir şeyi de görmesi, anlaması mümkün değildir. Dünyadaki yeni buluşların, gerek teknolojik gerekse manevi oluşların bile önünü ilk kesen, önyargı olmuştur. Albert Einstein, "Kişinin önyargısını yıkmak; atomun çekirdeğini parçalamaktan daha zordur" tespitiyle meselenin ne kadar zor olduğuna işaret etmiştir.Bazen bu uğurda kanlı savaşlar dahi kaçınılmaz olmuştur. Batı dünyası sırf haçlı önyargısıyla hareket ederek, Müslüman-Türk Milletine saldırmıştır asırlar boyunca. Müslüman Türklerin sadece kendilerine değil, bütün insanlığa barış, huzur ve medeniyet getireceğini, sırf önyargıları yüzünden görememişlerdir. Ancak, enteresandır, öyle bir zaman gelmiştir ki, Türklere önyargıyla bakanlar dahi, "Kardinal külahı görmektense, Türkün sarığını görmeyi tercih ederiz" sözleriyle asil milletimizin adaletine ne kadar muhtaç olduklarını itiraf etmişlerdir... Her yeni gelen Peygamberin başta kendi milleti tarafından reddedilmesi de işte bu önyargıdan kaynaklanmaktaydı. Önyargılı insanlar, kendi düşünce ve davranışları dışındaki her şeye kötü nazarla bakıyorlardı. Peygamberlerin onlara insanca, hakça yaşamanın yolunu öğretmek için Allah tarafından gönderilmesine karşılık; bâtıl taraftarları; insanlık dışı, akıl dışı, vahşet ve garabet dolu yaşayışlarını terk etmemekle kalmayıp, en büyük düşmanlık neyse onu uyguluyor bazen de Peygamberleri acımasızca katlediyorlardı. Bu kabil davranışlar, hep önyargı düşüncesinin ürünüdür.Önyargıya eleştirel olarak yaklaşmak ile, kişinin "yargıya varma" kabiliyetinin tümden inkarı birbirine karıştırılmamalıdır. Zira, "Yargıya varmak: karşılaştırma ve değerlendirme yaparak bir sonuca ulaşmak, anlam vermek anlamına gelmektedir" (TDK sözlük). Yaratılıştan var olan yargıya varma kabiliyeti, insanın benliğini, düşüncesini, kimliğini koruma refleksidir. Belli bir ölçü çerçevesinde insanda bulunması, aklın selameti açısından da çok önemlidir. Çünkü koruma refklesi olmayan akıl, "selim akıl" olmaktan çıkmış bir hal alır ki, bu, istenilen bir hâl değildir. Her türlü fikri ve davranışı tahlil bile etmeden, yanlış-doğru kendine ait olmayan her şeyi kabul eder. Fikir kargaşası içinde boğulur gider. Her şeyde olduğu gibi bu konuda da orta yol seçilmelidir. Doğru bilgi kaynaklarıyla beslenen, "aklı selim", belli ölçüler içerisinde "yargıya varma" duygusu korunarak, önyargı tuzağına düşmeden; bilgili ve huzurlu yaşamanın yolu bulanabilir.
Uğur KEPEKÇİ
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (A) / diğer yazıları
- RESUL BALCI: Karlar düşerken / 22.02.2025
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012