Yazımızın dünkü kısmında: "Münafıklar "Dırâr Mescidini" açmak için Hz. Peygamber (s.a.a.)'in seferden dönmesini bekliyorlardı. Hz. Peygamber (s.a.a.), Medine'ye dönünce, gerçek mahiyeti konusunda bilgilendirildiği, yönlendirildiği "Dırâr Mescidini" görevlendirdiği birkaç sahabe vasıtasıyla yaktırarak ortadan kaldırdı. Böylece münafıkların belli bir merkezde üslenerek faaliyette bulunmalarına fırsat vermedi" ifadesiyle bitirmiştik. İktidar sahipleri iktidara gelmek ve iktidarlarını korumak için bilerek ya da bilmeyerek "dırar mescidi" tarzı yapılanmalara izin verdiler. Sözde dini guruplara, cemaatlere sınırsız imtiyazlar tanıdılar. İktidar sahipleri, Cumhuriyet ve Atatürk takıntıları ve zaafları sayesinde Cumhuriyeti korumada da zafiyet gösterdiler. Bu boşluğu gören iç ve dış düşmanlar, cahiller, sapık din anlayışı olanlar fırsatı ganimet bildiler. İktidar sahipleri şöyle bir etraflarına baksalar, ne kadar sapık yapılanmaların olduğunu görecekler. Burada iktidar sahiplerinin yanında Diyanette suçludur. Diyanet sağlıklı bir din anlayışının oluşması için gereken tedbirleri almadı. İktidarın davulunu çaldı. Bünyesinde dahi oluşan cemaat yapılanmalarına göz yumdu. İktidar sahiplerinin din dışı uygulamalarına bile ses çıkarmadılar. (zina yasasında ve domuz etinin kasaplık et kapsamına alınması gibi konularda) Şimdi ateş püskürdükleri cemaatin fikir yapısını, düşüncelerini deşifre etmediler. Dinlerarası diyalog faaliyetlerinin din dışı ve Vatikan merkezli bir fitne faaliyeti olduğu konusunda Müslümanları uyarmadılar. Çoğu zaman onların değirmenine su taşıdılar. Cemaatin tertipledikleri toplantılara konuşmacı olarak katılarak adeta destek verdiler. İktidar sahiplerine tavsiyemiz şudur: Sivrisineklerle uğraşmakla bu işi sonuçlandıramazsınız. Bataklığı kurutmak zorundasınız. Bataklığı kurutmakta İslam içine sokulmak istenen sapık ve bid'at görüşleri deşifre etmek; Kuran ve sünnete dayanan sağlam bir din anlayışını tesis etmektir. Özellikle milli ve dini konularda, sözüm ona hoşgörü, diyalog ve değişim adı altında kaybettiğimiz ölçülere tekrar dönüp, devletin ve milletin bekasını düşünen gerçek kanaat önderlerine, gerçek mescitlere ve hakikate yönelmekten başka çare yoktur! İyi ve kötünün mücadelesi kıyamete kadar devem edeceği için her devirde peygamberin kutlu yolunda yürüyen gerçek müminler de olacaktır ama "Dırâr Mescidi" zihniyetliler de olacaktır. Önemli olan, ferasetle bu toplumsal hipnozların gerçekleştirildiği "Dırâr Mescidlerinden" ve arkasındakilerden kurtulmasını bilmektir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- Gençlerde evlenecek para mı var ki evlensinler / 25.04.2025
- Hüseyin Baş soruyor “Türkiye’de yargı bağımsız mı?” / 24.04.2025
- Ulusal egemenliğimizi korumalıyız / 23.04.2025
- Mü’min yalancı olmaz / 22.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -2- / 21.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -1- / 20.04.2025
- Dava adamıydı Haydar Hocamız / 19.04.2025
- Gönül adamıydı Haydar Hocamız / 18.04.2025
- Çile adamıydı Haydar Hocamız / 17.04.2025
- Allah adamıydı Haydar Hocamız / 16.04.2025
- Hüseyin Baş soruyor “Türkiye’de yargı bağımsız mı?” / 24.04.2025
- Ulusal egemenliğimizi korumalıyız / 23.04.2025
- Mü’min yalancı olmaz / 22.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -2- / 21.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -1- / 20.04.2025
- Dava adamıydı Haydar Hocamız / 19.04.2025
- Gönül adamıydı Haydar Hocamız / 18.04.2025
- Çile adamıydı Haydar Hocamız / 17.04.2025
- Allah adamıydı Haydar Hocamız / 16.04.2025