Yalnız Allah'a kulluk etmek için yaratılan insan, yapısı gereği günah işlemeye, hata yapmaya meyillidir. Zira insanoğlunda nefis gibi devamlı surette isyanı ve kötülüğü emreden bir kuvvet mevcuttur. Nefsin sesine kulak vererek günah işleyen insanın kalbinde, hadis-i şerifte beyan edildiği üzere siyah bir leke belirir. Kul günahlara devam ettikçe, kalp tamamen kararır. Bu halden kurtulmanın tek çaresi tevbeye sarılmaktadır. Tevbe, Allah'ın rahmetini ve af kapılarını açan bir anahtardır.
"Muhakkak Allah çok tevbe edenleri ve çok temizlenenleri sever" (Bakara: 222).
"Ey mü'minler! Hepiniz Allah'a tevbe edin. Tâ ki korktuğunuzdan emin, umduğunuza nail olasınız" (Nur: 31).
Bir günahın ardından, hemen tevbe etmek, Allah'ın af ve merhametine sarılmak şarttır. Zira az önce ifade ettiğimiz gibi, günahlarda ısrar etmek kalbin kararmasına sebep olur ki, böyle bir kalp Hakk'ın nurunu görmekten aciz bir hale gelir. Bu mânâda tevbe kalbin cilasıdır. Tevbede pişmanlık, nedamet ve yapılan hatalardan dolayı duyulan üzüntü vardır. Nitekim Peygamberimiz "Pişmanlık tevbedir" (İbn-i Hibban) buyurmuştur.
Bir başka hadis-i şerifte de tevbe ile ilgili: "Tevbe eden Allah'ın sevgilisidir. Günahlardan tevbe eden hiç günah işlememiş gibidir" (İbn-i Mace) buyurulmaktadır.
Allah'ın rahmet, af ve mağfiret kapıları kullarına karşı daima açıktır. Yeter ki kul tevbe ile bu kapıdan girebilsin. "Allah'a şirk koşma"nın dışında, Cenab-ı Hak tevbe ettikleri taktirde kullarının bütün günahlarını affedeceğini beyan buyurmaktadır.
"Allah indinde makbul olan tevbe, kötülüğü ancak cahillik sebebiyle yapacakların sonra da hemen vazgeçip, tevbe edecek olanların tevbesidir" (Nisa: 17).
Makbul olan tevbe de budur. Yoksa yine ayet-i kerimede beyan edildiği üzere "ölüm geldiğinde" ve "can boğaza dayandığında" yapılan tevbe makbul değildir.
"Makbul olan tevbe, kötülükleri yapıp yapıp da, onlardan herhangi birine ölüm gelince "Ben şimdi gerçekten tevbe ettim" diyenlerin tevbesi değildir" (Nisa: 18).
Zira ölüm anında gözdeki perdeler kalkmakta ve insan makamını açıkça müşahade etmektedir. İsyankârların tevbesi ebedi azabın dehşetini açıkça gördüklerinden dolayıdır ki Cenab-ı Hak bu tevbenin "makbul olmadığını" beyan ediyor.
Asıl yapılması gereken, can bedende iken günahlardan pişmanlık duyarak tevbeye sarılmaktır. Onbir ayın sultanı olarak vasfedilen bu mübarek ayda, Allah'ın af, mağfiret ve merhametinin her zamankinden fazla olduğunu hatırlayarak tevbe kapısına koşmak bu kapıda buluşmak, ebedî kurtuluşumuzun anahtarı olacaktır.
"Muhakkak Allah çok tevbe edenleri ve çok temizlenenleri sever" (Bakara: 222).
"Ey mü'minler! Hepiniz Allah'a tevbe edin. Tâ ki korktuğunuzdan emin, umduğunuza nail olasınız" (Nur: 31).
Bir günahın ardından, hemen tevbe etmek, Allah'ın af ve merhametine sarılmak şarttır. Zira az önce ifade ettiğimiz gibi, günahlarda ısrar etmek kalbin kararmasına sebep olur ki, böyle bir kalp Hakk'ın nurunu görmekten aciz bir hale gelir. Bu mânâda tevbe kalbin cilasıdır. Tevbede pişmanlık, nedamet ve yapılan hatalardan dolayı duyulan üzüntü vardır. Nitekim Peygamberimiz "Pişmanlık tevbedir" (İbn-i Hibban) buyurmuştur.
Bir başka hadis-i şerifte de tevbe ile ilgili: "Tevbe eden Allah'ın sevgilisidir. Günahlardan tevbe eden hiç günah işlememiş gibidir" (İbn-i Mace) buyurulmaktadır.
Allah'ın rahmet, af ve mağfiret kapıları kullarına karşı daima açıktır. Yeter ki kul tevbe ile bu kapıdan girebilsin. "Allah'a şirk koşma"nın dışında, Cenab-ı Hak tevbe ettikleri taktirde kullarının bütün günahlarını affedeceğini beyan buyurmaktadır.
"Allah indinde makbul olan tevbe, kötülüğü ancak cahillik sebebiyle yapacakların sonra da hemen vazgeçip, tevbe edecek olanların tevbesidir" (Nisa: 17).
Makbul olan tevbe de budur. Yoksa yine ayet-i kerimede beyan edildiği üzere "ölüm geldiğinde" ve "can boğaza dayandığında" yapılan tevbe makbul değildir.
"Makbul olan tevbe, kötülükleri yapıp yapıp da, onlardan herhangi birine ölüm gelince "Ben şimdi gerçekten tevbe ettim" diyenlerin tevbesi değildir" (Nisa: 18).
Zira ölüm anında gözdeki perdeler kalkmakta ve insan makamını açıkça müşahade etmektedir. İsyankârların tevbesi ebedi azabın dehşetini açıkça gördüklerinden dolayıdır ki Cenab-ı Hak bu tevbenin "makbul olmadığını" beyan ediyor.
Asıl yapılması gereken, can bedende iken günahlardan pişmanlık duyarak tevbeye sarılmaktır. Onbir ayın sultanı olarak vasfedilen bu mübarek ayda, Allah'ın af, mağfiret ve merhametinin her zamankinden fazla olduğunu hatırlayarak tevbe kapısına koşmak bu kapıda buluşmak, ebedî kurtuluşumuzun anahtarı olacaktır.
Prof. Dr. Haydar Baş / diğer yazıları
- Bu mücadele ezelidir -1- / 15.01.2025
- Hakikate ters düşenlerin özellikleri -2- / 14.01.2025
- Hakikate ters düşenlerin özellikleri -1- / 13.01.2025
- Onları cehennem ateşi yakmaz / 12.01.2025
- Ne evladın ne de malın fayda etmeyeceği gün / 11.01.2025
- Müslümanlıktaki hikmet nedir? / 10.01.2025
- Son Nefes / 09.01.2025
- Halkın çağrısına icabet ettik / 08.01.2025
- Yalnız bırakılan Türkiye / 07.01.2025
- İsrail için koridor / 06.01.2025
- Hakikate ters düşenlerin özellikleri -2- / 14.01.2025
- Hakikate ters düşenlerin özellikleri -1- / 13.01.2025
- Onları cehennem ateşi yakmaz / 12.01.2025
- Ne evladın ne de malın fayda etmeyeceği gün / 11.01.2025
- Müslümanlıktaki hikmet nedir? / 10.01.2025
- Son Nefes / 09.01.2025
- Halkın çağrısına icabet ettik / 08.01.2025
- Yalnız bırakılan Türkiye / 07.01.2025
- İsrail için koridor / 06.01.2025