Tasua Günü -1-
Kerbela gününden yani Muharrem’in onundan bir önceki güne Tasua Günü denir. O gün ve gece Peygamber evlatları ertesi gün öldürüleceklerini bilerek ibadet, zikir ve namazla meşgul oldular
21.08.2024 08:11:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Kerbela gününden yani Muharrem'in onundan bir önceki güne Tasua Günü denir. O gün ve gece Peygamber evlatları ertesi gün öldürüleceklerini bilerek ibadet, zikir ve namazla meşgul oldular.
Tasua Günü İmam Hüseyin çadırın önünde bir müddet uyukladı. Bu esnada Ömer b. Sa'd'ın ordusu saldırı pozisyonuna geçti. Durumu uzaktan fark eden Hz. Zeyneb kardeşinin yanına gelerek, "Düşman çadırlara yaklaşmak üzeredir" dedi.
İmam şöyle buyurdu: "Şimdi ceddim Resûlullah'ı rüyamda gördüm. Bana şöyle buyurdu: Torunum, yakın bir zamanda Bana geleceksin."
Sonra kardeşi Ebu'l-Fazl'a hitaben, "Atına bin de bunlarla mülakat et, hedeflerinin ne olduğunu sor" buyurdu. Ebu'l-Fazl (İmam Ali'nin Ümmü'l-Benin ismindeki hanımından olan oğludur) onlarla konuştu.
"İbn-i Ziyad'dan emir geldi. "Ya şimdi biat edersiniz ya da sizinle savaşırız" dediler.
Ebu'l-Fazl, durumu İmam Hüseyin'e iletti.
Hz. Hüseyin, "Onların yanına dön, eğer becerebilirsen savaşı yarına ertelet. Ve onları bu akşam bizden def et. Ta ki bu gece Rabbimize namaz kılalım, O'na dua edelim, O'ndan mağfiret dileyelim. Çünkü Ben namazı, Kur'an okumayı ve fazla dua edip mağfiret dilemeyi çok seviyorum" buyurdu.
Neticede İmam Hüseyin'in teklifi kabul edildi.
Aynı günün ikindi saatlerinde İmam Hüseyin yanında bulunanlara şu konuşmayı yaptı:
"Allah'a en güzel şekilde senâ ediyor, refah ve zorluklarda verdiği nimetlere karşı şükrediyorum.
Allah'ım! Peygamberliği bizim ailemizde karar kılmakla bize ikramda bulunduğun için Sana hamd olsun.
Kur'an'ı bize öğrettin, dinde bizi fakih kıldın, bize hakkı duyan kulak, hakkı gören göz ve hakkı tasdik eden bir kalp verdin. Ve bizi müşriklerden kılmadın.
Ben kendi ashabımdan daha hayırlı ve daha iyi bir ashab ve Ehl-i Beyt'imden de daha sâdık ve daha vefalı bir Ehl-i Beyt bilmiyorum.
Ceddim Resûlullah Irak'a çağrılacağımı, Ammura veya Kerbela denilen yerde şehid olacağımı bana haber vermiştir. İşte bu vaad edilen sözün, şehâdetin zamanı gelmiştir.
Yarın düşmanla karşılaşacağımız gündür.
Artık Ben size izin veriyorum, siz serbestsiniz, biatimi sizden kaldırdım. Allah hepinizi hayırla mükafatlandırsın.
Bu gecenin karanlığından yararlanarak her biriniz Ehl-i Beyt'imden birinin elinden tutup kendi köy ve şehirlerinize dağılın. Kendinizi ölümden kurtarın.
Çünkü bu insanlar sadece Beni takip ediyorlar. Beni ele geçirirlerse artık diğerleri ile işleri olmaz, onlardan vazgeçerler."
Ancak yetmiş iki kişilik ashabından Hz. Hüseyin'i terk eden olmadı.
Şeyh Müfid, İmam Zeynelâbidin'den şöyle nakleder: "Babamın, sabahında öldürüleceği gece oturuyordum. Hasta olduğum için halam Zeyneb de Bana bakıyordu. Bu arada babam, ashabından ayrılarak kendi çadırına geçti. Ebuzer Gıffarî'nin kölesi Cevn de babamın yanındaydı. Ve O'nun kılıcını bilemekteydi.
Halam Benim tedavimle ilgilenirken babam şu şiirleri okuyarak yanımıza geldi:
Ey zaman, sen nasıl bir dostsun! Ne zamandır gün doğuyor, sabah oluyor
Nasıl arkadaşsın, nasıl ölüm istersin?
Emir ancak Celil olan Allah'ındır!
Her hayat sahibi yolumun yolcusudur."
Ravi; İmam Zeynelâbidin babası Hz. Hüseyin'in bu şiiri iki veya üç kez tekrarladığını söyler.
"Sözlerini ve ne kastettiğini anladım hıçkırık boğazımda düğümlendi. Gözyaşlarımı tuttum ve susmayı yeğledim. Artık belanın indiğini anladım. Halam Zeyneb de Benim duyduklarımı bir kadın olarak duydu.
Şefkat ve endişe kadınların yapısında olduğundan O kendisine hakim olamadı. Hemen doğruldu. Eteği yerde sürünüyordu. İmam'ın yanına gitti.
Aralarında şu konuşma geçti:
Hz. Zeyneb, 'Eyvah başıma gelenler!' dedi. (el-Luhuf'da geçtiğine göre; Hz. Zeyneb böyle dediği anda Ehl-i Beyt'in kadınları da ağlayarak yanaklarına vurmaya başladılar. Ve yakalarını parçaladılar. Ümmü Gülsüm de, 'Ya Muhammed! Ya Ali!' diye nida ediyordu).
Hz. Zeyneb şöyle devam etti:
'Keşke ölüm Bana gelip de hayatımı tüketseydi. Bugün annem Fâtıma babam Ali, kardeşim Hasan yanımda değil. Ey geçmişlerimin halifesi, kalanlarımın sığınağı!'
İmam Hüseyin buyurdu ki: 'Ey Benim sevgili kardeşim! Şeytan, Senin dayanma gücünü alıp götürmesin.'
Hz. Zeyneb: 'Ebu Abdullah (Hz. Hüseyin'in lakabı) Sana feda olayım! Ölümü arzuluyor gibisin.'
İmam yutkundu, gözleri yaşlarla doldu ve sonra şunları söyledi: 'Ey kardeşim! Kaya kuşunu rahat bıraksalardı, elbette uyurdu.' (İmam Hüseyin burada benzetme yaparak her nereye giderse gitsin Ümeyyeoğulları'nın O'nu sağ bırakmayacağını işaret etmektedir).
Hz. Zeyneb: 'Eyvah! Sen kendini bela bağında tutsak mı görüyorsun! Bu, kalbimi daha fazla incitir ve Bana daha ağır gelir.'
Daha sonra dövündü yakasını yırttı, dövündü ve bayıldı. İmam Hüseyin O'nun başucuna geldi ve yüzüne su serpip şöyle buyurdu:
'Kardeşim! Allah'tan sakın ve Allah'ın emrettiği şekilde taziyeni yap. Şunu bil ki yeryüzündekilerin hepsi ölecek ve gökyüzünde de kimse kalmayacaktır. Halkı kudretiyle yaratan Allah'tan başka her şey helak olacaktır.
Öldüren ve diriltecek olan O'dur. O tektir, birdir. Babam Benden hayırlıdır, annem Benden hayırlıdır, kardeşim Benden hayırlıdır. Her Müslüman için Resûlullah'ta örnek vardır.'
Babam bu sözlerle halamı teselli etti ve şöyle söyledi: 'Canım kardeşim! Sana yemin verdiriyorum. Sakın bozmayasın! Bana bir şey olursa, asla yakanı paçanı dağıtıp, yüzüne vurup, yüksek sesle feryat edip ağlamayasın.'
Daha sonra babam halamı getirip yanıma oturttu. Ve ashabının yanına çıktı." (Prof. Dr. Haydar Baş Hz. Zeynep ve Hz. Masume eserinden)
Tasua Günü İmam Hüseyin çadırın önünde bir müddet uyukladı. Bu esnada Ömer b. Sa'd'ın ordusu saldırı pozisyonuna geçti. Durumu uzaktan fark eden Hz. Zeyneb kardeşinin yanına gelerek, "Düşman çadırlara yaklaşmak üzeredir" dedi.
İmam şöyle buyurdu: "Şimdi ceddim Resûlullah'ı rüyamda gördüm. Bana şöyle buyurdu: Torunum, yakın bir zamanda Bana geleceksin."
Sonra kardeşi Ebu'l-Fazl'a hitaben, "Atına bin de bunlarla mülakat et, hedeflerinin ne olduğunu sor" buyurdu. Ebu'l-Fazl (İmam Ali'nin Ümmü'l-Benin ismindeki hanımından olan oğludur) onlarla konuştu.
"İbn-i Ziyad'dan emir geldi. "Ya şimdi biat edersiniz ya da sizinle savaşırız" dediler.
Ebu'l-Fazl, durumu İmam Hüseyin'e iletti.
Hz. Hüseyin, "Onların yanına dön, eğer becerebilirsen savaşı yarına ertelet. Ve onları bu akşam bizden def et. Ta ki bu gece Rabbimize namaz kılalım, O'na dua edelim, O'ndan mağfiret dileyelim. Çünkü Ben namazı, Kur'an okumayı ve fazla dua edip mağfiret dilemeyi çok seviyorum" buyurdu.
Neticede İmam Hüseyin'in teklifi kabul edildi.
Aynı günün ikindi saatlerinde İmam Hüseyin yanında bulunanlara şu konuşmayı yaptı:
"Allah'a en güzel şekilde senâ ediyor, refah ve zorluklarda verdiği nimetlere karşı şükrediyorum.
Allah'ım! Peygamberliği bizim ailemizde karar kılmakla bize ikramda bulunduğun için Sana hamd olsun.
Kur'an'ı bize öğrettin, dinde bizi fakih kıldın, bize hakkı duyan kulak, hakkı gören göz ve hakkı tasdik eden bir kalp verdin. Ve bizi müşriklerden kılmadın.
Ben kendi ashabımdan daha hayırlı ve daha iyi bir ashab ve Ehl-i Beyt'imden de daha sâdık ve daha vefalı bir Ehl-i Beyt bilmiyorum.
Ceddim Resûlullah Irak'a çağrılacağımı, Ammura veya Kerbela denilen yerde şehid olacağımı bana haber vermiştir. İşte bu vaad edilen sözün, şehâdetin zamanı gelmiştir.
Yarın düşmanla karşılaşacağımız gündür.
Artık Ben size izin veriyorum, siz serbestsiniz, biatimi sizden kaldırdım. Allah hepinizi hayırla mükafatlandırsın.
Bu gecenin karanlığından yararlanarak her biriniz Ehl-i Beyt'imden birinin elinden tutup kendi köy ve şehirlerinize dağılın. Kendinizi ölümden kurtarın.
Çünkü bu insanlar sadece Beni takip ediyorlar. Beni ele geçirirlerse artık diğerleri ile işleri olmaz, onlardan vazgeçerler."
Ancak yetmiş iki kişilik ashabından Hz. Hüseyin'i terk eden olmadı.
Şeyh Müfid, İmam Zeynelâbidin'den şöyle nakleder: "Babamın, sabahında öldürüleceği gece oturuyordum. Hasta olduğum için halam Zeyneb de Bana bakıyordu. Bu arada babam, ashabından ayrılarak kendi çadırına geçti. Ebuzer Gıffarî'nin kölesi Cevn de babamın yanındaydı. Ve O'nun kılıcını bilemekteydi.
Halam Benim tedavimle ilgilenirken babam şu şiirleri okuyarak yanımıza geldi:
Ey zaman, sen nasıl bir dostsun! Ne zamandır gün doğuyor, sabah oluyor
Nasıl arkadaşsın, nasıl ölüm istersin?
Emir ancak Celil olan Allah'ındır!
Her hayat sahibi yolumun yolcusudur."
Ravi; İmam Zeynelâbidin babası Hz. Hüseyin'in bu şiiri iki veya üç kez tekrarladığını söyler.
"Sözlerini ve ne kastettiğini anladım hıçkırık boğazımda düğümlendi. Gözyaşlarımı tuttum ve susmayı yeğledim. Artık belanın indiğini anladım. Halam Zeyneb de Benim duyduklarımı bir kadın olarak duydu.
Şefkat ve endişe kadınların yapısında olduğundan O kendisine hakim olamadı. Hemen doğruldu. Eteği yerde sürünüyordu. İmam'ın yanına gitti.
Aralarında şu konuşma geçti:
Hz. Zeyneb, 'Eyvah başıma gelenler!' dedi. (el-Luhuf'da geçtiğine göre; Hz. Zeyneb böyle dediği anda Ehl-i Beyt'in kadınları da ağlayarak yanaklarına vurmaya başladılar. Ve yakalarını parçaladılar. Ümmü Gülsüm de, 'Ya Muhammed! Ya Ali!' diye nida ediyordu).
Hz. Zeyneb şöyle devam etti:
'Keşke ölüm Bana gelip de hayatımı tüketseydi. Bugün annem Fâtıma babam Ali, kardeşim Hasan yanımda değil. Ey geçmişlerimin halifesi, kalanlarımın sığınağı!'
İmam Hüseyin buyurdu ki: 'Ey Benim sevgili kardeşim! Şeytan, Senin dayanma gücünü alıp götürmesin.'
Hz. Zeyneb: 'Ebu Abdullah (Hz. Hüseyin'in lakabı) Sana feda olayım! Ölümü arzuluyor gibisin.'
İmam yutkundu, gözleri yaşlarla doldu ve sonra şunları söyledi: 'Ey kardeşim! Kaya kuşunu rahat bıraksalardı, elbette uyurdu.' (İmam Hüseyin burada benzetme yaparak her nereye giderse gitsin Ümeyyeoğulları'nın O'nu sağ bırakmayacağını işaret etmektedir).
Hz. Zeyneb: 'Eyvah! Sen kendini bela bağında tutsak mı görüyorsun! Bu, kalbimi daha fazla incitir ve Bana daha ağır gelir.'
Daha sonra dövündü yakasını yırttı, dövündü ve bayıldı. İmam Hüseyin O'nun başucuna geldi ve yüzüne su serpip şöyle buyurdu:
'Kardeşim! Allah'tan sakın ve Allah'ın emrettiği şekilde taziyeni yap. Şunu bil ki yeryüzündekilerin hepsi ölecek ve gökyüzünde de kimse kalmayacaktır. Halkı kudretiyle yaratan Allah'tan başka her şey helak olacaktır.
Öldüren ve diriltecek olan O'dur. O tektir, birdir. Babam Benden hayırlıdır, annem Benden hayırlıdır, kardeşim Benden hayırlıdır. Her Müslüman için Resûlullah'ta örnek vardır.'
Babam bu sözlerle halamı teselli etti ve şöyle söyledi: 'Canım kardeşim! Sana yemin verdiriyorum. Sakın bozmayasın! Bana bir şey olursa, asla yakanı paçanı dağıtıp, yüzüne vurup, yüksek sesle feryat edip ağlamayasın.'
Daha sonra babam halamı getirip yanıma oturttu. Ve ashabının yanına çıktı." (Prof. Dr. Haydar Baş Hz. Zeynep ve Hz. Masume eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.