Türk kültürünün en önemli köşetaşlarından biri de tasavvuf medeniyeti. İşte o medeniyetin cazibe merkezlerinden biri, Çanakkale'nin Gelibolu ilçesinde restore edilen Gelibolu Mevlevihanesi Biz, o hazine misali engin ve de zengin geçmişimize sırtımızı döneduralım (!); eller, Türkİslam medeniyetinin şaheser yapılarına hayran kalmaya devam ediyor.Türk kültürünün en önemli köşetaşlarından biri de tasavvuf medeniyeti. İşte o medeniyetin cazibe merkezlerinden biri, Çanakkale'nin Gelibolu ilçesinde restore edilen Gelibolu Mevlevihanesi. 400 yıldır ayakta kalmayı başaran tarihi mevlevihane, Türk kültür tarihinde adeta bir dönüm noktası. Çanakkale'nin Gelibolu İlçesi'nde 17. yüzyılda Ağazade Mehmet Dede tarafından yaptırılan ve dünyanın en büyük Mevlevihanesi olma özelliğine sahip Gelibolu Mevlevihanesi ziyaretçilerin uğrak mekanı haline geldi.Mevlevihanenin öyküsüRestorasyon çalışmalarının tamamlanmasının ardından ziyarete açılan tarihi yapı, Yazıcızade mahallesinde bulunuyor. Mevlevihane binası Asker Hastanesinin bulunduğu alandadır. Rumeli'de bir eşi olmayan Mevlevihane tekkesi, plan bakımından İstanbul'daki Galata mevlevihanesine benzemektedir.Tarihi yapı, H.1076M.1656 yılında Ağazade Mehmet Dede adına yaptırılmıştır. Mimarı, saray mimarı Mustafa Ağadır. H. 1326 Miladi 1906 yılında bir onarım görmüştür. Mevlevihanenin bulunduğu geniş alanda bu ana binaya ek olarak bir aşevi, dervişler için bir han ve yoksullar için bir yatakhane ve ayrıca dervişlerin çocukları için bir okul bulunurmuş. Bu tekkenin dervişleri ki bunlar aynı zamanda semazenleri idi, bu ek binalarda yatar, kalkar ve ibadet ederlerdi. Mimari özellikleri17. yüzyılda yapılmış bulunan binada iki kulube ile onüç kargir sütun vardır. Aşağı yukarı içi 900 metre karelik bir alanı içeren mevlavihane binasında, üç bölümde sema edilen iki kubbeli bir kısım bulunmakdadır. Bu kısmın kıbleye bakan duvarında mihrap yer almaktadır. Sema edilen kubbeli kısmın etrafında semazenleri seyretmek için ayrılmış bölümler bulunmaktaydı. Gelibolu mevlevihanesinin giderlerini karşılamak üzere araziler, zeytinlikler ve mülkler bırakılmıştı. Bunlar arasında, Biga'daki bir çok arazinin geliri ile İstanbul'daki Valide Sultan Camisinin gelirleri de buraya tahsis edilmişti. Mevlevihanenin geliri o devirde 3670 altın kuruştu. Mevlevihanenin ilk mürebbisi, kurucusu olan Ağazade Mehmet efendidir. 1749 yılında ölmüş ve mevlevihanenin bahçesine gömülmüştür. Yerine kardeşinin oğlu Parsa Sabit Mehmet Dede geçmiştir. Bu kişi de bilgili ve şair bir kişi imiş. 1776 yılında ölmüş ve mevlevihanenin bahçesinde amcasının yanına gömülmüştür. Bu mevlevihanede hocalık yapmıştır.Bir başyapıt olan bu değerli yapı, dıştan tüm heybeti ile aşağı yukarı halen ayakta durmaktadır. Çatısının üst bölümü yeni kremitleri yenilenmiştir. İçi harap durumdayken 2005 yılında tamir edilmiştir. Ahşap üzerine sıva ile kaplanmış bulunan kubbesinin üzerinde ve birer sanat eseri sayılan tezyinatları sıvaların dökülmesi nedeniyle yok olmuştur. Çevresinde hiçbir ek bina kalmamıştır. Sadece Mevlevihane alanına girişleri sağlayan iki mermer kapısı ayakta kalmıştır. Bu kapılardan hastane tarafında bulunan ve binanın sağ tarafında kalan kapıda şu yazı okunmaktadır: "Şahı alem Hazreti Abdülmecit Hanın seman Kıldı ezcümle Gelibolu'da bucilde gahı Pek harap olmuş idi elhak dili uşakı yaş Yaptırıp bu derge azadeyi lütfeyleyip Ruşene kılsın saray kalbini herden hüca İki masrahtan çıkıp azmi bir tarihi tam Yaptırıp Abdülmecit Han salikhane cayi gah Altun erbab berberhab Salı debah İl vecde oldu gircayı safa bu helakaf Oldu zahir defaten asarı kim bi iştibah Mahzı lütfi ile bira ol davera necmi sipah Eyledi azade gamdan bizleri ol Padişah Yaptığım içün hanci uşaki ol zillü ilah!"
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.