AB Komisyonu Türkiye İlerleme Raporu, "Türkiye'yi etnik ve dini hatlar" boyunca paramparça ediyor. 70 milyonluk Türkiye nüfusunun 45 milyonunun azınlık olduğu iddia edilen raporda, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunu sağlayan Lozan Anlaşması'nın değiştirilmesi açıkça talep ediliyor
n Alevilere özel ilgi
Lozan Antlaşması'nın "Kesim III" başlığı altında yer alan 37 ve 45'inci maddeleri arasında, "Azınlıkların Korunması" konusu hükme bağlanıyor. Bu maddelerin hiçbiri, "Müslüman olmayan azınlıklar" tanımından başka bir tanımlama getirmiyor. Bu noktada da, son dönemde ortaya atılan "Aleviler Müslüman mı, değil mi?" tartışması dikkat çekiyor. İlerleme Raporu'nda üç ayrı yerde "Aleviler halen bir Müslüman azınlık olarak tanınmadı" ibaresi bulunuyor.
n Türkiye paramparça
İlerleme Raporu'nun 48'inci sayfasında, Türkiye'de azınlık kavramının Lozan Antlaşması'nı göre Müslüman olmayan toplulukları kapsadığı bilgisi verilirken, "Bununla birlikte, Türkiye'de Kürtler gibi başka topluluklar da var. Bu kapsamda, Türkiye'nin, BM Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesi ile BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi'ne, eğitim hakkı ve azınlıkların hakları bağlamında koyduğu rezervler, azınlık haklarının korunmasında daha fazla gelişmeyi önlemek için kullanılabileceği için kaygı oluşturuyor" denildi.
Türkiye'nin 3'te ikisi azınlık
AB Komisyonu'nun hazırladığı Türkiye İlerleme Raporu'ndaki tahmini verilere göre, Türkiye nüfusunun yaklaşık üçte ikisini, azınlık kabul edilen ve edilmesi istenen nüfus oluşturuyor.
Lozan Antlaşması'nın "Kesim III" başlığı altında yer alan 37 ve 45'inci maddeleri arasında, "Azınlıkların Korunması" konusu hükme bağlanıyor. Bu maddelerin hiçbiri, "Müslüman olmayan azınlıklar" tanımından başka bir tanımlama getirmiyor. Bu noktada da, son dönemde ortaya atılan "Aleviler Müslüman mı, değil mi?" tartışması dikkat çekiyor. İlerleme Raporu'nda üç ayrı yerde "Aleviler halen bir Müslüman azınlık olarak tanınmadı" ibaresi bulunuyor.
Lozan'ı okumadılar mı?
Öte yandan, bazı AB yetkililerinin, Lozan Antlaşması'nın 39'uncu maddesinde anadili Türkçe olmayan azınlıklardan söz edildiği yönündeki iddialarının da gerçeği yansıtmadığı ortaya çıktı. Söz konusu maddenin 4'üncü ve 5'inci fıkralarında şu hükümler yer alıyor:
" * Herhangi bir Türk uyruğunun, gerek özel gerekse ticaret ilişkilerinde, din, basın ya da her çeşit yayın konularıyla açık toplantılarında, dilediği bir dili kullanmasına karşı hiç bir kısıtlama konulmayacaktır.
* Devletin resmi dili bulunmasına karşın, Türkçe'den başka bir dil konuşan Türk uyruklarına, mahkemelerde kendi dillerini sözlü olarak kullanabilmeleri bakımından uygun düşen kolaylıklar sağlanacaktır."
Yani söz konusu maddede, anadili Türkçe olmayan unsurlara herhangi bir şekilde azınlık tanımlaması getirilmiyor. Ancak konunun, "Azınlıkların Korunması" ana başlığı altında ele alınmış olmasının, böylesi bir anlayışı ortaya çıkarmış olabileceği sanılıyor.
Kürtler de azınlık
İlerleme Raporu'nun 48'inci sayfasında, Türkiye'de azınlık kavramının Lozan Antlaşması'nı göre Müslüman olmayan toplulukları kapsadığı bilgisi verilirken, "Bununla birlikte, Türkiye'de Kürtler gibi başka topluluklar da var.
Bu kapsamda, Türkiye'nin, BM Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesi ile BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi'ne, eğitim hakkı ve azınlıkların hakları bağlamında koyduğu rezervler, azınlık haklarının korunmasında daha fazla gelişmeyi önlemek için kullanılabileceği için kaygı oluşturuyor" denildi.
Fransa örneği
Konuyla ilgili diplomatik kaynaklar ise, bu duruma ilişkin olarak Fransa'nın tutumuna dikkat çekiyorlar. Fransa'nın, kendi Anayasal kaygıları nedeniyle "azınlık" kavramını bile eşitliğe aykırı gördüğüne işaret eden kaynaklar, adı geçen BM sözleşmelerine ilişkin olarak AB'nin kurucularından olan Fransa'nın da rezervleri olduğunu belirtiyorlar.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, BM Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesi ile BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi'ni 4 Haziran 2003 tarihinde onaylamıştı.
Türkiye'nin 3'te
ikisi azınlık
AB Komisyonu'nun hazırladığı Türkiye İlerleme Raporu'ndaki tahmini verilere göre, Türkiye nüfusunun yaklaşık üçte ikisini, azınlık kabul edilen ve edilmesi istenen nüfus oluşturuyor.
AB raporunda, hem Kürt hem Alevi olanlara ilişkin ayrı bir değerlendirme bulunmuyor ancak, Türkiye'de yaşayan Kürt kökenli Türk vatandaşlarının sayısı 15-20 milyon arasında gösteriliyor. Aleviler ise sayılarının 12-20 milyon arasında olduğu öne sürülüyor. Rapora göre, Türkiye'de 3 milyon Çerkez, 1 milyon Boşnak, 500 bin de Çingene yaşıyor. Oysa Türkiye'de başta devlet İstatistik Enstitüsü olmak üzere hiç bir kurum Kürtlerin, Alevilerin, Boşnakların veya Çerkezlerin sayıları konusunda 'rakam' vermedi.
Rapordaki resmi olmayan yaklaşık verilere göre, Türkiye'de 60 bin Ermeni Ortodoks, 20 bin Yahudi, 20 bin Katolik, 20 bin Süryani Ortodoks, 3 bin Rum Ortodoks, 2 bin 500 Protestan, 2 bin Süryani Katolik, 2 bin Ermeni Katolik, 500 Ermeni Protestan ve 300 Keldani Katolik bulunuyor.
Bu rakamlar ışığında, sadece raporda yer alan etnik ve dinsel verilerle ayrı ayrı değerlendirildiğinde, Türkiye'de yaşayan 70 milyon kişinin, yaklaşık 45 milyonunun, resmi azınlıklarla beraber, azınlık olarak tanınmaları yönünde girişimlerin yoğunlaştığı unsurlardan oluştuğu sonucu ortaya çıkıyor.
n Alevilere özel ilgi
Lozan Antlaşması'nın "Kesim III" başlığı altında yer alan 37 ve 45'inci maddeleri arasında, "Azınlıkların Korunması" konusu hükme bağlanıyor. Bu maddelerin hiçbiri, "Müslüman olmayan azınlıklar" tanımından başka bir tanımlama getirmiyor. Bu noktada da, son dönemde ortaya atılan "Aleviler Müslüman mı, değil mi?" tartışması dikkat çekiyor. İlerleme Raporu'nda üç ayrı yerde "Aleviler halen bir Müslüman azınlık olarak tanınmadı" ibaresi bulunuyor.
n Türkiye paramparça
İlerleme Raporu'nun 48'inci sayfasında, Türkiye'de azınlık kavramının Lozan Antlaşması'nı göre Müslüman olmayan toplulukları kapsadığı bilgisi verilirken, "Bununla birlikte, Türkiye'de Kürtler gibi başka topluluklar da var. Bu kapsamda, Türkiye'nin, BM Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesi ile BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi'ne, eğitim hakkı ve azınlıkların hakları bağlamında koyduğu rezervler, azınlık haklarının korunmasında daha fazla gelişmeyi önlemek için kullanılabileceği için kaygı oluşturuyor" denildi.
Türkiye'nin 3'te ikisi azınlık
AB Komisyonu'nun hazırladığı Türkiye İlerleme Raporu'ndaki tahmini verilere göre, Türkiye nüfusunun yaklaşık üçte ikisini, azınlık kabul edilen ve edilmesi istenen nüfus oluşturuyor.
Lozan Antlaşması'nın "Kesim III" başlığı altında yer alan 37 ve 45'inci maddeleri arasında, "Azınlıkların Korunması" konusu hükme bağlanıyor. Bu maddelerin hiçbiri, "Müslüman olmayan azınlıklar" tanımından başka bir tanımlama getirmiyor. Bu noktada da, son dönemde ortaya atılan "Aleviler Müslüman mı, değil mi?" tartışması dikkat çekiyor. İlerleme Raporu'nda üç ayrı yerde "Aleviler halen bir Müslüman azınlık olarak tanınmadı" ibaresi bulunuyor.
Lozan'ı okumadılar mı?
Öte yandan, bazı AB yetkililerinin, Lozan Antlaşması'nın 39'uncu maddesinde anadili Türkçe olmayan azınlıklardan söz edildiği yönündeki iddialarının da gerçeği yansıtmadığı ortaya çıktı. Söz konusu maddenin 4'üncü ve 5'inci fıkralarında şu hükümler yer alıyor:
" * Herhangi bir Türk uyruğunun, gerek özel gerekse ticaret ilişkilerinde, din, basın ya da her çeşit yayın konularıyla açık toplantılarında, dilediği bir dili kullanmasına karşı hiç bir kısıtlama konulmayacaktır.
* Devletin resmi dili bulunmasına karşın, Türkçe'den başka bir dil konuşan Türk uyruklarına, mahkemelerde kendi dillerini sözlü olarak kullanabilmeleri bakımından uygun düşen kolaylıklar sağlanacaktır."
Yani söz konusu maddede, anadili Türkçe olmayan unsurlara herhangi bir şekilde azınlık tanımlaması getirilmiyor. Ancak konunun, "Azınlıkların Korunması" ana başlığı altında ele alınmış olmasının, böylesi bir anlayışı ortaya çıkarmış olabileceği sanılıyor.
Kürtler de azınlık
İlerleme Raporu'nun 48'inci sayfasında, Türkiye'de azınlık kavramının Lozan Antlaşması'nı göre Müslüman olmayan toplulukları kapsadığı bilgisi verilirken, "Bununla birlikte, Türkiye'de Kürtler gibi başka topluluklar da var.
Bu kapsamda, Türkiye'nin, BM Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesi ile BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi'ne, eğitim hakkı ve azınlıkların hakları bağlamında koyduğu rezervler, azınlık haklarının korunmasında daha fazla gelişmeyi önlemek için kullanılabileceği için kaygı oluşturuyor" denildi.
Fransa örneği
Konuyla ilgili diplomatik kaynaklar ise, bu duruma ilişkin olarak Fransa'nın tutumuna dikkat çekiyorlar. Fransa'nın, kendi Anayasal kaygıları nedeniyle "azınlık" kavramını bile eşitliğe aykırı gördüğüne işaret eden kaynaklar, adı geçen BM sözleşmelerine ilişkin olarak AB'nin kurucularından olan Fransa'nın da rezervleri olduğunu belirtiyorlar.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, BM Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesi ile BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi'ni 4 Haziran 2003 tarihinde onaylamıştı.
Türkiye'nin 3'te
ikisi azınlık
AB Komisyonu'nun hazırladığı Türkiye İlerleme Raporu'ndaki tahmini verilere göre, Türkiye nüfusunun yaklaşık üçte ikisini, azınlık kabul edilen ve edilmesi istenen nüfus oluşturuyor.
AB raporunda, hem Kürt hem Alevi olanlara ilişkin ayrı bir değerlendirme bulunmuyor ancak, Türkiye'de yaşayan Kürt kökenli Türk vatandaşlarının sayısı 15-20 milyon arasında gösteriliyor. Aleviler ise sayılarının 12-20 milyon arasında olduğu öne sürülüyor. Rapora göre, Türkiye'de 3 milyon Çerkez, 1 milyon Boşnak, 500 bin de Çingene yaşıyor. Oysa Türkiye'de başta devlet İstatistik Enstitüsü olmak üzere hiç bir kurum Kürtlerin, Alevilerin, Boşnakların veya Çerkezlerin sayıları konusunda 'rakam' vermedi.
Rapordaki resmi olmayan yaklaşık verilere göre, Türkiye'de 60 bin Ermeni Ortodoks, 20 bin Yahudi, 20 bin Katolik, 20 bin Süryani Ortodoks, 3 bin Rum Ortodoks, 2 bin 500 Protestan, 2 bin Süryani Katolik, 2 bin Ermeni Katolik, 500 Ermeni Protestan ve 300 Keldani Katolik bulunuyor.
Bu rakamlar ışığında, sadece raporda yer alan etnik ve dinsel verilerle ayrı ayrı değerlendirildiğinde, Türkiye'de yaşayan 70 milyon kişinin, yaklaşık 45 milyonunun, resmi azınlıklarla beraber, azınlık olarak tanınmaları yönünde girişimlerin yoğunlaştığı unsurlardan oluştuğu sonucu ortaya çıkıyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.