Bizler, Suriyeli mültecilerin ülkemize gelmeye başladığında hep aynı soruyu soruyorduk; Türkiye'nin bir mülteci politikası var mı? Bu mülteciler nasıl kontrol altında tutulacak, kim girdi, kim çıktı, kayıtları yapılıyor mu, diye hoşa gitmeyen sorular soruyorduk.
2013 yılının ortalarına doğru ülkemiz kamplarına yerleşen Suriyeli sığınmacı sayısı yarım milyona dayanmıştı ve bu sayı her gün artıyordu.
Artık medyada Suriyeli mülteciler hakkında haberler yayınlanmaya başladı. 1991'de Batum sınır kapısının açılmasıyla başlayan Karadeniz'deki ahlaki yıkım bu sefer Urfa, Antep, Kilis, Hatay gibi illerimizde yaşanmaya başlamıştı.
Güneydoğu'da kadın pazarları kuruldu, başlığıyla yüzlerce haber ve röportajlar yapıldı. Maalesef güneydoğu illerimizde yaşına, evli olup olmadığına bakılarak kadınlara fiyat biçiliyor ve pazarlanıyordu.
Bir de yaşlanmış ahlaksızlar vardı piyasada. Anadolu'nun bazı bölgelerinden gelen yaşlılar burada çaresiz kadınlara nikâh kıyıyor, birkaç ay sonra geri gönderiyordu. Yani ticaret evliliği yapılıyordu. Bu gerçekler bölgedeki yerel ve kamu yöneticilerine soruluyor ama hiçbir açıklama alınamıyordu.
Bölgede parayla çöpçatanlık mesleği ortaya çıkmıştı. Hatta yayınlanan röportajda bir otel görevlisi, "Ülke çapından Türk misafirlerimiz var. Suriyeli eşler bulmak için geliyorlar. Suriyeli kadınlar, Asi Nehri'ni 100 TL'ye geçiyor. Kadınlar, parayı veren her erkekle tanıştırılıyor. Tanıştırmanın bedeli 4 bin TL." diyordu.
Ayrıca aynı kişi, kamplarda kadın bulucular olduğunu, bunların kamplardaki kadınları borçlandırdıkları sonra istedikleri bar, pavyon gibi mekânlarda kullandıklarını, kamplarda günü birlik kızları çıkarıp-geri getirdiklerini anlattı.
Bazı araştırmacılar çok sayıda Suriyeli kadının depresyonda olduğunu açıklıyor ve çaresizlikten evleniyorlar ve erkekler bu durumdan yararlanıyorlar, yerli kadınlar ailelerinin dağılmasından endişe duyuyor, açıklamaları yapılıyordu. Bu haberlerin çoğalması üzerine birçok dernek ve vakıf (ki, çoğu hükümete yakın) çok acı raporlar hazırladı.
Ama hükümet ve muhalefet bu gerçekleri görmedi, görmek istemedi. Ortaya bir slogan konulmuştu; "Suriyeliler muhacir, biz ensarız." Muhalefet ise mülteci meselesini bir türlü anlayamadığı için ne anlatabildi, ne de muhalefet edebildi.
Bu vahim konular bir anda gündemden düştü. Neden? Hükümet ve yerel yönetimler gerekli tedbirleri aldıkları için mi? Hayır. Suriyelilere laf yok, mantığının devreye girmesiyle.
Geldik bu günlere. Suriyeli mülteci sayısı 5 milyon civarı. Türkiye'nin her yerindeler. Birçok şehirde Suriyeliler Mahallesi oluştu. Kendi işletmelerini, şirketlerini kurdular. Hatta parti kurma çabası içinde oldukları haberleri yapılıyor.
Suriyeli kişilerin karıştığı taciz, hırsızlık, gasp olaylarını izliyorsunuz. AVM'lerde, sahillerde, sokak başlarında, toplu taşıma araçlarında, kadın doğum bölümlerinde Suriyeliler artık baskın gen. Tek görülmedikleri yerler; CAMİLER.
Peki, 2013'te gündem olan fuhuş tablosu ne oldu, dersiniz? Daha vahim boyutlara ulaşmış. Yeniçağ gazetesi, İYİ partili bir gurup milletvekilinin, Kilis'te 300 bin kişinin barındığı bir mülteci kampına yaptıkları ziyaret ve bölge halkıyla yaptıkları görüşmeler sonrası yaptıkları açıklamaları yayıladı. Tablo korkunç boyutta.
Özetle, bölgedeki vatandaşlarımız şunu ifade ediyor;
Suriyelilerin "Burası bizim, siz gideceksiniz... Devlet buraları bize verdi" diyerek, Türklerle kavga ediyorlar.
15 yaş altı çocuk gelin, kuma sayısında patlama yaşanıyor. Kız çocuğu borsası devam ediyor.
Kilis ve Gaziantep'te hastanelerde çok sayıda 15 yaş altı çocuk doğumu var. Doğuranların çoğu bebeği bırakıp, kaçıyor.
Kilis'te ortaokullarda şu anda bile hamile çocuklar var ve sıra arkadaşı olan Türk çocuklarının da psikolojisi çok fena bozulmuş durumda.
Türk çocuklarının eğitimine artık Suriyeliler de sokulduğu için eğitim gerçekte durmuş durumda.
Kilis'te hırsızlık vakalarında çok büyük artış yaşanıyor. Suriyeliler gece geç saatlerde kalabalık şekilde zeytin ve üzüm bağlarının basarak bütün hasadı topluyorlar. (Yeniçağ: Suriyeliler "Buralar bize verildi" deyip Türklere saldırıyor! 22.11.2018)
Bu yara kangren olmuş, iyileşmez. Yapılacak olan şey bellidir.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Numan Kurtulmuş’un kehaneti gerçekleşti / 12.06.2024
- Medyanın BRICS başlığı ve Putin’in AKP’ye uyarısı / 10.06.2024
- Tarımı da, tarım alanlarını da çiftçiyi de bitirdiler / 09.06.2024
- ‘Tek adam sistemi’ kalemlerimize de sirayet etti / 08.06.2024
- Bu işler ‘ey’ çekmekle olmaz / 07.06.2024
- İktidar, Allah’ın nimetlerini inkar ediyor / 06.06.2024
- İktidarın tek tasarruf kalemi insan eğitimi ve sağlığı / 05.06.2024
- Erdoğan’ın ‘teröristan’ çıkışını samimi buluyor musunuz? / 03.06.2024
- Bu soykırıma hahamlar, Yahudiler neden sessiz? / 02.06.2024
- Kendini tarif edemeyen insanlık / 01.06.2024
- Medyanın BRICS başlığı ve Putin’in AKP’ye uyarısı / 10.06.2024
- Tarımı da, tarım alanlarını da çiftçiyi de bitirdiler / 09.06.2024
- ‘Tek adam sistemi’ kalemlerimize de sirayet etti / 08.06.2024
- Bu işler ‘ey’ çekmekle olmaz / 07.06.2024
- İktidar, Allah’ın nimetlerini inkar ediyor / 06.06.2024
- İktidarın tek tasarruf kalemi insan eğitimi ve sağlığı / 05.06.2024
- Erdoğan’ın ‘teröristan’ çıkışını samimi buluyor musunuz? / 03.06.2024
- Bu soykırıma hahamlar, Yahudiler neden sessiz? / 02.06.2024
- Kendini tarif edemeyen insanlık / 01.06.2024