Geçtiğimiz günlerde Türk medyasının önemli bir bölümünün aktardığı önemli bir haber vardı: Suriye sınırında petrol bulundu.TPAO, geçtiğimiz Aralık ayından bu yana devam ettirdiği petrol arama çalışmalarında sonuca ulaşmış ve açılan 5 kuyudan 3'ünde petrol bulunmuştu. 1300 metrede ulaşılan petrolün kalitesi de fena sayılmayacak düzeyde. Bu haberi okurken hiç ama hiç şaşırmadım, çünkü bu gelişme benim için sürpriz olmadı. Daha birkaç hafta önce görüştüğüm uzmanlar bizzat o bölgede petrolün adresini işaret etmişlerdi. Bu konuda özellikle 35 yıllık madenci Beşir Yılmaz oldukça iddialıydı. Beşir Yılmaz, yıllar önce Cudi dağındaki madeni "devletleştirme" adı altında elinden alınan ve bugünlerde de o madenin yabancı ortaklı bir firmaya satılması düşünülen mağdur vatandaşımız. Özelikle Güneydoğu coğrafyasını avucunun içi gibi biliyor. Aylar önce bir televizyon kanalına çıkmış ve Irak sınırında kendi ifadesiyle "nokta atışı" yaparak bir petrol bölgesininin yerini söylemiş. Ama şimdilerde bu adresi söylediğine bin pişman. Çünkü program yayınlandıktan kısa bir süre sonra, o bölgenin imtiyaz hakkı Amerikalılar tarafından satın alınmış. Beşir Yılmaz, Türkiye'nin sahip olduğu petrol yataklarının Irak ve Suriye'den fazla olduğunu ve şu anda Irak ve Suriye'nin bizim petrolümüzü çektiğini belirtiyor. Yılmaz, özellikle Suriye'nin Türkiye sınırında çıkardığı petrol kuyularını vurgulayarak, Türkiye'nin Suriye sınırına yoğunlaşmasının işaretlerini veriyordu. TPAO geç de olsa uyandı ve o bölgedeki petrol yataklarımız daha fazla sömürülmeden çıkarılmaya başlandı. Tabi bu konuda hala emin değiliz çünkü bu bölgedeki petrol yataklarımız da tıpkı Doğu Karadeniz'de BP tarafından bekleme odasına alınan rezervlerimizin akıbetine uğrayabilir. Çünkü hala Petrol Yasası çıkmadı ve çıktıktan sonra (eğer değişikliğe uğramazsa) o bölgelerin bize pek hayrı olmayacağı açık. Ayrıca sınır bölgeleriyle ilgili hükümetin geçtiğimiz haftalarda kamuoyunu alıştırmak için gündeme getirdiği çok ciddi bir tuzak vardı. Sınırdaki mayınlı bölgeler, mayından temizleme karşılığında yarım asırlığına İsrail şirketlerine peşkeş çekilecekti. Ama kamuoyundan gelen tepkiler bu çirkin tezgahın bozulmasını sağladı ve şu anda öz yer altı zenginliğimizi kendimiz çıkarıyoruz. Ege ve Kıbrıs'taki petrol yataklarımız AB uğruna feda ediliyorTürkiye'nin petrol zenginlikleri sadece Güneydoğu Anadolu bölgesiyle sınırlı değil. Özellikle şu anda AB gündemiyle tartışmalı hale getirilen Ege ve Kıbrıs'taki ciddi petrol yatakları, bu iki bölge üzerinden yürütülen uluslar arası mücadelenin perde arkasındaki en önemli unsur niteliğinde.Yıllar önce Türkiye'nin ilk ve tek sismik araştırma gemisi Hora'nın Ege Denizi'nde yaptığı petrol arama çalışmaları sonucunda bizim karasularımızda önemli petrol yatakları bulunmuştu. Ancak Hora araştırma gemisi Yunan savaş gemileri ve uçaklarınca sık sık taciz edilmişti. Bu tacizlerin çalışma imkanı tanımaması üzerine Türk Silahlı Kuvvetlerine bağlı savaş gemisi ve uçaklarca korumaya alınmıştı. Hora gemisinin bulduğu zengin petrol yataklarının farkında olan Yunanistan, kara sularının 12 mil olduğunu iddia etmeye başladı ve Türkiye'nin bu petrol yataklarını çıkarmasını engelledi. Bugün Yunanistan'ın,Türkiye'nin AB üyeliğine verdiği sözde desteğin altında, Ege'deki zengin petrol yataklarına tekbaşına sahip olabilmek yatıyor. Prof. Dr. Ahmet Ercan'ın "Ege'nin incileri" olarak isimlendirdiği bu bölgedeki zengin petrol ve doğalgaz yataklarının hala farkında olmayan hükümet, işin ehemmiyetini anladığı zaman iş işten geçmiş olabilir.Kıbrıs'ın etrafı petrol kaynıyorTürkiye'nin AB uğruna feda etmeye hazırlandığı Kıbrıs da petrol çemberi içinde bulunuyor. Uzmanlar, Kıbrıs'ın kıta sahanlığında ve derinlerinde zengin petrol yatakları bulunduğunu ifade ediyor. 20 Şubat 2003 tarihinde Kıbrıs Rum yönetimi Ticaret, Sanayi ve Turizm Bakanı Nikos Rolandis, elinde, "Kıbrıs deniz sahasında olası petrol yataklarının varlığını gösteren, yüzlerce hareketsiz petrol lekesiyle dopdolu bir harita bulunduğunu" belirterek, "Kıbrıs'ın etrafının petrolle kaplı olduğunu" söylemişti.Yine aynı şekilde KKTC Dışişleri Bakanı Serdar Denktaş, Kıbrıs'ın etrafında geniş ve çok güçlü petrol kaynakları olduğu ve bütün kavganın nedeninin bundan kaynaklandığını belirtmiş, baba Denktaş da oğlunu teyit ederek, "Petrollere sahip çıkmak için, Kıbrıs'a sahip çıkmak istiyorlar'' demişti. Rauf Denktaş, Rum tarafının bu konuda yıllardır Mısır ve Suriye'yle anlaşmalar yapmaya çalıştığını ve Amerikan şirketlerinin bu işe giriştiğini ifade ederek, Amerikan şirketlerinin bu konuda KKTC'yle de temaslar yaptığını, bu şirketlerin anlaşma yapmak için KKTC makamlarına başvuruda bulunduklarını açıklamıştı.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012