Sayın Cumhurbaşkanı, İstanbul'u kastederek; "Biz bu şehre ihanet ettik, halen de ediyoruz, bu konu da ben de suçluyum" dedi.
Suçlu suçunu itiraf etti.
Peki, suçun itirafı cezayı bertaraf eder mi?
Suçlu suçunu itiraf eder etmez, verdiği zararlar karşılandı mı, açtığı yaralar sarıldı mı?
Kesinlikle hayır.
Tıpkı, 15 Temmuz felaketinin ardından; "kandırıldık, Allah bizi affetsin, millet bizi affetsin" itirafı, 250 şehidi geri getirmediği gibi, milletin ve devletin bağrında açtığı derin yaralar sarılamadığı gibi.
"Biz bu şehre ihanet ettik, etmeye de devam ediyoruz" itirafının ardından elbette sorulacak kucak kucak sorular var.
Siz bu şehre hizmet etmek için, bu şehri güzelleştirmek, yaşanılır şehirler arasına sokmak için yetki istediğiniz ve aldığınız halde neden bu şehre ihanet ettiniz?
Gerçekten bu şehre ihanet edildiğinin farkına tam bir çeyrek asırlık yönetiminizin ardından ancak mı vardınız?
Bu şehre ihanet edildiğinin farkında iseniz ihanetin devamına hala ne diye göz yumuyorsunuz, ülkenin en tepesindeki bir yetkili olarak?
Cümle alem biliyor ki, bu şehrin ve şehirlerin yönetimi çeyrek asırdan beri sizin elinizde, size oy verenler "şehrimizi emin ellere teslim ettik" rehavetini yaşarken "biz bu şehre ihanet ettik, etmeye de devam ediyoruz" itirafının ardından şimdi ne yapmalılar?
Şehre ihanet edildiğinin herkes farkında ama kimsenin elinden bir şey gelmiyor.
İstanbul'un her hangi bir varoşundan bir-iki ay ayrılan mahalleli bir de geliyor ki, evinin önüne arkasına, sağına soluna otuz katlı gökdelen dikilmiş, pencereden bakıp mesela denizi seyrederken artık seyredemez olmuş, dağlara bir göz gezdirirken artık gezdiremez olmuş.
Hem Avrupa yakasında hem de Anadolu yakasında şehirle deniz arasına adı konulmamış duvarlar örülmüş ve örülmeye de devam ediyor.
Binasını otuz kat yükseltemeyen yoksul, mütevazi kitleler ile deniz arasına duvarlar, dağlar, ormanlar arasına duvarlar, hatta gökteki güneş arasına duvarlar örülmüş ve örülmeye de devam ediyor.
"Bu şehre ihanet ettik" diyen Sayın Cumhurbaşkanından mahalledeki muhtara kadar herkesin gözü önünde, bilgisi dahilinde bu şehre ihanet devam ediyor.
Sözün sonunda biz bu soruyu başta hukukçularımız olmak üzere tüm seksen milyona tekrar sormak istiyoruz; suçun itirafı, cezayı bertaraf eder mi?
Suçlu suçunu itiraf etti.
Peki, suçun itirafı cezayı bertaraf eder mi?
Suçlu suçunu itiraf eder etmez, verdiği zararlar karşılandı mı, açtığı yaralar sarıldı mı?
Kesinlikle hayır.
Tıpkı, 15 Temmuz felaketinin ardından; "kandırıldık, Allah bizi affetsin, millet bizi affetsin" itirafı, 250 şehidi geri getirmediği gibi, milletin ve devletin bağrında açtığı derin yaralar sarılamadığı gibi.
"Biz bu şehre ihanet ettik, etmeye de devam ediyoruz" itirafının ardından elbette sorulacak kucak kucak sorular var.
Siz bu şehre hizmet etmek için, bu şehri güzelleştirmek, yaşanılır şehirler arasına sokmak için yetki istediğiniz ve aldığınız halde neden bu şehre ihanet ettiniz?
Gerçekten bu şehre ihanet edildiğinin farkına tam bir çeyrek asırlık yönetiminizin ardından ancak mı vardınız?
Bu şehre ihanet edildiğinin farkında iseniz ihanetin devamına hala ne diye göz yumuyorsunuz, ülkenin en tepesindeki bir yetkili olarak?
Cümle alem biliyor ki, bu şehrin ve şehirlerin yönetimi çeyrek asırdan beri sizin elinizde, size oy verenler "şehrimizi emin ellere teslim ettik" rehavetini yaşarken "biz bu şehre ihanet ettik, etmeye de devam ediyoruz" itirafının ardından şimdi ne yapmalılar?
Şehre ihanet edildiğinin herkes farkında ama kimsenin elinden bir şey gelmiyor.
İstanbul'un her hangi bir varoşundan bir-iki ay ayrılan mahalleli bir de geliyor ki, evinin önüne arkasına, sağına soluna otuz katlı gökdelen dikilmiş, pencereden bakıp mesela denizi seyrederken artık seyredemez olmuş, dağlara bir göz gezdirirken artık gezdiremez olmuş.
Hem Avrupa yakasında hem de Anadolu yakasında şehirle deniz arasına adı konulmamış duvarlar örülmüş ve örülmeye de devam ediyor.
Binasını otuz kat yükseltemeyen yoksul, mütevazi kitleler ile deniz arasına duvarlar, dağlar, ormanlar arasına duvarlar, hatta gökteki güneş arasına duvarlar örülmüş ve örülmeye de devam ediyor.
"Bu şehre ihanet ettik" diyen Sayın Cumhurbaşkanından mahalledeki muhtara kadar herkesin gözü önünde, bilgisi dahilinde bu şehre ihanet devam ediyor.
Sözün sonunda biz bu soruyu başta hukukçularımız olmak üzere tüm seksen milyona tekrar sormak istiyoruz; suçun itirafı, cezayı bertaraf eder mi?
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Bir yolsuzluk bir yoksulluk bir yasak / 26.12.2024
- 2025 yılı dahi emekliler yılı ilan edilsin / 22.12.2024
- İmtiyaza mazhar niceleri var / 21.12.2024
- Soykırım ekibi Suriye’den selamlıyor dünyayı / 20.12.2024
- Barınma, bürünme ve beslenme / 19.12.2024
- Yapma hacım, ters köşeye yatma hacım / 17.12.2024
- Yalanın para etmediği güne kadar… / 16.12.2024
- Soykırımcı İsrail’e Suriye ödülü / 13.12.2024
- Dumura uğratılmış duygular yüzünden… / 12.12.2024
- Hanım yaparsa kaza hizmetçi yaparsa ceza / 07.12.2024
- 2025 yılı dahi emekliler yılı ilan edilsin / 22.12.2024
- İmtiyaza mazhar niceleri var / 21.12.2024
- Soykırım ekibi Suriye’den selamlıyor dünyayı / 20.12.2024
- Barınma, bürünme ve beslenme / 19.12.2024
- Yapma hacım, ters köşeye yatma hacım / 17.12.2024
- Yalanın para etmediği güne kadar… / 16.12.2024
- Soykırımcı İsrail’e Suriye ödülü / 13.12.2024
- Dumura uğratılmış duygular yüzünden… / 12.12.2024
- Hanım yaparsa kaza hizmetçi yaparsa ceza / 07.12.2024