"Okuma oranı arttıkça beni afakanlar basıyor" diyen Prof. Dr. Bülent Arı, yaptığı bu açıklamayla aslında AKP'nin görmek istediği tabloyu ifşa etmiş oldu.
Hiç bana kızmayın, AKP'nin seçmen kitlesinin büyük bölümü okumayan kesim. Hal böyle olunca da okumayan insanların yönlendirilmesi daha kolay oluyor.
Yandaş TV'lerin çoğalması da bu yönlendirmeyi sağlamak için değil mi?
Havuz medyasının patronlarının, AKP'nin nimetlendirdiği iş adamlarından olması sizce tesadüf mü?
Ne zaman bir AKP'li çıkıp konuşsa, otuz tane kanal anında canlı yayına geçiyor. Ama ekonomi modeliyle dünyaya yön veren Prof. Dr. Haydar Baş'ın, Rus Meclisi Duma'ya davet edilmesi ve orada yaptığı 5 saatlik konuşma 1 dakika bile yer bulmuyor.
Niye? Çünkü olur da vatandaş uyanabilir, okumaya, araştırmaya başlar? Onun için en iyisi okumayan, araştırmayan bir topluluk oluşturmak. Kendilerinin istedikleri gibi yönlendirebilecekleri topluma sahip olmak, AKP'nin en büyük arzusu?
6 Ocak 2016 tarihinde vatandaşın okumadığını belirten bir yazı kaleme almıştım. Bu yazımda 3 milyon kişinin okuma yazma bilmediğini belirtmiştim. 4 milyon kişinin de okuma yazma bildiğini fakat bir okul bitirmediğini, 15 milyondan fazla kişinin de ilkokul mezunu olduğunu yazmıştım. Ülkemizde yüksekokul veya fakülte mezunu oranı ise sadece yüzde 11 demiştim.
Adil Gür'ün 7 Haziran seçim analizine göre, AKP seçmenlerinin yüzde 63.2'si diplomasız.
Prof. Dr. Bülent Arı'nın "Okuma oranı arttıkça beni afakanlar basıyor" demesinin nedeni işte budur!
Bir profesörün bu şekilde düşünmesi Türkiye için utanç verici. Zaten gelen tepkilerden sonra kendisi istifa etti.
Bu eğitim düşmanı profesörün hükümete yakın olduğunu da nereden çıkardın derseniz, konuşmasının devamında kendisi "Erdoğan giderse tam bir felaketle karşı karşıya kalırız" diyerek söylüyor zaten.
Okumamışlığın ezikliğini yıllarca içinde hisseden analar babalar, "Evladım ben okuyamadım bari sen oku" diyerek çocuklarını okumaya teşvik etmişlerdir. "Yeter ki sen oku. Çifti çubuğu satar yine seni okuturum" diyen o ebeveynler yanlış mı yaptılar!
Profesörün tercümanlığını yaptığı bu fikir, okumuş, bir yerlere gelmiş az bir insanın, okumamış ve bir yerlere gelememiş çoğunluğa hükmetme içgüdüsünden kaynaklanmaktadır.
Her okuyan ve tahsil yapan için, kâmil bir insan olmuş demek elbette mümkün değil. Fakat cahilliği gidermenin yolu da ancak okumaktan geçer. Kamil bir insan olmak ise bambaşka bir konudur. İyi bir eğitim ve terbiyeyle olur. Bir millet için asıl arzulanan şey de bu olmalıdır.
Hiç bana kızmayın, AKP'nin seçmen kitlesinin büyük bölümü okumayan kesim. Hal böyle olunca da okumayan insanların yönlendirilmesi daha kolay oluyor.
Yandaş TV'lerin çoğalması da bu yönlendirmeyi sağlamak için değil mi?
Havuz medyasının patronlarının, AKP'nin nimetlendirdiği iş adamlarından olması sizce tesadüf mü?
Ne zaman bir AKP'li çıkıp konuşsa, otuz tane kanal anında canlı yayına geçiyor. Ama ekonomi modeliyle dünyaya yön veren Prof. Dr. Haydar Baş'ın, Rus Meclisi Duma'ya davet edilmesi ve orada yaptığı 5 saatlik konuşma 1 dakika bile yer bulmuyor.
Niye? Çünkü olur da vatandaş uyanabilir, okumaya, araştırmaya başlar? Onun için en iyisi okumayan, araştırmayan bir topluluk oluşturmak. Kendilerinin istedikleri gibi yönlendirebilecekleri topluma sahip olmak, AKP'nin en büyük arzusu?
6 Ocak 2016 tarihinde vatandaşın okumadığını belirten bir yazı kaleme almıştım. Bu yazımda 3 milyon kişinin okuma yazma bilmediğini belirtmiştim. 4 milyon kişinin de okuma yazma bildiğini fakat bir okul bitirmediğini, 15 milyondan fazla kişinin de ilkokul mezunu olduğunu yazmıştım. Ülkemizde yüksekokul veya fakülte mezunu oranı ise sadece yüzde 11 demiştim.
Adil Gür'ün 7 Haziran seçim analizine göre, AKP seçmenlerinin yüzde 63.2'si diplomasız.
Prof. Dr. Bülent Arı'nın "Okuma oranı arttıkça beni afakanlar basıyor" demesinin nedeni işte budur!
Bir profesörün bu şekilde düşünmesi Türkiye için utanç verici. Zaten gelen tepkilerden sonra kendisi istifa etti.
Bu eğitim düşmanı profesörün hükümete yakın olduğunu da nereden çıkardın derseniz, konuşmasının devamında kendisi "Erdoğan giderse tam bir felaketle karşı karşıya kalırız" diyerek söylüyor zaten.
Okumamışlığın ezikliğini yıllarca içinde hisseden analar babalar, "Evladım ben okuyamadım bari sen oku" diyerek çocuklarını okumaya teşvik etmişlerdir. "Yeter ki sen oku. Çifti çubuğu satar yine seni okuturum" diyen o ebeveynler yanlış mı yaptılar!
Profesörün tercümanlığını yaptığı bu fikir, okumuş, bir yerlere gelmiş az bir insanın, okumamış ve bir yerlere gelememiş çoğunluğa hükmetme içgüdüsünden kaynaklanmaktadır.
Her okuyan ve tahsil yapan için, kâmil bir insan olmuş demek elbette mümkün değil. Fakat cahilliği gidermenin yolu da ancak okumaktan geçer. Kamil bir insan olmak ise bambaşka bir konudur. İyi bir eğitim ve terbiyeyle olur. Bir millet için asıl arzulanan şey de bu olmalıdır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Eyüp Kabil / diğer yazıları
- Kötü kopya / 06.07.2023
- Asrın ahlaksızlığı / 18.02.2023
- İmar affını ‘kader’ çıkarmadı / 11.02.2023
- EYT’liler ilk maaşı ne zaman alır? / 04.02.2023
- Altılı Masa artık yok! / 28.01.2023
- Avantajları kaybeden seçimi kaybeder / 21.01.2023
- Basit bir ekonomi dersi! / 15.07.2022
- Hz. Ali'yi sevmek / 12.07.2022
- Teşekkürler… / 10.07.2022
- “Sarı bürokratlar”a sesleniş! / 26.05.2022
- Asrın ahlaksızlığı / 18.02.2023
- İmar affını ‘kader’ çıkarmadı / 11.02.2023
- EYT’liler ilk maaşı ne zaman alır? / 04.02.2023
- Altılı Masa artık yok! / 28.01.2023
- Avantajları kaybeden seçimi kaybeder / 21.01.2023
- Basit bir ekonomi dersi! / 15.07.2022
- Hz. Ali'yi sevmek / 12.07.2022
- Teşekkürler… / 10.07.2022
- “Sarı bürokratlar”a sesleniş! / 26.05.2022