İstanbul'un göbeğinden tüm dünyaya, iki gün boyunca meydan okundu, liberalizmin ve kapitalizmin idamına ferman okundu. Mazlum ve fakir bırakılmış milletlerin dertlerine derman olundu. İki günlük yoğun programın sonunda Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi olan Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in nefis konuşması ise, iktisat ve ekonomi bahsinde devleştirilmiş, aşılmaz, ulaşılmaz ilan edilmiş bir çok ismin gerçekte birer cüce olduklarını gösterdi ve dünyayı inandırdıkları tezlerini buruşturup çöp sepetine attı. Azerbaycan'dan gelen ilim adamlarının ifadeleri ile Milli İktisat Kongresi, Meltem-Mesaj televizyonları ile tüm dünyaya, yüzü aşkın yerel, bölgesel tv radyo ile de tüm Anadolu'ya anında aktarıldı. Birer kucak kağıttan ibaret olan büyük gazetelerin manşetlerinde, büyüklükleri kendinden menkul televizyonların ekonomi programlarında rastlamasanız bile, emin olabilirsiniz ki bütün bir Anadolu bu programdan sonra Haydar Hocayı konuşuyor. Erzurumlu bir amcamız şöyle diyor; "Helal olsun Haydar Hocaya, dünyayı başına toplamış, kendi projelerini onlara anlattırıyor." Kelimeni tam anlamıyla Haydar Hoca, ekonomi öğreten ilim mahfillerinde ezberi bozdu, "ezberciliğe son" dedi. Şimdiye kadar milletlere kabul ettirilmiş, sorgulaması dahi yapılmamış ölçüleri, ilkeleri, madde madde, satır satır çürüten, çöp sepetine atan yepyeni bir modelin can alıcı noktalarını, dünyanın dört bir yanından gelen ilim adamlarının ağzından dinledik. Anadolu'nun ve tüm sömürülen toprakların, coğrafyaların zenginliklerini, kurdukları faiz hortumu ile kendilerine akıtan haçlı-siyonist dünyasının ekonomik alandaki tuzaklarını, tezgahlarını bozan, ipliklerini pazara çıkaran bir çalışma dünya kamuoyuna arzedilmiş durumda. Bu yüzdendir ki, malum çevreler ve içimizdeki uzantıları panik içindeler. Turgut Özakman'ın "Şu Çılgın Türkler" adlı tarihi romanından bir alıntı ile bitirmek istiyorum; "İngiliz Muhipler Derneği'nin kurucusu Sait Molla, beyaz cübbesinin eteklerini savurarak Ali Kemal'in gazetedeki odasına giriyordu. Elindeki bir tomar gazeteyi masanın üstüne attı. Yüzü kıpkırmızıydı: Bu ne iştir beyfendi? Bütün İstanbul gazeteleri Ankara paşalarının fotoğraflarıyla dolu. İşgal sansürü neden göz yumuyor bu hale, anlamıyorum. Böyle giderse bu haydutlar yakında İstanbul'a da gelirler. Kendini bir koltuğa bırakarak "Ah Ali Kemal Bey ah..." diye inledi, "hükümette iken İngilizlerle sağlam bir anlaşma yapacaktınız. Şimdi bizi onlar idare ediyor olacaktı." Ali Kemal kızdı: "Rica ederim Molla bey, haksızlık etmeyin! Biliyorsunuz, Damat Paşa da , ben de bunun için yırtındık ama Ankara elinde silah ortaya fırlayınca, işler karıştı. Safdil İngilizler bunları bir kuvvet sandı, tereddüde düştü. Hiç üzülmeyin, bu çılgınların iki atımlık barutu vardı, ikisini de kullandılar, bitti." (sy. 58-59). O gün belki de, bugünkü kadar fazla değildi İngiliz muhipleri, Avrupa muhipleri, Amerikan muhipleri. Onlar adına yayın yapan gazeteler, yazı yazan köşe yazarları. O günkü Avrupa ve Amerika muhipleri nasıl Ankara paşalarının fotoğraflarından rahatsız olmuşlarsa Anadolu'da filizlenen Kuva-yı Milliye hareketinden paniğe kapılmışlarsa, bugün biraz daha güçlü olan muhibb-i ecnebi güruhu, vatan diyen, bayrak diyen, bağımsızlık diyen, Milli Ekonomiye dönelim diyen Baş'ın gür sesinden son derece rahatsızlar. Olsun, bu çıkış onlar için de bir rahmet olacak.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025