Siz söyleyin tarih kimi haklı çıkardı

En Nihayet

Nihayet 70 milyonun büyük bir heyecanla ve nefesini tutarak beklediği an geldi çattı ve 60 gündür, esnemesinden, hapşırmasına, kahvaltıda ne yediğinden, kime gülücük, kime öpücük dağıttığına kadar her gün her yaptığını bütün ayrıntısına kadar izlediğimiz ithal Bakan Sayın Derviş ekonomik programını açıklayıverdi.

Aslında koalisyonu oluşturan üç siyasi partinin, yapacağız, edeceğiz vaadiyle kaleme almış olduğu parti programının özetinden başka bir şey değil. Çünkü onlar da aynı şeyleri iddia ederek koalisyonu oluşturmuştu. Sadece farklı bir ağızdan ifade etmekten başka bir şey olmayan programı fazla vaktinizi harcamamanız için özetledim.

Derviş, programın özeti olarak şöyle dedi:

Açıklıyorum.

Konuşuyorum.

Düşünüyorum.

Zannediyorum.

Tahmin ediyorum.

Temenni ediyorum.

Bekliyorum.

İstiyorum.

Diyorum.

Biliyorum.

Arzu ediyorum.

Sanıyorum.

Çalışıyorum.

Ve son sözü; (bana göre özetin özeti bu)

Ben gidiyorum...

Yukarıdaki yazıyı yazmamın üzerinden yaklaşık iki sene geçti.

Tarih hep, GB yüzünden Türkiye'yi 60 milyar dolar zarara uğratan Tansu hanımı haklı çıkartacak değildi ya. Bunun sonucu anketlerde %3-4 dar aralığında sıkıştı DYP.

Teşbih olmasın ama tarih asıl beni haklı çıkardı.

Koalisyonun üç ortağının aksine, dördüncü ortak Derviş'in ille de seçim demesine bakmayın.

Derviş gemi karaya oturdu, hakikati yerine, başka bir şey diyor; deniz bitti.

Biten deniz değil, aslında biten, tükenen umutların tamamıdır.

Hani şu misal;

"Parasını kaybeden bir şeyini,

Şerefeni kaybeden çok şeyini (Bu söz batılı birine ait olduğu için)

Ümidini kaybeden her şeyini kaybetmiştir" gibi.

Bugün Cuma ve ben, 95'lik bir dostun cenaze namazında bulunmak için Trabzon'dayım.

Özellikle son iki aydır Trabzon'da hayatın tamamen tükendiğini, mesela Arsin'de kurulan Organize Sanayii bölgesinde bütün dükkanların kapalı olduğu ifade etti arkadaşlar.

Diğer yerlerdeki iş yerleri de aynı durumda.

Büyük umutla transfer edilen/kimine göre dayattırılan Derviş, biraz da Başbakanın hastalığını fırsat bilip, erken seçimden bahsetmeye başlaması, korkağın karanlıkta ıslık çalarak yalnızlığına tek çare kendini görmesi gibi bir şey.

Zifiri karanlıkta yol alan nice adam tanırım, bir yandan korkak ürkek yol alırken, bir yandan da yüksek sesle türkü söylediğini.

Tıpkı üçünün oy oranları bile barajı aşmaya yetmeyen bir koalisyonun, başarısı kendinden menkul bakanının tek başına seçim istemesi gibi.

İktidarın diğer tüm ortakları Derviş'i bu yapay düşüncesinden caydırmak için her yolu, petakojik her formülü deniyor.

Uyumazsan seni öcülere veririm diyen çaresiz ana gibi.

Önce, iktidar mı yoksa muhalefet mi, milletvekili mi, bakan mı, ne olduğu konuşmalarından yola çıkınca belli olmayan Okuyan konuştu: "Hayatında muhtarlık seçimine girmemiş biri için seçimden bahsetmek kolay". Önce muhtar olsun.

Ba ba ba ba...

Haklı sayın Okuyan. Çünkü kendileri önce Yalova muhtarı, sonra da terfi ederek vekil oldu.

Ama şu gerçek ki, TBMM'nde niceleri var ki muhtar bile olacak durumda değiller.

Bu yol Okuyan için böyle de, okumayan için pardon Derviş için farklı olacak değil.

Önce Apsurt Köyü'nün muhtarlığını kazansın sonra vekil olur.

Derviş'in bu baştan sona imdat çığlığı kokan sözüne kabinenin en uğurlu Bakanı sayın Durmuş da mesleğine uygun düşecek bir yaklaşımda bulundu: "Bu talep erken doğuma benzer, küvez dönemini çok iyi ayarlamak lazım".

"Düşük" bir koalisyonun bakanına da erken doğum tarzı bir yaklaşım yakışırdı.

O da onu yaptı.

Derviş kaçmak istiyor, bunu çok uygun bir tarzda yapmayı deniyor.

Hükümetin diğer bakanları,

"yokuş çıkarken at,

iniş inerken avrat,

nalburdan zerzevat,

değiştirilmez" vecizesini kalkan yaparak Derviş'i caydırmaya çalışıyorlar.

Ama ne demişler;

Korkunun ecele,

Sirkenin reçele,

Faydası yok.