1912 tarihinde gerçekleşen muharebe raporundan
Ocak’ın 15. günü saat 4’ten sonra, düşman tarafından atılan büyük çaplı iki top mermisinden birinin Batı Ordugâhı’nın 700 metre ilerisine ve diğerinin 400 metre doğusuna düşmesi üzerine Enver Bey tarafından gönderilen...
24.04.2025 00:00:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





"Ocak'ın 15. günü saat 4'ten sonra, düşman tarafından atılan büyük çaplı iki top mermisinden birinin Batı Ordugâhı'nın 700 metre ilerisine ve diğerinin 400 metre doğusuna düşmesi üzerine Enver Bey tarafından gönderilen 15/16 Ocak 1912 tarih ve 533 sayılı yazıda, düşmanın Şark-ı Ukba'da birkaç günden beri faaliyet gösterdiği yerde, büyük çaplı top yerleştirdiği veya bu mermilerin denizden atılmış olduğunun anlaşıldığı açıklanıyor ve bu konudaki kanaat ve bilgim soruluyordu.
15/16 Ocak 1912 tarih ve 15 sayılı yazımla, düşmanın birkaç günden beri faaliyet gösterdiği noktada bir istihkâm inşa etmekte olduğu ve adı geçen istihkâmın 13/14 Ocak 1912 gecesi ışıldak aydınlatmasıyla inşaatının devam ettiği anlaşılmış ve 15 Ocak 1912'de gönderdiğim subay keşif kolları, adı geçen mevkie 800 metre kadar yaklaşarak, inşa edilen tahkimatın 40-50 metre uzunluğunda, üç cepheli ve henüz tamamlanmamış olup, inşaata devam edildiği ve top görülemediği bildirilmiş olduğu ve fakat bu tahkimatın yeri itibarıyla Derne'ye yapılacak harekâtı etkiler şekilde engelleyebileceğinden henüz tamamlanmamış hâldeyken, buraya bir taarruz kararlaştırmak konusunda Enver Bey'in görüşü sorulmuş ve şeyhlerin bu istihkâmın inşa ettirilmemesi için ricada bulundukları bildirilmişti.
Bu yazıya cevap olarak, Enver Bey'in Kurmay Yüzbaşısı Nuri Bey ile gönderdiği yazıda, adı geçen istihkâma Doğu Kolu tarafından bir baskın yapılmasının uygun olacağı yazılıyordu. Bunun üzerine, örneği ilişik muharebe emri ve Enver Bey'e yazılan raporda geçen bilgilere uygun bir gece baskını kararlaştırıldı.
Baskın kararlaştırıldıktan sonra zaviyelerin kumandanları subaylar çağrılarak emir verilmişse de şeyhlerin bu gibi zamanlarda bin türlü hile ve vesilelerle harekâtı engelleyeceklerini söylediler. (Genelkurmay ATASE Başkanlığı Arşivi, A. 6-1 10, D. 12, F. 14-2'den aktaran: Türk Silahlı Kuvvetleri Tarihi Osmanlı Devri Osmanlı-İtalyan Harbi (1911-1912), Genelkurmay ATASE Tarih Yayınlan, Ankara, 1981, s. 330-333.)
Bunun böyle olacağı evvelce tahmin edilmiş olduğundan zaviyelerin ve kabilelerin şeyhlerini yanıma çağırttım. Kararlaştırılan hareketin yapılması lüzumu hakkında birçok izahat verilmiş ve hareketin yapılması emredilmişse de ayın son çarşambası olduğundan ve daha birçok manasız sebepler ileri sürüldükten sonra, vuku bulan ısrar üzerine kesin söz vermeyerek gittiler. Çadırlarında birçok müzakereler neticesinde gece saat üçten (19.00'dan) sonra hazırlanmaya başladılar ki, bundan muharebe teklifinin kabul olunduğu anlaşıldı.
Baskın kolları içtima ettirilerek gözden geçirilmiş, yiğitlik ve cesaretlerini artıracak şekilde kendilerine bazı sözler söylendikten sonra hareket ettirilmiş ve ihtiyat kolunun toplanması beklenmişti.
Kolların hareketi sırasında ve sonradan ihtiyat kolu toplanırken Enver Bey tarafından örnekleri ilişik yazılar geldi. Saat dokuzda (01.00'de) harekete hazır olması gereken ihtiyat kolunun henüz toplanmadığı bildirilince, kendim toplanma yerine çıktım.
Orada zaviyelerin ve kabilelerin şeyhleriyle on nizamiye erinden başka kimse görülmemiştir. Ayakta bir saat bekledikten sonra on beş tüfekli, 20-30 kadar tüfeksiz Arap toplanmış ve başka gelecek kimse olmadığı bildirilmişti.
Bin kişiye para verilmekte olduğundan, iki yüz kişi baskın kollarını oluşturduktan sonra ihtiyat koluna geri kalan 800 kişiden hiç olmazsa 400 kişi kalacağı hakkındaki tahmin doğru çıkmayınca derhâl Enver Bey'e veyahut Mümtaz Bey'e hitabıyla 16/17 Ocak 1912 tarih ve 18 sayılı yazıyı gönderdim.
Kendim de hazır olanlarla beraber Seydi-Aziz batısına saat 02.00'de hareket ettim. Hareketten evvel sargı yerinin Seydi-Aziz'de açılmasını sözlü olarak emrettim. Saat 03.30'dan önce Seydi-Aziz batısına gelinmişti. Makineli tüfeğin ve Mümtaz Bey kolunun kolaylıkla bizi bulmaları için üç kişinin Seydi-Aziz'e, iki kişinin yol üzerine çıkarılmasını emrettim. Bu emrim, şeyhlerin toplanması ve bir hayli müzakeresi neticesinde ancak yerine getirildi.
Saat 03.30'da baskının yapıldığına dair bir belirti görülmedi. Makineli tüfek ve Mümtaz Bey kolu gelmediler. İlerideki durumu anlamak üzere altı kişilik bir keşif kolunun çıkarılmasını emrettim.
Bu emrim de şeyhlerin toplanması ve müzakeresi neticesinde altı piyade yerine bir süvari ve benim arzu ettiğim istikametten başka istikamette gönderilerek yerine getirildi. Saat 05.00'e geliyordu. Bizzat hücum noktasının güneydoğusunda bulunan sırtların gerisindeki Kuruderecik'e doğru ilerlemeye başladık.
Bu sıradaydı ki, hücum noktası civarında bir bomba patladı ve tüfek sesleri işitilmeye başlandı. Batı tarafından topçumuzun ateş ettiği anlaşıldı. Adı geçen dereye gidildiğinde Recep Efendi tarafından örneği ilişik rapor geldi.
Bu sırada yanımda bulunan silahsız Araplar kendi keyiflerine birer tarafa dağılmış, şeyhler birer dereciğe çekilmiş bulunuyorlardı. Kurmay Yüzbaşı Nuri'yle beraber artık gündüze kalmış olan muharebeyi yakından seyretmek üzere hücum noktasının güneydoğusundaki sırta gittik. On nizamiye eri de arkadan bizi takip ettiler.
Orada istihkâmın güneyindeki yamaçta yayılmış Mertube zaviyesi kırmızı bayrağıyla görülüyordu. Düşman birçok ileri, geri ve yan hareketler yapmakla beraber durmadan takviye ediliyordu. Recep Efendi kolu dere içinde görünmüyordu.
Saat gündüz ona gelmişti. Düşman yeni istihkâmın doğusuna getirdiği topçusuyla Türk topçusuna ateş açmış, muharebe ediyordu. Bu sırada sıkışmış olan hücum kollarının geri çekilmesini koruyacak elde on erden başka kimse bulunmadığından, adı geçen on er Hüseyin Efendi kumandasında düşmanın sol yanına hareket ettirildi ve Hüseyin Efendi'yle Recep Efendi'nin çekilmesi emri gönderildi.
Biz de bulunduğumuz noktanın 200 metre doğusunda mağara bulunan noktaya gittik. Düşmanın kuvveti bir tabura kadar çıkmış ve sol yanıyla mağara istikametinde taarruza geçmiş ve topçusuyla bulunduğumuz mağara noktasını ateş altına almıştı.
İleri giden on erin çekilmesi emir olmakla beraber düşman şarapnellerinden biz de rahatsız olarak Seydi-Aziz istikametinde çekilmeye mecbur olduk. Yolda, örneği ilişik Sabri Efendi'nin raporu ve makineli tüfek bölüğü hakkında Doktor Kıdemli Yüzbaşı Abdülgani'nin yazısı geldi. Sabri Efendi ve makineli tüfek kumandanı Şevket Bey'in Seydi-Aziz istikametinde çekilmelerine ait örnekleri ilişik emirler saat 12.15'te gönderildi.
Saat 12.30'da Seydi-Aziz noktasına geldik. Oradan Urban'ın ve makineli tüfeğin çekilmeleri bekleniyordu. Mücahitler, düzensiz olarak tek tük çekiliyorlardı. Makineli tüfek bölüğü girdiği bir derecikte düşman topçusunun ateşine maruz kalmış ve yanında bulunan gönüllü erlerin yardımından mahrum olduğu için zorlukla çekilmeyi başarabilmişti.
Orada bulunan sıhhiye heyetine ordugâh sırtlarının gerisine çekilmeleri emredildiği sırada ben düşman topçusunun mermi ve şarapnelleri altında Seydi-Aziz'in 500 metre kadar güneyinde bir noktaya çekilmeye mecbur kaldım.
Bu sırada dehşetli bir yağmur başlamış ve düşman sol kanadıyla başladığı taarruzu kesmiş olduğundan yaklaşmış olan makineli tüfek bölüğüne ve dağınık bir şekilde çekilmekte olan mücahitlere ordugâh sırtları son istikamet olarak gösterilmiş, muharebe bitirilmiş ve bizzat ordugâh sırtlarına çekilinmiştir.
O gün akşama kadar üç şehit ve on yaralı verildiği anlaşılabilmiş ve sureti ilişik kısa rapor saat 16.30'da Enver Bey'e gönderilmişti. Ertesi gün kesinleşen zayiat miktarı 22 şehit ve 27 yaralıdır. Düşmanın zayiatının hemen hiç denecek kadar az olduğu tahmin edilmektedir.
Bu baskın münasebetiyle meydana çıkan bazı hususlar:
1. Elimizdeki şeyhlerin kuvvetleri, göründükleri miktara göre para alan kimselerdir ki, bunlar Doğu ordugâhında silahlı, silahsız, ihtiyar, çocuk dâhil olduğu hâlde bin kişidir.
Fakat bu bin kişiden ordugâhta ancak 250 kişi hazır bulunup kalanı ortada yoktur. 250 kişinin ellerindeki cephanesinin tedarik imkânı; ellisi kü çük çaplı mavzer, yirmisi büyük çaplı mavzer ve kalanı gra ve çiftedir ki zaten beş on mermiden ibaret olan cephaneleri bitmiştir. Elli kişiye yakını da hemen hemen tüfeksizdir.
2. Şeyhler, böyle bir kuvvetle neticeli ve zor bir muharebe yapamayacakları inancında olduklarından topa ve istihkâma karşı ve gece harp etmekten korkarak muharebeye engel olmakta ve fakat diğer taraftan bunlar sayesinde bizden birçok paralar almakta bulunduklarından, kandırıcı bir tutum takınmaktadırlar. Bu hâlin devamını, sonuç umduklarından ve hamiyet icabı olarak değil, bilakis bir ticaret kaynağı buldukları için arzu etmektedirler.
3. Arap mücahitler genellikle cahil ve şeyhler tarafından kolaylıkla aldatılabilen kimselerdir. İçlerinde ciddi olarak ölümden korkmayan pek az cesur mevcut olmakla beraber çoğu korkaktırlar.
Yapılacak muharebenin tehlikeli olduğunu anlarlar veyahut şeyhler tarafından kendilerine söylenirse o muharebeyi ya hiç yapmazlar veyahut yarıda bırakırlar. Bu nedenle, teorik olarak elde edilmesi mümkün ve düşünülen konunun böyle bil-vasıtayla sağlanabileceğine tam bir emniyette bulunulamaz.
Takdim edilen noktalar bu muharebede bütün maddi delilleriyle sabit olan konulardır. Şeyhlerin ilk itirazları, sıfır mevcudunda çıkmaları, Hase kabilesinin yolu bilmeyiz diye hareketten kaçınmaları, baskın kollarının saat 03.30'da baskını yapmayıp gündüze kalınması ve hücum edecekleri düşmanın hâl ve vaziyetini ve kuvvetini görmedikçe hücum etmemeleri, yardıma sevk edilen Eşref Bey kolundan ancak az bir miktarının düşmana pek uzak bir mevziden birkaç tüfek atmakla yetinmeleri, sözü edilen deliller arasındadır." Mustafa Kemal Kurmay Binbaşı Derne Doğu Kolu Kumandanı
(Atatürk'ün söylev ve demeçleri 1. ciltten)
15/16 Ocak 1912 tarih ve 15 sayılı yazımla, düşmanın birkaç günden beri faaliyet gösterdiği noktada bir istihkâm inşa etmekte olduğu ve adı geçen istihkâmın 13/14 Ocak 1912 gecesi ışıldak aydınlatmasıyla inşaatının devam ettiği anlaşılmış ve 15 Ocak 1912'de gönderdiğim subay keşif kolları, adı geçen mevkie 800 metre kadar yaklaşarak, inşa edilen tahkimatın 40-50 metre uzunluğunda, üç cepheli ve henüz tamamlanmamış olup, inşaata devam edildiği ve top görülemediği bildirilmiş olduğu ve fakat bu tahkimatın yeri itibarıyla Derne'ye yapılacak harekâtı etkiler şekilde engelleyebileceğinden henüz tamamlanmamış hâldeyken, buraya bir taarruz kararlaştırmak konusunda Enver Bey'in görüşü sorulmuş ve şeyhlerin bu istihkâmın inşa ettirilmemesi için ricada bulundukları bildirilmişti.
Bu yazıya cevap olarak, Enver Bey'in Kurmay Yüzbaşısı Nuri Bey ile gönderdiği yazıda, adı geçen istihkâma Doğu Kolu tarafından bir baskın yapılmasının uygun olacağı yazılıyordu. Bunun üzerine, örneği ilişik muharebe emri ve Enver Bey'e yazılan raporda geçen bilgilere uygun bir gece baskını kararlaştırıldı.
Baskın kararlaştırıldıktan sonra zaviyelerin kumandanları subaylar çağrılarak emir verilmişse de şeyhlerin bu gibi zamanlarda bin türlü hile ve vesilelerle harekâtı engelleyeceklerini söylediler. (Genelkurmay ATASE Başkanlığı Arşivi, A. 6-1 10, D. 12, F. 14-2'den aktaran: Türk Silahlı Kuvvetleri Tarihi Osmanlı Devri Osmanlı-İtalyan Harbi (1911-1912), Genelkurmay ATASE Tarih Yayınlan, Ankara, 1981, s. 330-333.)
Bunun böyle olacağı evvelce tahmin edilmiş olduğundan zaviyelerin ve kabilelerin şeyhlerini yanıma çağırttım. Kararlaştırılan hareketin yapılması lüzumu hakkında birçok izahat verilmiş ve hareketin yapılması emredilmişse de ayın son çarşambası olduğundan ve daha birçok manasız sebepler ileri sürüldükten sonra, vuku bulan ısrar üzerine kesin söz vermeyerek gittiler. Çadırlarında birçok müzakereler neticesinde gece saat üçten (19.00'dan) sonra hazırlanmaya başladılar ki, bundan muharebe teklifinin kabul olunduğu anlaşıldı.
Baskın kolları içtima ettirilerek gözden geçirilmiş, yiğitlik ve cesaretlerini artıracak şekilde kendilerine bazı sözler söylendikten sonra hareket ettirilmiş ve ihtiyat kolunun toplanması beklenmişti.
Kolların hareketi sırasında ve sonradan ihtiyat kolu toplanırken Enver Bey tarafından örnekleri ilişik yazılar geldi. Saat dokuzda (01.00'de) harekete hazır olması gereken ihtiyat kolunun henüz toplanmadığı bildirilince, kendim toplanma yerine çıktım.
Orada zaviyelerin ve kabilelerin şeyhleriyle on nizamiye erinden başka kimse görülmemiştir. Ayakta bir saat bekledikten sonra on beş tüfekli, 20-30 kadar tüfeksiz Arap toplanmış ve başka gelecek kimse olmadığı bildirilmişti.
Bin kişiye para verilmekte olduğundan, iki yüz kişi baskın kollarını oluşturduktan sonra ihtiyat koluna geri kalan 800 kişiden hiç olmazsa 400 kişi kalacağı hakkındaki tahmin doğru çıkmayınca derhâl Enver Bey'e veyahut Mümtaz Bey'e hitabıyla 16/17 Ocak 1912 tarih ve 18 sayılı yazıyı gönderdim.
Kendim de hazır olanlarla beraber Seydi-Aziz batısına saat 02.00'de hareket ettim. Hareketten evvel sargı yerinin Seydi-Aziz'de açılmasını sözlü olarak emrettim. Saat 03.30'dan önce Seydi-Aziz batısına gelinmişti. Makineli tüfeğin ve Mümtaz Bey kolunun kolaylıkla bizi bulmaları için üç kişinin Seydi-Aziz'e, iki kişinin yol üzerine çıkarılmasını emrettim. Bu emrim, şeyhlerin toplanması ve bir hayli müzakeresi neticesinde ancak yerine getirildi.
Saat 03.30'da baskının yapıldığına dair bir belirti görülmedi. Makineli tüfek ve Mümtaz Bey kolu gelmediler. İlerideki durumu anlamak üzere altı kişilik bir keşif kolunun çıkarılmasını emrettim.
Bu emrim de şeyhlerin toplanması ve müzakeresi neticesinde altı piyade yerine bir süvari ve benim arzu ettiğim istikametten başka istikamette gönderilerek yerine getirildi. Saat 05.00'e geliyordu. Bizzat hücum noktasının güneydoğusunda bulunan sırtların gerisindeki Kuruderecik'e doğru ilerlemeye başladık.
Bu sıradaydı ki, hücum noktası civarında bir bomba patladı ve tüfek sesleri işitilmeye başlandı. Batı tarafından topçumuzun ateş ettiği anlaşıldı. Adı geçen dereye gidildiğinde Recep Efendi tarafından örneği ilişik rapor geldi.
Bu sırada yanımda bulunan silahsız Araplar kendi keyiflerine birer tarafa dağılmış, şeyhler birer dereciğe çekilmiş bulunuyorlardı. Kurmay Yüzbaşı Nuri'yle beraber artık gündüze kalmış olan muharebeyi yakından seyretmek üzere hücum noktasının güneydoğusundaki sırta gittik. On nizamiye eri de arkadan bizi takip ettiler.
Orada istihkâmın güneyindeki yamaçta yayılmış Mertube zaviyesi kırmızı bayrağıyla görülüyordu. Düşman birçok ileri, geri ve yan hareketler yapmakla beraber durmadan takviye ediliyordu. Recep Efendi kolu dere içinde görünmüyordu.
Saat gündüz ona gelmişti. Düşman yeni istihkâmın doğusuna getirdiği topçusuyla Türk topçusuna ateş açmış, muharebe ediyordu. Bu sırada sıkışmış olan hücum kollarının geri çekilmesini koruyacak elde on erden başka kimse bulunmadığından, adı geçen on er Hüseyin Efendi kumandasında düşmanın sol yanına hareket ettirildi ve Hüseyin Efendi'yle Recep Efendi'nin çekilmesi emri gönderildi.
Biz de bulunduğumuz noktanın 200 metre doğusunda mağara bulunan noktaya gittik. Düşmanın kuvveti bir tabura kadar çıkmış ve sol yanıyla mağara istikametinde taarruza geçmiş ve topçusuyla bulunduğumuz mağara noktasını ateş altına almıştı.
İleri giden on erin çekilmesi emir olmakla beraber düşman şarapnellerinden biz de rahatsız olarak Seydi-Aziz istikametinde çekilmeye mecbur olduk. Yolda, örneği ilişik Sabri Efendi'nin raporu ve makineli tüfek bölüğü hakkında Doktor Kıdemli Yüzbaşı Abdülgani'nin yazısı geldi. Sabri Efendi ve makineli tüfek kumandanı Şevket Bey'in Seydi-Aziz istikametinde çekilmelerine ait örnekleri ilişik emirler saat 12.15'te gönderildi.
Saat 12.30'da Seydi-Aziz noktasına geldik. Oradan Urban'ın ve makineli tüfeğin çekilmeleri bekleniyordu. Mücahitler, düzensiz olarak tek tük çekiliyorlardı. Makineli tüfek bölüğü girdiği bir derecikte düşman topçusunun ateşine maruz kalmış ve yanında bulunan gönüllü erlerin yardımından mahrum olduğu için zorlukla çekilmeyi başarabilmişti.
Orada bulunan sıhhiye heyetine ordugâh sırtlarının gerisine çekilmeleri emredildiği sırada ben düşman topçusunun mermi ve şarapnelleri altında Seydi-Aziz'in 500 metre kadar güneyinde bir noktaya çekilmeye mecbur kaldım.
Bu sırada dehşetli bir yağmur başlamış ve düşman sol kanadıyla başladığı taarruzu kesmiş olduğundan yaklaşmış olan makineli tüfek bölüğüne ve dağınık bir şekilde çekilmekte olan mücahitlere ordugâh sırtları son istikamet olarak gösterilmiş, muharebe bitirilmiş ve bizzat ordugâh sırtlarına çekilinmiştir.
O gün akşama kadar üç şehit ve on yaralı verildiği anlaşılabilmiş ve sureti ilişik kısa rapor saat 16.30'da Enver Bey'e gönderilmişti. Ertesi gün kesinleşen zayiat miktarı 22 şehit ve 27 yaralıdır. Düşmanın zayiatının hemen hiç denecek kadar az olduğu tahmin edilmektedir.
Bu baskın münasebetiyle meydana çıkan bazı hususlar:
1. Elimizdeki şeyhlerin kuvvetleri, göründükleri miktara göre para alan kimselerdir ki, bunlar Doğu ordugâhında silahlı, silahsız, ihtiyar, çocuk dâhil olduğu hâlde bin kişidir.
Fakat bu bin kişiden ordugâhta ancak 250 kişi hazır bulunup kalanı ortada yoktur. 250 kişinin ellerindeki cephanesinin tedarik imkânı; ellisi kü çük çaplı mavzer, yirmisi büyük çaplı mavzer ve kalanı gra ve çiftedir ki zaten beş on mermiden ibaret olan cephaneleri bitmiştir. Elli kişiye yakını da hemen hemen tüfeksizdir.
2. Şeyhler, böyle bir kuvvetle neticeli ve zor bir muharebe yapamayacakları inancında olduklarından topa ve istihkâma karşı ve gece harp etmekten korkarak muharebeye engel olmakta ve fakat diğer taraftan bunlar sayesinde bizden birçok paralar almakta bulunduklarından, kandırıcı bir tutum takınmaktadırlar. Bu hâlin devamını, sonuç umduklarından ve hamiyet icabı olarak değil, bilakis bir ticaret kaynağı buldukları için arzu etmektedirler.
3. Arap mücahitler genellikle cahil ve şeyhler tarafından kolaylıkla aldatılabilen kimselerdir. İçlerinde ciddi olarak ölümden korkmayan pek az cesur mevcut olmakla beraber çoğu korkaktırlar.
Yapılacak muharebenin tehlikeli olduğunu anlarlar veyahut şeyhler tarafından kendilerine söylenirse o muharebeyi ya hiç yapmazlar veyahut yarıda bırakırlar. Bu nedenle, teorik olarak elde edilmesi mümkün ve düşünülen konunun böyle bil-vasıtayla sağlanabileceğine tam bir emniyette bulunulamaz.
Takdim edilen noktalar bu muharebede bütün maddi delilleriyle sabit olan konulardır. Şeyhlerin ilk itirazları, sıfır mevcudunda çıkmaları, Hase kabilesinin yolu bilmeyiz diye hareketten kaçınmaları, baskın kollarının saat 03.30'da baskını yapmayıp gündüze kalınması ve hücum edecekleri düşmanın hâl ve vaziyetini ve kuvvetini görmedikçe hücum etmemeleri, yardıma sevk edilen Eşref Bey kolundan ancak az bir miktarının düşmana pek uzak bir mevziden birkaç tüfek atmakla yetinmeleri, sözü edilen deliller arasındadır." Mustafa Kemal Kurmay Binbaşı Derne Doğu Kolu Kumandanı
(Atatürk'ün söylev ve demeçleri 1. ciltten)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.