Siz çalıyı gördünüzse o çalı da sizi görmüştür, emin olun.
Gördüğü için Mahşer günü o çalı o saatte orada olduğunuza, neler yapıp, neler söylediğinize de şahitlik edecektir.
Öyleyse?
Öyleyse bir bitkiye, yani o çalıya bakarken çalının da size baktığını bilin, ona iyi davranın… Eşrefi mahlûkat gibi davranın. Evet, çalı eşrefi mahlûkat değildir amma siz eşrefi mahlûkatsınız, unutmayın…
Çalı kendine iyi davranıldığını anlar mı?
Anlar tabii..
Anlamaz olur mu hiç?
Hani okullarda çocuklara iki kavanoz içersine koydukları fasulye taneleri ile deney yaptırıyorlar ya… Bir kavanozun içindeki fasulyelere güzel sözler söyleniyor, öteki kavanozdakine hakaret ediliyor. Güzel söz işiten çabuk çilleniyor, serpiliyor. Kötü söz işitenin morali bozuluyor, hastalanıyor, geç çilleniyor, yahut hiç çillenmiyor..
Çalı da böyledir..
Çalıya iyi davranın…
Meselâ ona bir söz verdiyseniz, sözünüzü mutlaka yerine getirin. Diyelim ki sizin ona baktığınız gibi onun da size baktığını bilenlerdensiniz, halini hatırını sordunuz ve “Görüşürüz!” diyerek ayrıldınız… “Görüşürüz” dediniz ya, çalı sizi bekleyecektir. Bir söz verdiyseniz çalıya, o sözü yerine getirin. Onu mutlaka ziyaret edin… Çünkü o sizi sevmiştir, sizi bekler, gelmezseniz üzülür, gelirseniz sözünüzde durduğunuz için sevinir…
Emin olun…
Kim bir çalıyı sevindirirse Allah(c.c.)’da onu sevindirir. Çünkü Allah, yarattıklarına iyi davranılmasından hoşlanır…
Ve belki bakarsın…
Kabre girdiğinde o çalıya muhtaç olursun…
Değil mi ki Hz. Muhammed(s.a.v.) bir mezarlıktan geçerken iki mezardaki ölünün azap çekmekte olduklarını gördü ve bir yaş dal parçası alıp ikiye bölerek azap çeken kabirlerin üzerine dikip, “Bu iki dal kurumadığı sürece ikisinin de çekmekte oldukları azabın hafiflemesi umulur” buyurdu..
Belki kalbi uyanık bir Allah(c.c.) dostu da sizin kabrinize iki yaş dal parçasını o çalıdan koparıp dikecektir…
Kim bilir!
“Çalı” deyip geçme…
Çünkü Rabbim, “Yedi gök ve onların içindekiler onu tesbih eder. Hiçbir şey yoktur ki, onu hamd ile tesbih etmesin” buyurmuştur…
Yani aziz dost…
Sen gaflette olabilirsin…
Ben gaflette olabilirim…
Çalı’da gaflet yoktur!
…
“Allah’ın çalısı” böyledir de, insana yakılık bakımından çalıdan bir gömlek üstün kedi, köpek farklı mıdır?
Hayır…
İyi bil ki…
Cennetle Cehennemin, bir köpeğin susuzluktan yanan ciğeri ile bir kedinin açlıktan kıvranan midesindedir…
“Fahişe bir kadın, sıcak bir günde, bir kuyunun etrafında dönen bir köpek gördü, susuzluktan dilini çıkarmış soluyordu. Kadıncağız mestini çıkararak onunla su çekip köpeği suladı. Bu sebeple kadın mağfiret olundu.”
Kim söylüyor bunu..
Âlemlere rahmet Hz. Muhammed(s.a.v.)
Ve..
“Bir kadın, eve hapsettiği bir kedi yüzünden cehenneme gitti. Kediyi hapsederek yiyecek vermemiş, yeryüzünün haşeratından yemeye de salmamıştı…”
Bu ikazı yapan da…
Âlemlere Rahmet Hz. Muhammed(s.a.v).
Öyleyse…
“Çalı” deyip geçemeyiz..
“Kedi-köpek” deyip geçemeyiz..
…
Bir, bizden kabir azabını kaldıran çalıyı, suladığımızda Cennetimiz olan köpeği, aç bıraktığımızda Cehennemimiz olan kediyi düşünelim…
Bir de…
Kedileri, köpekleri ve yaratılmış ne varsa, cümlesi hizmetine sunulan eşrefi mahlûkat olan insanı düşünelim…
Çalıya…
Kediye…
Ve köpeğe böylesine dikkatli davranmamız gerekiyorsa, eşrefi mahlûkat olan insana nasıl davranmamız gerekir, düşünelim, titreyip kendimize dönelim…
Ve…
Eşrefi mahlûkat içersinde…
Eşrefi mahlûkat için âlemleri yaratan ve yaşatan Allah’ın, kalplerine nazar ettiği, kalplerinde Allah’ın nazarı bulunan, İnsan-ı Kamillerin kadrini kıymetini bilelim…
Evet…
Siz hiçbir çalı gördünüz mü?
Siz çalıyı gördünüzse çalı da sizi görmüştür, emin olun…
Çalı sizi görür, kabir azabından korur da…
İnsan-ı Kamil…
Sizi görmez mi?...
Gördüğü için Mahşer günü o çalı o saatte orada olduğunuza, neler yapıp, neler söylediğinize de şahitlik edecektir.
Öyleyse?
Öyleyse bir bitkiye, yani o çalıya bakarken çalının da size baktığını bilin, ona iyi davranın… Eşrefi mahlûkat gibi davranın. Evet, çalı eşrefi mahlûkat değildir amma siz eşrefi mahlûkatsınız, unutmayın…
Çalı kendine iyi davranıldığını anlar mı?
Anlar tabii..
Anlamaz olur mu hiç?
Hani okullarda çocuklara iki kavanoz içersine koydukları fasulye taneleri ile deney yaptırıyorlar ya… Bir kavanozun içindeki fasulyelere güzel sözler söyleniyor, öteki kavanozdakine hakaret ediliyor. Güzel söz işiten çabuk çilleniyor, serpiliyor. Kötü söz işitenin morali bozuluyor, hastalanıyor, geç çilleniyor, yahut hiç çillenmiyor..
Çalı da böyledir..
Çalıya iyi davranın…
Meselâ ona bir söz verdiyseniz, sözünüzü mutlaka yerine getirin. Diyelim ki sizin ona baktığınız gibi onun da size baktığını bilenlerdensiniz, halini hatırını sordunuz ve “Görüşürüz!” diyerek ayrıldınız… “Görüşürüz” dediniz ya, çalı sizi bekleyecektir. Bir söz verdiyseniz çalıya, o sözü yerine getirin. Onu mutlaka ziyaret edin… Çünkü o sizi sevmiştir, sizi bekler, gelmezseniz üzülür, gelirseniz sözünüzde durduğunuz için sevinir…
Emin olun…
Kim bir çalıyı sevindirirse Allah(c.c.)’da onu sevindirir. Çünkü Allah, yarattıklarına iyi davranılmasından hoşlanır…
Ve belki bakarsın…
Kabre girdiğinde o çalıya muhtaç olursun…
Değil mi ki Hz. Muhammed(s.a.v.) bir mezarlıktan geçerken iki mezardaki ölünün azap çekmekte olduklarını gördü ve bir yaş dal parçası alıp ikiye bölerek azap çeken kabirlerin üzerine dikip, “Bu iki dal kurumadığı sürece ikisinin de çekmekte oldukları azabın hafiflemesi umulur” buyurdu..
Belki kalbi uyanık bir Allah(c.c.) dostu da sizin kabrinize iki yaş dal parçasını o çalıdan koparıp dikecektir…
Kim bilir!
“Çalı” deyip geçme…
Çünkü Rabbim, “Yedi gök ve onların içindekiler onu tesbih eder. Hiçbir şey yoktur ki, onu hamd ile tesbih etmesin” buyurmuştur…
Yani aziz dost…
Sen gaflette olabilirsin…
Ben gaflette olabilirim…
Çalı’da gaflet yoktur!
…
“Allah’ın çalısı” böyledir de, insana yakılık bakımından çalıdan bir gömlek üstün kedi, köpek farklı mıdır?
Hayır…
İyi bil ki…
Cennetle Cehennemin, bir köpeğin susuzluktan yanan ciğeri ile bir kedinin açlıktan kıvranan midesindedir…
“Fahişe bir kadın, sıcak bir günde, bir kuyunun etrafında dönen bir köpek gördü, susuzluktan dilini çıkarmış soluyordu. Kadıncağız mestini çıkararak onunla su çekip köpeği suladı. Bu sebeple kadın mağfiret olundu.”
Kim söylüyor bunu..
Âlemlere rahmet Hz. Muhammed(s.a.v.)
Ve..
“Bir kadın, eve hapsettiği bir kedi yüzünden cehenneme gitti. Kediyi hapsederek yiyecek vermemiş, yeryüzünün haşeratından yemeye de salmamıştı…”
Bu ikazı yapan da…
Âlemlere Rahmet Hz. Muhammed(s.a.v).
Öyleyse…
“Çalı” deyip geçemeyiz..
“Kedi-köpek” deyip geçemeyiz..
…
Bir, bizden kabir azabını kaldıran çalıyı, suladığımızda Cennetimiz olan köpeği, aç bıraktığımızda Cehennemimiz olan kediyi düşünelim…
Bir de…
Kedileri, köpekleri ve yaratılmış ne varsa, cümlesi hizmetine sunulan eşrefi mahlûkat olan insanı düşünelim…
Çalıya…
Kediye…
Ve köpeğe böylesine dikkatli davranmamız gerekiyorsa, eşrefi mahlûkat olan insana nasıl davranmamız gerekir, düşünelim, titreyip kendimize dönelim…
Ve…
Eşrefi mahlûkat içersinde…
Eşrefi mahlûkat için âlemleri yaratan ve yaşatan Allah’ın, kalplerine nazar ettiği, kalplerinde Allah’ın nazarı bulunan, İnsan-ı Kamillerin kadrini kıymetini bilelim…
Evet…
Siz hiçbir çalı gördünüz mü?
Siz çalıyı gördünüzse çalı da sizi görmüştür, emin olun…
Çalı sizi görür, kabir azabından korur da…
İnsan-ı Kamil…
Sizi görmez mi?...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hasan Demir / diğer yazıları
- Artık yeter! / 02.11.2015
- Artık yeter! / 28.09.2015
- Sandıktan ne çıkacak! / 21.09.2015
- Böyle milliyetçilik olur mu? / 12.09.2015
- AKP başımıza neler getirecek! / 11.09.2015
- Şehit ve gaziden korkanlar! / 07.09.2015
- Kripto Ermeniler! / 29.08.2015
- Atatürk sandıktan çıkmadı! / 24.08.2015
- Bu ne biçim üslup böyle! / 22.08.2015
- Asalet nerede? / 16.08.2015
- Artık yeter! / 28.09.2015
- Sandıktan ne çıkacak! / 21.09.2015
- Böyle milliyetçilik olur mu? / 12.09.2015
- AKP başımıza neler getirecek! / 11.09.2015
- Şehit ve gaziden korkanlar! / 07.09.2015
- Kripto Ermeniler! / 29.08.2015
- Atatürk sandıktan çıkmadı! / 24.08.2015
- Bu ne biçim üslup böyle! / 22.08.2015
- Asalet nerede? / 16.08.2015