İşsizlik, enflasyon gelir-gideri karşılamıyor. Halk geçim derdinde. Çare, çözüm bulma makamı olan siyaset ise birbirleriyle kavga ediyor.
Parti başkanlarına fiili saldırılar yapılıyor, evleri kuşatılmaya çalışılıyor, vekillere pusular kuruluyor, 'bizi nasıl eleştirirsin' diye gazeteciler darp ediliyor, tehdit ediliyor.
Örneğin Sayın Erdoğan, Kılıçdaroğlu, Bahçeli, Akşener, Soylu, Özgür Özel gibi keskin dili olan siyasetçiler birbirlerine, 'zillet, illet, hain, terörist, hırsız, yalancı, istismarcı, bölücü' vs. gibi kavramlarla hitap ederken, bu üslubun millete nasıl yansıyacağını hiç düşünüyorlar mı?
Eminim ki düşünüyorlar! O zaman milleti germelerinin sebebi nedir?
Daha açık ifade edeyim; siyasetin bir kesimi, diğer kesimini terörist, terör destekçisi, hain olarak topluma kabul ettirme gayretine girmiş vaziyette.
Karşı kesim ise ülkenin talan edildiğine, yargı, hukuk, adaletin kalmadığına, milli ve manevi değerlerin kullanıldığına, dikta rejimine geçildiğine, yakın zamanda daha baskıcı bir anlayışın ortaya çıkacağına milleti ikna gayretindeler.
Böyle bir siyaset mantığının neticeleri ne olur, hiç düşündünüz mü? Yılların siyasetçileri hiç mi ders almıyorlar? Burnumuzun dibinde kaç devlet, iç karışıklıklarla yeniden dizayn edildi?
Tam 11 yıl oldu. Tunus'ta seyyar satıcılık yapan bir gencin arabasına yetkililer el koydu. Direndi. Merkeze götürdüler. Artık ne yaptılarsa bu genç serbest bırakılmasının ardından kendini yaktı.
Tunus bir anda karıştı. Devleti yönetenler, halkı dinlemek yerine güç ile susturmayı denedi. Başaramadı ve 24 yıl Tunus'u yöneten şahıs ailesiyle, ülkesinden kaçtı.
Hüsnü Mübarek tam 30 yıl iktidarda kaldı. Çağ değişti, dünya değişti, insanlar ve algıları değişti. Ama Mübarek direndi. Tek adam rolünden taviz vermedi. Muhalefeti bırak dinlemeyi, söz hakkı bile vermedi. Halkı zaten kâle almıyordu.
En son aldığı kararlar sonrasında başta öğrenciler olmak üzere Mısır halkı sokağa çıktı. Mübarek de diyalog yerine halkına karşı güç gösterisinde bulundu. Sonuç; camdan kafese tıkıldı.
Halkın yarısının katılmadığı ve katılanların da üçte ikisinin oy vermediği ABD vatandaşı Mursi geldi iktidara. O da, halkın tamamını kucaklamak yerine belli bir kesimi ön plana çıkardı. Halk yine sokaklara çıktı. Darbe oldu ve Mursi demir parmaklıklar ardında can verdi.
42 yıl iktidarda kalan Kaddafi de çağın, insanların, ihtiyaçların değiştiğinin farkında değildi. Halkın isteklerine ısrarla kulaklarını tıkadı. Halk da meydanlara çıktı. Kaddafi de halkı dinlemek yerine susturmayı tercih etti.
Zaten birileri çoktan pusuya yatmıştı ve Libya bir anda paramparça oldu. Libyalılar, kardeş katili olurken, emperyalistler zengin oldu.
Ya Suriye? Beşşar Eset ile çok iyi bir ivme yakalamıştı. İki hemşire nöbetteyken, Mısır'da yaşanan olaylara binaen, 'darısı bizim başımıza' twiti ile gözaltına alındılar.
Akrabaları karakol önünde toplandı. Polis dağıtmak istedi. Bir de baktık ki, Suriye yanıyor.
Evet, bunlar ve daha fazlası Büyük Ortadoğu Planının parçalarıydı, ABD, AB, İsrail organizasyonuydu. Tamam da, kullandıkları sendin, bendim. Neden kullanıldın ve neden benim kullanılmama izin verdin?
Her yangın küçük bir kıvılcımla başlar
Tunus'ta, 'Arap Baharı' dedikleri kardeş kavgasını başlattıklarında Merhum Prof. Dr. Haydar Baş hocamız şöyle diyordu:
"Her yangın küçük bir kıvılcımla başlar. Bunu herkesin çok iyi bilmesi lazım… Şimdi sosyal olayların vukuu da aynen bunun gibidir. Bir kıvılcımla başlar ama sonucun ne olacağını kimse tahmin edemez. O bakımdan siyasilere düşen görev hastalığın teşhisidir.
Vatandaş, devletinden bir şey ister. Bunu önce hukuki yollarla ister. Devlet, vatandaşa bunu verirse ne âlâ. Vermediyse vatandaş hukuku terk eder.
Sen şimdi yargıyı da eline alsan, istediğin gibi tahakküm etme imkânın da olsa yarın öyle bir durum gelir ki, yargıyı da kimse dinlemez. İnsanların bir doyum noktası vardır. O noktaya geldi mi her şey kökünden biter…
Hiçbir zaman sarsılmaz gözüyle bakılan komünizm bile bitti. Hem de bir gecede bitti. Dolayısıyla despot bir idare ilânihaye devam edemez…
Batı'nın hizmetinde olan, kölelik ve uşaklık yapanın kaderi Batı ile batmak olacaktır. Bunda kimsenin kuşkusu olmasın!"
Siyasetçileri bilmem ama milletimizin bir an önce kendine gelmesi lazım. Biz, kardeşiz. Biz hasım, düşman olamayız. Bu ülke hepimizin. Bize lazım olan, koltuğun sefasını süren değil hakkını verme azminde olan siyasetçilerdir, çözüm ve çaresi olan liderlerdir.
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025