Serveti ve şerefi nerede arıyorlar?
Muhtar b. Ebu Ubeyde, Medain'in temsilcisi olan amcası Sa'd b. Mesud'a şöyle dedi: 'Servet ve şeref istiyor musun?' O da; 'Nerde ve nasıl?' deyince, Muhtar; 'Hasan'ı yakalayıp Muaviye'ye teslim ederek bunu elde edebilirsin'
24.06.2012 00:00:00
Taberî Tarihi'nde İmam Hasan'ın barış yapması konusunda şunlar yazar: "Halk, İmam Hasan'ın (a.s.) hilâfetini kabul ettikten sonra, İmam halkı Kûfe'den çıkarıp Medain'e getirdi ve Kays b. Sa'd'ı 12 bin kişilik öncü birliğin başında önceden gönderdi. Muaviye de Şamlılarla hareket edip Meskin bölgesine vardı. İmam'ın Medain'de bulunduğu sırada, ordusunun arasından birisi yüksek sesle şöyle bağırdı: 'Kays b. Sa'd öldürüldü! Kaçın' Bunu duyan insanlar kaçmaya başladılar ve İmam'ın çadırını yağmaladılar. Hatta ayaklarının altına serdiği bir halı parçası için onunla yaka paça oldular. İmam (a.s.) karargâhından ayrılıp, Medain şehrinde bulunan beyaz, etrafı duvarla çevrili küçük bir eve yerleşti. Muhtar b. Ebu Ubeyde, Medain'in temsilcisi olan amcası Sa'd b. Mesud'a şöyle dedi: 'Servet ve şeref istiyor musun?' O da; 'Nerde ve nasıl?' deyince, Muhtar; 'Hasan'ı yakalayıp Muaviye'ye teslim ederek bunu elde edebilirsin' dedi. Sa'd ise; 'Allah'ın lâneti sana olsun! Demek, Allah'ın Resulü'nün kızının oğlu ile savaşacak ve elini ayağını bağlayıp teslim edeceğim ha! Ne namert biriymişsin sen!' cevabını verdi. İmam Hasan (a.s.) durumunun elverişsizliğini görünce, barış istemek için Muaviye'ye adam gönderdi. Muaviye de, Abdullah b. Amir ve Abdurrahman b. Semure b. Habib b. Abdu Şems'i, Medain'de bulunan İmam Hasan'a (a.s.) gönderdi. Onlar da İmam'ın önerilerini kabul edip barış anlaşması yaptılar."
İbn-i Esir (el-Kâmil) Tarihi'nde ise şu ifadeler vardır: "Hasan (a.s.) Medain'e vardığında, ordunun safları arasında biri şöyle seslendi: 'Ey Millet! Kays b. Sa'd öldürüldü, kaçın!' Halk bu sözü duyunca kaçmaya ve İmam'ın her şeyini yağmalamaya başladı." (Bundan sonra, daha önce Taberî'den naklettiğimiz sözleri o da aktarıyor ve) ardından şunları söylüyor: "... Bazıları Hasan'ın, işi Muaviye'ye bırakmasının sebebini şöyle açıklarlar: Muaviye, hilafetin teslim edilmesi hususunda (evet, aynen böyle geçer) İmam Hasan'la (a.s.) yazışmalarda bulunuyordu, işte o dönemde İmam Hasan (a.s.) halka bir hutbe irad etti. Hutbesinde, Allah'a hamd ü senâdan sonra şöyle buyurdu: 'Allah'a and olsun ki, bizim, Şam halkı ile aramızda geçen davamızda bir şüphe ve pişmanlığımız olmamıştır; lâkin biz onlarla birlik, beraberlik ve sabrımızın yardımıyla savaşıyorduk. Şimdi ise birlik, beraberliğin yerini düşmanlıklar, sabrın yerini de sabırsızlık ve karmaşa ortamı almıştır. Sizler Sıffin Savaşı'na giderken dininizi dünyanıza tercih etmiştiniz; fakat şimdi, dünyanızı dininizin önüne geçirmektesiniz. Şu anda sizler iki maktul arasında bulunmaktasınız: Kendisine ağladığınız Sıffin ve intikamını almak istediğiniz Nehrevan. Maktulün geride kalanları ahdinde durmayan namertlerdir ve ağlayanlar ise bozgunculuk peşindeler. Biliniz ki, Muaviye bizi, haysiyet ve insaftan yoksun bir işe davet etmekte. Eğer ölmeye hazırsanız, sözünü kendisine yutturalım ve kılıçların gölgesinde onu Allah'ın mahkemesine çıkaralım. Ama eğer yaşamak fikrindeyseniz, önerisini kabul edelim de gönlünüz ferah olsun..." "Halk her taraftan bağırmaya başladı: Mühlet, mühlet! Barışı kabul et.'
(Bu olay halkın nasıl bir ruh haline sahip olduğunu açıkça gösteriyor. İnsanlar kayıtsız şartsız biat ettikleri Peygamber torununu yalnız bırakıyor ve barış yapmasını istiyorlardı)."
İbn-i Esir (el-Kâmil) Tarihi'nde ise şu ifadeler vardır: "Hasan (a.s.) Medain'e vardığında, ordunun safları arasında biri şöyle seslendi: 'Ey Millet! Kays b. Sa'd öldürüldü, kaçın!' Halk bu sözü duyunca kaçmaya ve İmam'ın her şeyini yağmalamaya başladı." (Bundan sonra, daha önce Taberî'den naklettiğimiz sözleri o da aktarıyor ve) ardından şunları söylüyor: "... Bazıları Hasan'ın, işi Muaviye'ye bırakmasının sebebini şöyle açıklarlar: Muaviye, hilafetin teslim edilmesi hususunda (evet, aynen böyle geçer) İmam Hasan'la (a.s.) yazışmalarda bulunuyordu, işte o dönemde İmam Hasan (a.s.) halka bir hutbe irad etti. Hutbesinde, Allah'a hamd ü senâdan sonra şöyle buyurdu: 'Allah'a and olsun ki, bizim, Şam halkı ile aramızda geçen davamızda bir şüphe ve pişmanlığımız olmamıştır; lâkin biz onlarla birlik, beraberlik ve sabrımızın yardımıyla savaşıyorduk. Şimdi ise birlik, beraberliğin yerini düşmanlıklar, sabrın yerini de sabırsızlık ve karmaşa ortamı almıştır. Sizler Sıffin Savaşı'na giderken dininizi dünyanıza tercih etmiştiniz; fakat şimdi, dünyanızı dininizin önüne geçirmektesiniz. Şu anda sizler iki maktul arasında bulunmaktasınız: Kendisine ağladığınız Sıffin ve intikamını almak istediğiniz Nehrevan. Maktulün geride kalanları ahdinde durmayan namertlerdir ve ağlayanlar ise bozgunculuk peşindeler. Biliniz ki, Muaviye bizi, haysiyet ve insaftan yoksun bir işe davet etmekte. Eğer ölmeye hazırsanız, sözünü kendisine yutturalım ve kılıçların gölgesinde onu Allah'ın mahkemesine çıkaralım. Ama eğer yaşamak fikrindeyseniz, önerisini kabul edelim de gönlünüz ferah olsun..." "Halk her taraftan bağırmaya başladı: Mühlet, mühlet! Barışı kabul et.'
(Bu olay halkın nasıl bir ruh haline sahip olduğunu açıkça gösteriyor. İnsanlar kayıtsız şartsız biat ettikleri Peygamber torununu yalnız bırakıyor ve barış yapmasını istiyorlardı)."