Gittin, yaktın da gittin.
Ciğerime kor ateşleri koydun da gittin. Şimdi resmin karşımda…
O güzel gözlerin, o merhamet dolu bakışların, o bembeyaz dişlerinle mahcup gülüşlerin. Çok güzelsin ağabeyim.
Sen bu kadar mı güzeldin?
Hastalandığında bakışların, konuşman o sevgiliye ne kadar da benzemişti. Ses tonun, öfken, gözlerindeki derinlik…
Sana baktığımda hayret ederdim. İnsan sevdiğine ancak bu kadar benzer.
Seni biz tabuta koymadık ki ağabeyim. Çünkü sen adeta diriydin. O kadar güzeldin, o kadar canlıydın ki, sadece uyuyordun. Gittiğin yerlerin güzelliğini anlatıyordun sanki bizlere. Bir insan bu kadar mı güzel olur?
Sen ölmedin ağabeyim. Sadece ayrıldık. Hasretin yakıyor şimdi...
Hani yaz akşamları balkonda beraber çay içerken kahkahalarımız yükselirdi, hafta sonlarımızın, Ramazan akşamlarımızın saadet dolu anları vardı ya, işte onlardan yetim kaldık. Yazlarımız kışa döndü. Kışları da yandı kavruldu ağabey. Baharların rengi soldu. Evimizin direği yıkıldı...
Sen orada çok mutlusun biliyoruz. Sen Hayri Baba’nın yanında, çok sevdiğin Hacı Mustafa amcanın, Lütfullah ağabeyin ve diğer dostlarının yanındasın.
Varsın mezar taşında Hakan Bektaşoğlu yazsın. Sen sevgilinin Hasan’ıydın. Sana öyle sahip çıktı, hem de öyle sahip çıktı ki cümle âlem onun irşadına hayran kaldı. Helal sana ağabeyim senin de evlatlığına helal olsun. Hep istikamet üzere oldun ve kazandın. Şimdi sana tek bir sözüm var.
Hani sen bir şey olduğunda buğulu gözlerinle ağabeylere küsülmez derdin ya. Ben sana hiç küsmedim ki ağabeyim. Ama şimdi küserim. Neye biliyor musun? Ruz-ı mahşerde “Ya Rabbi bunlar benim kardeşlerim. Onlar ve ben seni çok seviyoruz. Seni seveni de çok seviyoruz. Onları ve bizi bir arada eyle” demezsen.
Hani beş kardeş hacca gidecektik ya. Şayet nasip olur da gidersek orada da “Ya Resulüllah (sav) bunlar benim kardeşlerim. Onlar ve ben seni de ve seni seveni de çok seviyoruz” demezsen.
Mezarına geldiğimizde Hayri Baba’ya “Kardeşlerim gelmiş, onlar sizi ve sizi seveni de çok seviyor demezsen” işte o zaman küserim ağabey. Sana küsmek ne mümkün ama küserim ağabeyim, bu sefer gerçekten küserim.
Rabbim seni çok sevdi ve yanına aldı. O verdi, o aldı. İnandık ve iman ettik.
Çok güzeldin, çok özeldin ağabeyim.
Seni çok özleyeceğiz.
Bir gün o sevgilinin yanında hep beraber kavuşacağımız, o güne kadar elveda ağabeyim.
Seni çok seviyoruz.
O güne kadar elveda, elveda, elveda.
Ciğerime kor ateşleri koydun da gittin. Şimdi resmin karşımda…
O güzel gözlerin, o merhamet dolu bakışların, o bembeyaz dişlerinle mahcup gülüşlerin. Çok güzelsin ağabeyim.
Sen bu kadar mı güzeldin?
Hastalandığında bakışların, konuşman o sevgiliye ne kadar da benzemişti. Ses tonun, öfken, gözlerindeki derinlik…
Sana baktığımda hayret ederdim. İnsan sevdiğine ancak bu kadar benzer.
Seni biz tabuta koymadık ki ağabeyim. Çünkü sen adeta diriydin. O kadar güzeldin, o kadar canlıydın ki, sadece uyuyordun. Gittiğin yerlerin güzelliğini anlatıyordun sanki bizlere. Bir insan bu kadar mı güzel olur?
Sen ölmedin ağabeyim. Sadece ayrıldık. Hasretin yakıyor şimdi...
Hani yaz akşamları balkonda beraber çay içerken kahkahalarımız yükselirdi, hafta sonlarımızın, Ramazan akşamlarımızın saadet dolu anları vardı ya, işte onlardan yetim kaldık. Yazlarımız kışa döndü. Kışları da yandı kavruldu ağabey. Baharların rengi soldu. Evimizin direği yıkıldı...
Sen orada çok mutlusun biliyoruz. Sen Hayri Baba’nın yanında, çok sevdiğin Hacı Mustafa amcanın, Lütfullah ağabeyin ve diğer dostlarının yanındasın.
Varsın mezar taşında Hakan Bektaşoğlu yazsın. Sen sevgilinin Hasan’ıydın. Sana öyle sahip çıktı, hem de öyle sahip çıktı ki cümle âlem onun irşadına hayran kaldı. Helal sana ağabeyim senin de evlatlığına helal olsun. Hep istikamet üzere oldun ve kazandın. Şimdi sana tek bir sözüm var.
Hani sen bir şey olduğunda buğulu gözlerinle ağabeylere küsülmez derdin ya. Ben sana hiç küsmedim ki ağabeyim. Ama şimdi küserim. Neye biliyor musun? Ruz-ı mahşerde “Ya Rabbi bunlar benim kardeşlerim. Onlar ve ben seni çok seviyoruz. Seni seveni de çok seviyoruz. Onları ve bizi bir arada eyle” demezsen.
Hani beş kardeş hacca gidecektik ya. Şayet nasip olur da gidersek orada da “Ya Resulüllah (sav) bunlar benim kardeşlerim. Onlar ve ben seni de ve seni seveni de çok seviyoruz” demezsen.
Mezarına geldiğimizde Hayri Baba’ya “Kardeşlerim gelmiş, onlar sizi ve sizi seveni de çok seviyor demezsen” işte o zaman küserim ağabey. Sana küsmek ne mümkün ama küserim ağabeyim, bu sefer gerçekten küserim.
Rabbim seni çok sevdi ve yanına aldı. O verdi, o aldı. İnandık ve iman ettik.
Çok güzeldin, çok özeldin ağabeyim.
Seni çok özleyeceğiz.
Bir gün o sevgilinin yanında hep beraber kavuşacağımız, o güne kadar elveda ağabeyim.
Seni çok seviyoruz.
O güne kadar elveda, elveda, elveda.
Şenay Ceylan / diğer yazıları
- Ağabeylerin güzeline / 11.04.2013