Anlatılanlarla yaşanılanların çatıştığı, gerçekler yerine hayallerin ön plana çıktığı, ortak menfaatlerin değil de ideolojilerin sahiplenildiği garip günlerden geçiyoruz.
Örneğin AKP'li seçmene bakıyorsun! Myanmar'dan Libya'ya, Yemen'den Kırım'a uzanan bir hayal dünyasına sokulmuşlar.
MHP'li seçmenlere bakıyorum! Bu ülkede gündemi Devlet Bahçeli belirler, kritik adımların arkasında MHP vardır. Biz ne dersek o olur, havasındalar!
İYİ Partili arkadaşlara bakıyorsun! '(MHP'ye atıfla) Kimin gerçek vatan sevdalısı olduğunu onlarda anladı. Artık anahtar parti bizi', edasındalar.
CHP'li seçmene bakıyorsun! Hep yürüyorlar, hep eleştiriyorlar ve biz, Atatürk'ün partisiyiz, söylemi dışında ele avuca sığan milli-manevi ve ekonomik fikir ortaya koyamıyorlar.
HDP'li seçmene bakıyorsun! Daha doğrusu ben, bakmaya utanıyorum. Çünkü bu insanlarımızı başta HDP olmak üzere meclisteki partiler sakız etmiş, çiğniyorlar.
Kimi zaman terörist, kimi zaman baş tacı ediyorlar. Ama bu insanlar ne yer, ne içer, hangi koşullarda hayatta kalma mücadelesi veriyor, kimse ilgilenmez.
Milli Görüş seçmeni ise 'dün gömleklerini çıkaranlar bugün tekrar gömleklerini giyerler mi' diye bir umut içinde.
Bu mealde ben, Bağımsız Türkiye Partisi seçmenine bakmanızı tavsiye ederim. Bir çok arkadaş ziyaretimiz gelir. İstanbul'da olmayanlar ise internet, sosyal medya aracılığıyla bize ulaşırlar.
İş politikadan dış politikaya, tarımdan sanayiye, borçlardan faizlere, kredilerden hacizlere, Akdeniz'den Karadeniz'e, Ortadoğu'dan Avrupa'ya, milli ve manevi değerlerimiz üzerine oynanan oyunlara kadar ne kadar gündem varsa aynen haber kanallarına çıkan gazeteci, akademisyenler gibi size anlatırlar.
Nereden biliyorum? Çünkü bize de anlatıyorlar. Sadece anlatmakla kalmıyorlar! Çözüm yollarını da ifade ederler. Milli Ekonomi Modelini, Ehl-i Beyt külliyatını, Hoş Geldin Atatürk eserini, Milli ve Manevi Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler gibi Prof. Dr. Haydar Baş'ın eserlerini kaynak gösteriyorlar.
Bu arkadaşlar çaycıdır, güvenlikçidir, esnaftır, amatör sporcudur, memurdur, işçidir, işverendir, emeklidir.
Bizler ve arkadaşlarımızın bu bilgi, basiret ve feraset noktasına nasıl eriştiler, sorusunun cevabı Merhum Baş Hocamızın hayata bakış açısındadır.
Baş Hocamız parti için, ideoloji için, mal, makam, mevki için insanlara el uzatmadı.
İnsanı merkeze koyarak kendisine, ailesine, devletine, milletine faydalı bireyler yetiştirdi. Hesap gününü hatırlatarak, 'yapılan her işte hedefin Allah rızası' olmasını gerektiğini gönüllere işledi.
Merhum Baş Hocam, insana dikkat çekerek, 'günümüzde zihinlerin, gönüllerin işgal edildiğini' vurgular ve şöyle derdi; "Akıp giden zamanla birlikte esaretin gittikçe çoğalan ve gelişen türleri göze çarpmaktadır. Elleri zincirli, ayakları prangalı insanlara rastlamak eskisi kadar mümkün değildir. Fakat bu, her yanda hürriyetin insanlar üzerine sağanak, sağanak boşaldığı anlamına gelmez. Çünkü artık prangalanan düşünce ve zihinler, istila ve işgal edilen gönül ve ruh dünyalarıdır." (İman ve İnsan sh:234)
Aklı ve gönlü kelepçelenmiş, esir alınmış, işgal edilmiş birey ve bireylerin oluşturduğu toplumda huzur, ahlak, saadet olabilir mi? Olmadığını hem sokaklarda, hem ekranlarda hepimiz görüyoruz. Aslında gördüğümüz kendimizdir.
Merhum Baş Hocam bu gerçeği de şöyle ifade ediyordu;
"Toplum, insanların iç dünyasının görüntüsüdür denilebilir. Başka bir ifadeyle toplum, insan denen varlığın aynasıdır.
Fert, kendi dünyasında düşündüklerini toplum denen meydanda uygulamaya koyar. O halde her toplum, kendini oluşturan insan veya insanlar demektir…
Bu gün hiç kimsenin toplumdan şikâyet ederek, kendini müdafaa etmesi ve mesuliyetten kurtulması değildir. Hepimiz bu toplumda var olan kötülüklerden mesulüz.
Bizler, bireyler olarak varlığımızda mevcut olan yanlışları, hataları düzeltmeye mecburuz. Birbirimize zarar veren duygu ve düşünceleri ıslah etmeliyiz ki, toplumda yanlışlar olmasın…" (İman ve İnsan sh:225–26)
Maddi ve manevi özgürlüğümüzü en kısa zamanda ilan etmek dileklerimle…
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025