Bizim insanımız... Saf, temiz, berrak duygulara sahip... Tanışıyoruz, sohbet, muhabbet... Genel Başkanımız gündem oluyor, muhatabımız gayet samimi bir şekilde; "Haydar Baş, bizim hocamız, hiçbir sohbetini kaçırmayız, Meltem TV'den de aile boyu Kur'an öğrendik" şeklinde takdir ve minnet duygularını ifade ediyorlar.Aradan üçbeş gün geçiyor aynı insanla karşılaşıyoruz ve hayretler içinde kalıyoruz. Bakıyoruz el ayak, göz kulak, isim resim aynı, evet o adam. Ama narkoz yemiş gibi bir hali var. Yaklaşıyor, "Hocam kusura bakma, bizim mahallede abiler söylediler, onların dediğine diyorum, Haydar Hoca profesörlüğünü para ile satın almış öyle mi? Hocalara siyaset yakışmazmış..."Bu ve benzeri dedikodularla, bir bakıyorsunuz ki o insanı sıfırlamışlar.Bu sakız çok eski, eskimiş ve çürümüş ve de çöpe atılmış bir sakız. Ama birileri ille de çöpten bulunmuşlardan olsun diyor. Heveslisi oldukça da çöplükte sakız bitmiyor. O çiğneyip ona veriyor, o da bir başkasına ve çöplükten toplanmış sakızlar ağızdan ağıza dolaşıyor.Çöplükten topladıkları bu sakızları çiğnerken çıkardıkları sesle, gerçekleri haykıran bazı sesleri bastırmak, yıldırmak istiyorlar.Çöplüğe atılmış sakız meraklısı bu çevreler niçin BTP Lideri Prof. Dr. Haydar Baş'ı dillerine dolamışlardır ve çirkin kampanyalarını sürdürmektedirler?Çünkü diyalog tuzağını kamuoyuna açıklayan, diyolog projesinin fikir babalarını ve sinsi niyetlerini ortaya koyan Haydar Baş Bey'dir. Haydar Hoca'nın bu dik duruşu, bu delikanlı tavrı, diyalog tuzağının, ılımlı İslam ihanetinin Türkiye distribütörlerinin maskelerini indirmiş, cascavlak ortaya çıkartmıştır.Diyecekleri hiçbir şey kalmadığı, savunacak sağlam gerekçeleri olmadığı için ağababalarının, sam amcalarının talimatı ile çöplükten topladıkları sakızları şapırdatıp duruyorlar. Ama sakız şapırtısı ne kadar ses çıkaracak ki, gök gümbürtüsü gibi gümbür gümbür gerçekleri bastırabilsinler.Genel Yayın Yönetmenimiz Mehmet Emin Koç bey, geçtiğimiz çarşamba günkü yazısında iktibas etmişti, ben de ondan iktibas ediyorum. Aşağıda okuyacağınız satırların sahibi benim hem köylüm, hem de ilkokul arkadaşım, Prof. Dr. Nedim Macit bey. Bu basiretli, firasetli ve de isabetli gözlemlerinden ötürü kendilerini tebrik ediyorum:"Hoşgörü ve diyalog, stratejik nöbet değişimine bağlı olarak küresel aktörlerin İslam dünyasına yönelik işgalci ve sömürgeci hareketlerini en etkili biçimde meşrulaştıran bir din anlayışı sunma projesidir. Bunun adı da küresel stratejik amaçlara uydurulmuş "ılımlı İslam" projesidir. Aktörleri ise, uluslararası boyut kazanmış bir cemaat ve bu cemaatin üniversitelere, özellikle ilahiyat fakültelerine kadar uzanan açık ve gizli sözcüleridir...Hem küresel imhanın uygun zemini, hem de şiddeti besleyen ideolojik ve ekonomik araçlar, küresel hegemonya tarafından oluşturulduğuna göre; özgürlük havarileri, hoşgörü ve diyalogdan bahseden cennet yüzlü dudu dilli muhabbet fedaileri bu konuda niçin sessizler? Dinlerarası diyalog toplantılarında bu zamana kadar ABD'nin şiddet politikalarını kınayan, onu uluslararası anlaşmaları imzalamaya çağıran tek bir karar çıkmış mıdır? Hayır. Bizdeki hoşgörü ve diyalog havarileri bu süreci niçin din adına kutsuyorlar? Küresel hegemonya ses çıkarmıyor; çünkü bunların üretimi, satımı ve hatta kullanımı özel güç ve öteki kalıbına göre işlemektedir. Hoşgörü ve diyaloğun içini boşaltan zevat bu süreci de kutsuyor, çünkü kutsal ve ulvi değerlerini satanların başka satacakları bir şey yoktur. Böyle bir algı kalıbına sahip dini-politik zevat, kendi kültürel dünyasına yönelmiş silahları özgürlük çubuğu olarak görüyorlar herhalde... Güce kilitlenmiş bir zihnin dile getirdiği ve savunduğu hoşgörü ve diyalog ancak zilleti kutsar ve gücün cürümlerini meşrulaştırır."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025