‘Şahsını yükseltme ki zikir ehli olabilesin’
Hz. Ali (r.a.) şöyle buyurur: “Tebdil gez. Meşhur olmayı arzulama. Şahsını yükseltme ki, zikir ehli olabilesin. Öğren, saklı tut, sus ki selâmeti bulasın. Aksi halde iyiler memnun olsa da, kötülerin öfkesi çetin olur.”
05.09.2023 21:00:00
Hakan Akkuş
Hakan Akkuş





İmam Gazali Hazretleri şöyle buyurdu:
Şöhret sahibi olmak, başa geçmek kalplerin sevdiği şeylerdir. Bunun terki ancak sıddık zümresi için kolay olur. Bu sebeple şöyle demişler: "Sıddıklar zümresinin kalbinden çıkan dertlerin sonuncusu, baş olmak sevgisidir."
Bilesin ki, şöhretten garaz, ün sahibi olup adın dillerde dolaşmasını arzulamaktır. Bu hal kötüdür. Ancak, Allah Teâlâ'nın dininin neşri için meşhur edip, ünlü kıldığı kimse bu hükmün dışındadır.
Bir hadis-i şerif şöyledir: "İnsanoğluna şer olarak din ve dünya işlerinde sivrildiği için, parmakla gösterilmesi yeter. Ancak, Allah'ın esirgediği kimseler hariç."
Hz. Ali (r.a.) şöyle buyurur: "Tebdil gez. Meşhur olmayı arzulama. Şahsını yükseltme ki, zikir ehli olabilesin. Öğren, saklı tut, sus ki selâmeti bulasın. Aksi halde iyiler memnun olsa da, kötülerin öfkesi çetin olur."
İbrahim Edhem diyor ki: "Şöhreti seven, Allah'ın doğru kıldığı kimse değildir."
Enes anlatıyor: "Bir gün İbn Mes'ud (r.a.) evinden çıktı. Halk peşinden gidiyordu. Onlara döndü ve şöyle dedi: Beni takip etmenizin hikmeti ne? Allah'a yemin olsun, eğer benim ne gibi hayırlara kapımın kapandığını bilseydiniz, biriniz bile beni takip etmezdi."
Hz. Hasan diyor ki: "İnsanların peşinden gelen ayak sesleri, ancak ahmakların kalbini bağlar."
Ünsüz yaşamanın değeri hakkında hadis-i şerifler ise şöyledir:
"Birçok saçı dağınık ve rengi sararmış, kendisini örtemeyecek şekilde yırtık pırtık libasa bürünmüş kimseler vardır ki, bir şeyi Allah adına yemin edip isteseler, muhakkak Allah Teâlâ arzularını yerine getirir."
"Cennet ehlinin çoğu, giyecek şey dahi pek bulamayan, rengi sararmış, saçı dağınık kimselerdendir. Onlar, dünyalık adamların huzuruna çıkmak için izin isteseler, alamazlar. Kadınlarla evlenmek için nişan taksalar, nikâhları kıyılmaz. Konuşmak isteseler, sessiz durup, dinleyen olmaz. Dertleri yüreklerinde kalır. Ama kıyamet günü birinin nuru, mahşer halkına dağılacak olsa, hepsine yeter."
Muaz b. Cebel, Peygamber Efendimizin kabri başında oturmuş ağlıyordu. "Niçin ağlıyorsun", diye sorulunca; Peygamber Efendimizden duyduğu şu hadis-i şerifi okudu: "Az bir gösteriş şirk sayılır. Allah gizlice ittika sahibi olanları sever. Onlar kaybolsalar, bulunamazlar. Bir mecliste hazır olsalar, tanınmazlar. Kalpleri hidayet kandilidir. Cümle dar, karanlık yerlerden necat bulurlar."
İbn Mes'ud (r.a.) şöyle buyurur: "İlim kaynağı, hidayet kandilleri olunuz. Evlerinizdeki münzevi hali bırakmayınız. Gece kandilleri olup, kalplerinizi aydınlatın, parlatın, yenileyin. Elbisenizin illâ yeni olmasına çalışmayın. Böyle yaparsanız, sema ehli sizi tanır, yer ehlinden de saklı durursunuz."
(El-Mürşidü'l-Emîn ilâ Mev'izeti'l-Mü'minîn'den...)
Şöhret sahibi olmak, başa geçmek kalplerin sevdiği şeylerdir. Bunun terki ancak sıddık zümresi için kolay olur. Bu sebeple şöyle demişler: "Sıddıklar zümresinin kalbinden çıkan dertlerin sonuncusu, baş olmak sevgisidir."
Bilesin ki, şöhretten garaz, ün sahibi olup adın dillerde dolaşmasını arzulamaktır. Bu hal kötüdür. Ancak, Allah Teâlâ'nın dininin neşri için meşhur edip, ünlü kıldığı kimse bu hükmün dışındadır.
Bir hadis-i şerif şöyledir: "İnsanoğluna şer olarak din ve dünya işlerinde sivrildiği için, parmakla gösterilmesi yeter. Ancak, Allah'ın esirgediği kimseler hariç."
Hz. Ali (r.a.) şöyle buyurur: "Tebdil gez. Meşhur olmayı arzulama. Şahsını yükseltme ki, zikir ehli olabilesin. Öğren, saklı tut, sus ki selâmeti bulasın. Aksi halde iyiler memnun olsa da, kötülerin öfkesi çetin olur."
İbrahim Edhem diyor ki: "Şöhreti seven, Allah'ın doğru kıldığı kimse değildir."
Enes anlatıyor: "Bir gün İbn Mes'ud (r.a.) evinden çıktı. Halk peşinden gidiyordu. Onlara döndü ve şöyle dedi: Beni takip etmenizin hikmeti ne? Allah'a yemin olsun, eğer benim ne gibi hayırlara kapımın kapandığını bilseydiniz, biriniz bile beni takip etmezdi."
Hz. Hasan diyor ki: "İnsanların peşinden gelen ayak sesleri, ancak ahmakların kalbini bağlar."
Ünsüz yaşamanın değeri hakkında hadis-i şerifler ise şöyledir:
"Birçok saçı dağınık ve rengi sararmış, kendisini örtemeyecek şekilde yırtık pırtık libasa bürünmüş kimseler vardır ki, bir şeyi Allah adına yemin edip isteseler, muhakkak Allah Teâlâ arzularını yerine getirir."
"Cennet ehlinin çoğu, giyecek şey dahi pek bulamayan, rengi sararmış, saçı dağınık kimselerdendir. Onlar, dünyalık adamların huzuruna çıkmak için izin isteseler, alamazlar. Kadınlarla evlenmek için nişan taksalar, nikâhları kıyılmaz. Konuşmak isteseler, sessiz durup, dinleyen olmaz. Dertleri yüreklerinde kalır. Ama kıyamet günü birinin nuru, mahşer halkına dağılacak olsa, hepsine yeter."
Muaz b. Cebel, Peygamber Efendimizin kabri başında oturmuş ağlıyordu. "Niçin ağlıyorsun", diye sorulunca; Peygamber Efendimizden duyduğu şu hadis-i şerifi okudu: "Az bir gösteriş şirk sayılır. Allah gizlice ittika sahibi olanları sever. Onlar kaybolsalar, bulunamazlar. Bir mecliste hazır olsalar, tanınmazlar. Kalpleri hidayet kandilidir. Cümle dar, karanlık yerlerden necat bulurlar."
İbn Mes'ud (r.a.) şöyle buyurur: "İlim kaynağı, hidayet kandilleri olunuz. Evlerinizdeki münzevi hali bırakmayınız. Gece kandilleri olup, kalplerinizi aydınlatın, parlatın, yenileyin. Elbisenizin illâ yeni olmasına çalışmayın. Böyle yaparsanız, sema ehli sizi tanır, yer ehlinden de saklı durursunuz."
(El-Mürşidü'l-Emîn ilâ Mev'izeti'l-Mü'minîn'den...)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.