Irak'ın devrik Devlet Başkanı Saddam Hüseyin cumartesi sabahı idam edildi. Bu idam, gerek dünya kamuoyuna gerekse Irak'ın iç karışıklığına verilmiş bir mesajdır.Irak'ın 24 yıllık devlet başkanını bayram sabahı asan ABD, dünyaya "Ben istediğimi yaparım, kimse karşımda duramaz" mesajını verirken, Irak içindeki mezhep karışıklıklarını körüklemek, iç çatışmalara zemin hazırlamak düşüncesindedir. Irak'ta ciddi şekilde hezimete uğrayan ABD, bu şekilde hedef saptırmanın ve içinde bulunduğu hezimeti ört pas etmenin hesabı içindedir. Saddam'ın infazından önce son olarak "birlik içinde kalın " demesi de manidardır.2003'te yakalanan Saddam, yargılandığı davaların henüz bir tanesi sonuçlanmışken apar topar idam edildi. ABD, İngiltere, Avusturalya ve İran idamı onaylarken, AB bu infazı "acele verilmiş bir karar" ve "barbarca bir hareket" şeklinde yorumladı. Hamas'a göre olay "siyasi bir cinayet"...1982 yılında Duceyl katliamında 148 sivilin; 1988'de Halebçe'de çoğu kadın ve çocuk 5 bin kişinin ölümünden sorumlu olan Saddam dar ağacına giderken, 30 bin kişinin katili olan Apo'nun dosyası hangi sebeple hasır altı edilmektedir? ABD, kendi eliyle büyüttüğü kanlı bir diktatörü yine kendi çıkarları doğrultusunda yok etmiştir. Saddam ABD ile ortaklaşa işlediği suçlar neticesi idam edilmiştir. Bush'a göre bu "adalet ve demokrasinin bir gereğidir." Fakat aynı adalet Bosna'da yüzbinlerce Müslümanı katleden Sırp lider Miloseviç'e uygulanmamıştır. Karabağ'da büyük katliamlar yapan Ermenistan göz ardı edilmektedir.Bugün itibariyle bir devlet terörü uygulayarak sivilleri vuran İsrail için Amerika'nın demokrasi ve adalet mekanizması nedense işletilmiyor.Fakat işgalin gölgesinde bir mahkeme tarafından yargılanan Saddam Hüseyin Duceyl katliamından dolayı suçlu bulunuyor ve bayram sabahı kameralar önünde idam ediliyor. Görünen o ki, ABD çıkarları gerektirdiğinde yani işine geldiği zaman adalet ve demokrasiyi devreye koyuyor. Bugün Irak'ta gittikçe batağa saplanan ABD'nin çıkarları Saddam'ın infazını gerektirmiştir. Çünkü Amerika hezimetini ancak hedef saptırıp, ülkeyi iç karışıklığa sürükleyerek gizleyebileceğini hesap etmektedir. Bu hesap büyük ölçüde tutacak gibi görünüyor. İnfazın hemen ardından Şii kenti Kufe'de bombalar patladı. Çoğu Şii bölgelerinde olmak üzere toplam 75 kişi öldü. Bu yazı kaleme alındığı sırada Türk Dışişleri infazla ilgili bir yorumda bulunmazken, Devlet Bakanı Kürşat Tüzmen "sınırlarımızda çok sıkıntılı bir bölge oluşacağını" açıkladı. O halde, millet olarak askeriyle, siviliyle; kentlisiyle-köylüsüyle bir ve beraber ve ayık olmalıyız. Ve kimlerle stratejik ortak, dost ve müttefik olduğumuzu bir kez daha düşünmeliyiz. Saddam için hızla işleyen adalet mekanizması, Apo'ya gelince kilitleniyorsa, bu bir çifte standarttan başka ne olabilir? Türk askerinin başına çuval geçiren de aynı mantıktır. O halde başta askerimiz olmak üzere hepimiz uyanık olmalı, gözümüzü açık tutmalıyız. Saddam'ın idamını onaylayan veya onaylamayan herkesin ortak görüşüne göre bu olay bir dönüm noktasıdır. Ve ülkemizi yakından etkileyeceği muhakkaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ahmet Hamza Baş / diğer yazıları
- Gazze'de yaşananlar ve Filistin meselesinin iç yüzü (2) / 25.07.2014
- Gazze'de yaşananlar ve Filistin meselesinin iç yüzü / 24.07.2014
- Aydınların zafiyeti / 13.02.2014
- İdareci kadroları seçerken / 25.12.2013
- Mevlana'yı anlamak / 20.12.2013
- Kim bir zalime yardım ederse / 17.12.2013
- Fransa'nın gerçeği / 26.12.2011
- Kapanmayan yara; Kerbela / 06.12.2011
- Ilımlı İslam deyince / 03.12.2011
- Vicdani red konusuna farklı bir bakış / 01.12.2011
- Gazze'de yaşananlar ve Filistin meselesinin iç yüzü / 24.07.2014
- Aydınların zafiyeti / 13.02.2014
- İdareci kadroları seçerken / 25.12.2013
- Mevlana'yı anlamak / 20.12.2013
- Kim bir zalime yardım ederse / 17.12.2013
- Fransa'nın gerçeği / 26.12.2011
- Kapanmayan yara; Kerbela / 06.12.2011
- Ilımlı İslam deyince / 03.12.2011
- Vicdani red konusuna farklı bir bakış / 01.12.2011