Nafile ibadetŞaban ayının son zamanlarını nafile ibadetlere ağırlık vererek değerlendirmeye çalışmaladır, çünkü farzları îfâya ve haramlardan uzak durmaya dikkat eden ve kul hakkı yüklenmemeye azamî gayret gösteren, böylece üzerindeki aslî borçları ödeyen mümine, nâfile ibâdetlerin kazandıracağı mânevî kazançlarla ilgili Peygamber Efendimizden şöyle bir müjde gelmiştir:
(Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh-'den:)"Allâh Teâlâ ve Tebâreke hazretleri buyurur ki: Benim evliyâma düşmanlık eden kimseye, ben muhakkak harp ilan eylerim". Yani burada denmek istenmiştir ki: Benim dostluğumda ve hıfz-ı emânımda bulunan, daima tâat ve ibâdet ile meşgûl olan hâs kullarıma, evliyâma kim ki düşmanlık ve onlara ezâ ve cefâ ederse o kimse bilmiş olsun ki, Allah, onunla savaşır ve onu mahv u helâk ve sonra da zelil eder. Yine hadisi kudsinin devamında şöyle buyrulur: "Ve benim bazı kullarım, farzları edâsıyla beraber nafile ibadetlere dahî icrâda ve edâda devam eder, tâ ki Ben ona muhabbet ederim, onu severim. Artık ben ona muhabbet edip, ben onu ziyâde sevdikten sonra ben o kulumun işiten kulağı olurum, öyle ki, o, benimle işitir, benimle duyar. Ve dahî ben o kulumun gözü olurum ki, kulum benimle görürVe ben o kulumun eli olurum ki, o kul her benim kudret elimle tutar. Ve ben o kuumun ayağı olurum ki, kulum her yerde benimle yürür. Eğer kulum benden bir şey suâl ederse, hakkâ ki derhal ben ona o şeyi i'tâ eylerim ve kulum şeytandan vesâireden bana istiâze ederse, her halde ben onu muhâfaza eylerim" demektir". (Buhârî'den).Hazret-i Ali -kerremallâhu vecheh-'den rivayete göre, Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle duâ ederdi:"Allâhım! Senin gazabından rızâna sığınırım. Cezandan affına sığınırım. Hâsılı Sen'den Sana sığınırım. Seni lâyık olduğun gibi övemem. Sen kendini nasıl övdüysen öylesin, Yâ Rab!" (Tirmîzî, Daavât, 76).
(Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh-'den:)"Allâh Teâlâ ve Tebâreke hazretleri buyurur ki: Benim evliyâma düşmanlık eden kimseye, ben muhakkak harp ilan eylerim". Yani burada denmek istenmiştir ki: Benim dostluğumda ve hıfz-ı emânımda bulunan, daima tâat ve ibâdet ile meşgûl olan hâs kullarıma, evliyâma kim ki düşmanlık ve onlara ezâ ve cefâ ederse o kimse bilmiş olsun ki, Allah, onunla savaşır ve onu mahv u helâk ve sonra da zelil eder. Yine hadisi kudsinin devamında şöyle buyrulur: "Ve benim bazı kullarım, farzları edâsıyla beraber nafile ibadetlere dahî icrâda ve edâda devam eder, tâ ki Ben ona muhabbet ederim, onu severim. Artık ben ona muhabbet edip, ben onu ziyâde sevdikten sonra ben o kulumun işiten kulağı olurum, öyle ki, o, benimle işitir, benimle duyar. Ve dahî ben o kulumun gözü olurum ki, kulum benimle görürVe ben o kulumun eli olurum ki, o kul her benim kudret elimle tutar. Ve ben o kuumun ayağı olurum ki, kulum her yerde benimle yürür. Eğer kulum benden bir şey suâl ederse, hakkâ ki derhal ben ona o şeyi i'tâ eylerim ve kulum şeytandan vesâireden bana istiâze ederse, her halde ben onu muhâfaza eylerim" demektir". (Buhârî'den).Hazret-i Ali -kerremallâhu vecheh-'den rivayete göre, Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle duâ ederdi:"Allâhım! Senin gazabından rızâna sığınırım. Cezandan affına sığınırım. Hâsılı Sen'den Sana sığınırım. Seni lâyık olduğun gibi övemem. Sen kendini nasıl övdüysen öylesin, Yâ Rab!" (Tirmîzî, Daavât, 76).
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.