Hz. Peygamber açıktan ilk tebliği yapacağı sırada Kureyşlilere hitaben, "Ey Kureyşliler! 'Ben size şu dağın ardında bir ordu var, size doğru geliyor' desem bana ne dersiniz, diye sormuş; oradakiler de hep bir ağızdan 'inanırız, senin yalan söylediğini görmedik' karşılığını vermişlerdi. Bunun üzerine Allah Resulü, 'Şimdi size önünüzdeki azabı haber veriyorum. Eğer Allah'a inanmazsanız, büyük bir azaba uğrayacaksınız' buyurmuştur."
Bu cümlenin üstüne topluluk bir cevap vermeden dağılmıştır. Kureyşlilerin 'Mühammedül Emin' sıfatını layık gördüğü Hz. Muhammed, Allah'ın birliğini, Hakk'ı tebliğ ettiğinde Kureyşliler O'nu yalancılıkla itham etmişler, dedikleriyle alay etmişler ve Allah'ın Peygamberini inanılmaz eziyetlere maruz bırakmışlardır. Hatta Resûlullah'ın amcası Hz. Hamza'nın Müslüman oluşu da bu eziyetlere bir tepkidir.
Hz. Peygamber bir gün Safa Tepesi'nde otururken, yanına gelen Ebu Cehil, O'na küfür ve hakaretlerde bulundu. Hz. Resul, hiçbir karşılık vermediler. Bu küfür ve hakaretleri işiten bir cariye, o sırada avdan dönen Hz. Hamza'nın önünü keserek durumu ona anlattı. "Zulmü görsen asla dayanamazdın" sözleri üzerine hiddetlenen Hz. Hamza, doğru Kâbe'ye Ebu Cehil'in yanına gitti ve ona, "Benim kardeşimin oğluna sövüp, hatırını inciten sensin ha! Ben de artık o dindenim. Gücün yetiyorsa yaptıklarını bana da yap" dedi. Yanındakiler Hz. Hamza'ya yönelmek istese de, Ebu Cehil, "Hamza Müslüman olursa, İslam güç kazanır, ona ilişmeyin" diyerek Hamza'nın tehdidine karşılık vermemiştir.
Bu hal, küfrün 'iman güçlenmesin' diye her türlü hakareti ve saldırıyı görmezden gelebildiğini göstermektedir. Hz. Hamza ertesi gün Allah Resûlü'nün yanına giderek Müslüman oldu.
Özellikle Ebu Cehil'in yanına aldığı müşriklerle beraber Hz. Peygamber'e hakaret eden, sözlerini alaya alan tavırlarına sıklıkla rastlamaktayız. Kureyşli müşrikler, Hz. Peygamber'in pek çok mucizesine şahit oldukları halde onu kolayca yalanlamaktaydılar. Ebu Cehil, Hz. Resul'e, "Eğer hak peygambersen şu ayı ikiye ayır da görelim" teklifinde bulundu. Ay ikiye yarıldığında iman edeceğine söz verdi. Peygamberimiz, aya şehadet parmaklarıyla işaret buyurdular. Ay bir anda ikiye yarıldı. Allah Resûlü üç defa "şahit olunuz" buyurdu. Bu açık mucizeyi inkâr ettikleri gibi, Kureyşli müşrikler Allah Resûlü'ne 'sihirbaz' deme cahilliğini de göstermişlerdir.
Bi'setin yedinci senesinde ciddi bir boykotun yapıldığını görmekteyiz. Haşim ve Muttaliboğulları aileleri, Ebu Tâlib Mahallesi denilen yere topluca taşındılar. Bundan sonra mahalle sakinleriyle irtibat kesildi. Alışveriş yapılmadı ve kız alıp vermeyi bıraktılar. Üç yıl süren boykot, çocukların ve kadınların açılık feryatları arasında geçti. Ağaç yapraklarının ve deri parçalarının kaynatılarak sularının içildiği bu dönem, Hz. Peygamber'in bir mucizesi ile sona ermiştir.
Allah, Kâbe'ye bir kurt musallat etti. Kurt, Kâbe'nin duvarında asılı bulunan boykotun yazılı olduğu kâğıdı yedi. Sadece, "Allah'ım senin isminle başlarım" yazısını bıraktı. Aldığı vahiy üzerine amcasına giden Hz. Peygamber durumu ona anlattı. Ebu Tâlib, müşriklere eğer Hz. Muhammed haklıysa boykotu bırakmalarını aksi halde Resûl-i Ekrem'i kendilerine teslim edeceğini söyledi. Müşrikler Ebu Tâlib'in ve Hz. Muhammed'in dediklerini doğru olduğunu gördükleri halde Müslüman olmadılar ama boykota son verdiler.
Hz. Peygamber'in müşriklerin inkârı, alaycı tavırları, işkenceye varan zulümleri karşısında amcası Hz. Ebu Tâlib'in O'na verdiği destek çok önemlidir. Müşrikler, Hz. Resûl'ün kararlılığını yıkamayınca amcasına gelerek O'nu davasından vazgeçirmesi için ikna etmeye çalışmışlardır.
Hz. Peygamberimiz amcasına, "Güneşi sağ elime, ayı sol elime verseler, ben yine bu davadan dönmem. Ya Allah bu dini hâkim kılar yahut Ben bu uğurda canımı veririm" demiştir. Yeğeninin gözyaşları içerisinde haykırdığı bu sözler karşısında Ebu Tâlib, Hz. Resûl'ün boynuna sarılarak, "İşine devam et, istediğini yap. Vallahi seni asla herhangi bir şeyden dolayı kimseye teslim etmeyeceğim" demiştir. Yaşadığı sürece sözünün arkasında durmuştur.
Hz. Ebu Tâlib'in öldüğü yıl, siyer kitaplarında 'hüzün yılı' olarak geçmektedir. Üç gün arayla Hz. Ebu Tâlib'i ve eşi Hz. Hatice'yi kaybeden Allah Resûlü, İslam davasında iki büyük desteğini kaybetmiş, büyük bir üzüntüye bürünmüştü.
Pek çok Sünni eserde, Kasas suresinin 56. ayetine ve Tevbe suresinin 113. ayetine dayanarak Hz. Ebu Tâlib'in Müslüman olarak ölmediği yazmaktadır. Oysa Hz. Ebu Tâlib, Hicretten önce ölmüştür. Bu ayetler ise Medine döneminde nazil olmuştur. İslam araştırmacılarına göre Hz. Ebu Tâlib hakkında uydurulan bu iftiranın başlangıcı Muaviye devridir. Ve sebep Hz. Ali'ye olan düşmanlıktır. Mualifleri Hz. Ali'ye dil uzatamayınca, babasına saldırarak adeta Hz. Ali'nin makamına gölge düşürmek istemişlerdir.
Sağlığında oğlu Ali ve Ca'fer'i Resûlullah'a itaate davet eden Ebu Tâlib, ölümü yaklaştığı bir sırada da Kureyş'in büyüklerini toplayarak, "Ey Kureyş kabilesi! Peygamberi seviniz, O'nu himaye ediniz. Allah'a and olsun ki, O'nun yolunda ilerleyen kemale erer ve hidayetine tabi olan saadete kavuşur" nasihatinde bulunmuştur.
İmam Sâdık'dan şöyle nakledilir: "Cebrail, Resûlullah'a (s.a.v.) gelerek şöyle dedi: Ey Muhammed! Rabbin Sana selam gönderiyor ve Seni dünyaya getiren sülbe, Sana hamile kalan kadına ve Seni yetiştiren ve sorumluluğunu üstlenen şahsa ateşi haram kıldım buyuruyor. Mezkûr sülb, baban Abdullah b. Abdulmuttalib'dir. Ve Sana hamile kalan Amine bint-i Vehb'tir. Ve seni terbiye eden Ebu Tâlib'dir."
Ebu Tâlib, Kureyş müşriklerine karşı hep Peygamberimizle birlikte oldu.
- Siyaseten katl hadisesi / 09.02.2025
- Temiz kimlik sahibi olmak / 08.02.2025
- Senyorajı devreye koymak zorundayız / 07.02.2025
- Nereye kadar iyi niyet? / 06.02.2025
- Dünün ve bugünün Meclisi / 05.02.2025
- Atatürk'ün hilafet hakkındaki görüşleri / 04.02.2025
- Diyalog ve Diyanet / 03.02.2025
- Görüntü hiç de öyle değil / 02.02.2025
- Güvenli bir Türkiye için / 01.02.2025