Abbâd ıbn-i ıurahbil adlı aç bir fakîr adam, bir hurma bahçesine girerek birkaç hurma yemiş ve birkaç tane de cebine koymuştu. O esnâda bahçe sahibi onu yakalayıp dövdü. Canı çok fazla yanan Abbâd, Hazret-i Peygamber (sav)e gitti ve bahçe sâhibini şikayet etti. Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem- de bahçe sâhibini çağırttırarak, onu: "Bilmiyor musun o câhilin biridir! Yaptı'ı fiilin ne oldu'unu bilmiyordur. (Sen ona ö'üt verdin mi?) Hem o açtı; sen onu doyurmalıydın!" (Nesâî, Âdâbu'l-Kazâ, 21; Ebû Dâvûd, Cihâd, 85) diye îkâz ettiler.Bahçe sâhibi yaptığı fiilden üzüldü; Abbâd'a hurma ve ilâveten bir çuval da buğday verdi. Bu ifâdeler, hırsızı korumak değil, bu suçun ortaya çıkmasına sebebiyet veren ictimâî bir noksanlığın telâfîsini te'mîn içindir. Yoksa Hazret-i Peygamber (sav), böyle bir suç işlediği takdîrde kızı Fâtımâ -radıyallâhü anhâ-'nın dahî elini keseceğini ifâde buyurmuşlardır.Hazret-i Peygamber (sav) bilhassa kölelere (harp esirlerine) çok şefkatli idi.Ashâbına:"Onlar sizin kardeğlerinizdir; yedi'inizden yedirin, içti'inizden içirin!" (Müslim, Eymân, 36-38) buyururlardı.Köle âzâd etmeği teşvik ederek, bunun büyük bir ibâdet olduğunu söylerlerdi. Birgün Hazret-i Peygamber - sallâllâhü aleyhi ve sellem-, Ebû Zer -radıyallâhü anh-'ın gafleten kölesine sert davrandığına şâhid oldu. Çok üzüldü ve:"Yâ Ebâ Zer, sen hâlâ câhiliye âdeti üzerinde misin?" diye sordu. Devamla:"Allâh'ın yarattı'ına zarar verme! Meğrebine uymuyorsa onu âzâd et; fazla yük yükleme; yükledi'inde ise ona yardımcı ol!" (Müslim, Eymân, 38) buyurdu.Adamın biri, kölesi ile câriyesini evlendirmişti. Daha sonra onların boşanmalarına teşebbüs etti. Köle, durumu Hazret-i Peygamber'e arzetti. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber (sav) köle sâhibine:"Evlenme ve boğanma hakkı sana âid de'ildir; sen karığma!" buyurdu.Allâh Rasûlü (sav), ashâbından, kölelerin kusurlarını dâimâ afvetmelerini isterlerdi.Bir câriye un almak üzere sâhiblerinin verdiği parayı düşürmüştü. Kendisini dövmelerinden de korktuğu için eve gidemiyor, yolda ağlıyordu. Rasûlullâh (sav) durumu görünce, hemen ona kaybettiği kadar para verdi. Fakat sâhiblerinden mutmain olmadığı için câriyeyi evine kadar götürdü. Onlara merhamet telkîn edici nasîhatler verdi. Böylece sâhibleri, câriyeyi afvettiler.Bu arada bir de şu husûsu belirtmelidir: İslâm'da köleliğe âid hükümlerin mevcûdiyetinin bir hikmeti de, ortadan kalkması imkânsız bulunan harpler ve bunların tabiî bir neticesi olarak mevcûd olagelen harp esîrleridir. islâm nizâmının fârik vasfı şefkat ve merhamet olduğu için, harp esirlerinin de hür insanlar seviyesine yükseltilmesini ister. Nitekim Rasûlullâh - sallâllâhü aleyhi ve sellem-, kölesi Zeyd'i âzâd ettiği hâlde, o, babasının da ısrârlarına rağmen memleketinedönmemiş ve ölünceye kadar Fahr-i Kâinât (sav)in yanında kalmayı tercîh etmiştir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.