ABD'nin Körfez Savaşı öncesinde seri şekilde koalisyon oluşturmasında, Saddam Hüseyin'i şeytanlaştırıp Hitler'leştirmesinde ve savaşı kestirmeden kazanmasında CNN International'ın katkısı tüm otoritelerce kabul edilen bir durumdu. Tüm dünya televizyonlarının canlı olarak CNN'e bağlanması, hem ABD propagandasını kolaylaştırmış hem de Körfez Savaşı'nın naklen yayınlanan ilk savaş olarak da tarihe geçmesinde etkili olmuştu.
Soğuk Savaş yıllarında yaşanan şu olayı önce aktaralım: Sovyetler Birliği'nden bir heyet ABD'ye gider. Heyettekiler Amerikan gazetelerine ve TV kanallarına göz atınca, hayretten dona kalırlar. Bütün gazetelerde ve TV kanallarındaki haberlerde mantığın aynı olduğunu görürler ve Amerikalı muhataplarına şu soruyu sorarlar: Biz ülkemizde bunu tanklarla toplarla zar zor sağlıyoruz, siz böylesine tekdüzeliği nasıl elde ediyorsunuz? Bu anekdotu aldığım kaynakta Amerikalıların Sovyet heyetine ne cevap verdiği yazmıyordu ama cevap açık: Para ilişkilerinin karmakarışık bir hal aldığı ileri kapitalist toplumun bir sonucu bu...
Propaganda planları
çöpe gitti
ABD yönetimi, 11 Eylül'deki terör eylemlerinin ardından hem kendi halkına, hem dostu ve müttefiki ülkelere hem de düşmanı ülkelere yönelik yoğun bir propaganda savaşı başlattı. Washington ve New York'a yönelik saldırılar öncesinde kamuoyunda güvenilirlik oranı yüzde 40 civarında olan Başkan Bush'un "Afganistan'a karşı ilan edilecek bir savaşta" ABD halkından sağladığı destek yüzde 90'lara kadar çıkıyordu. Gerçi bu rakamların önemli bir bölümü manipülasyondu ama desteğin belirgin bir ölçüde arttığı da bir gerçekti.
ABD'nin propaganda alanındaki hesaplarını bir TV kanalı bozdu. Basra Körfezi'nin Batı kıyısında yer alan küçük bir emirlik olan Katar'dan tüm dünyaya yayın yapan El Cezire Televizyonu, bu savaşta bir numaralı 'propaganda' aracı haline geldi.
Kanal, Usame Bin Ladin'in videoya kaydedilmiş açıklama ve tehditlerini ve Kabil'in bombardıman görüntülerini içeren yayınları ile bir anda tüm dünya kamuoyunun dikkatini üzerine çekmeyi başardı. CNN'nin tek yanlı haber bombardımanına alışmış ABD halkı, ilk kez yine CNN ve onun yeni rakibi Fox TV aracılığıyla El-Cezire'nin yayınlarına kulak verdi ve Afganistan'daki savaşı diğer yüzüyle de olsa bir nebze görebildi. Ama nereye kadar?
Sansür geliyor
El-Cezire'nin yayınları ABD yönetimini ürkütmüştü ve Washington'un bu karşı önlemleri de gecikmedi. Amerikalılar önce Usame bin Ladin ile El Kaide Örgütü mensuplarının, El Cezire'de yayınlanan açıklamalarıyla militanlara gizli mesaj ilettiklerini iddia ettiler. Ancak bu tutmadı. Ardından, ABD'deki TV kanallarına bir uyarı yazısı gönderilerek, Usame bin Ladin'in El-Cezire kanalındaki açıklamalarının aktarılmaması istendi. Ardından da aynı uyarı Amerikan gazetelerine yapıldı. ABD toplumu böylece kısa süre ara verdiği tek yanlı haberciliğe tekrar geri dönüyordu.
Bin Ladin'in borozanı mı?
Bin Ladin'in konuşmalarının kaydedildiği videoyu sansürsüz ve yorumsuz yayınladığı için Amerikalılar ayrıca El Cezire'ye, "Bin Ladin'in borozanı" diye de hakaret ediyorlar. Ama öte yandan da Başkan Bush, El Cezire'ye mülakat vermek istediğini duyuruyor. El Cezire'ye geçen Pazartesi günü özel bir mülakat veren batılı başka bir politikacı da İngiltere Başbakanı Tony Blair'den başkası değildi. El Cezire, bir anlamda Amerikan CNN televizyon kanalının Arap versiyonu olarak algılanıyor ve orada boy gösteren politikacılar, bir anda Arap dünyasının büyük bir bölümüne seslenme olanağı buluyorlar.
Dünyada tek televizyon kanalı olarak El Cezire'nin Kabil'de çalışma yetkisi olan bir muhabiri bulunuyor ve siyasetle ilgilenen Araplar için merkezi Katar'da bulunan televizyon kanalı, yıllardan beri en önemli enformasyon kaynağı durumunda. İktidarların sürekli hışmına uğramasına rağmen ya da belki de tam da bu yüzden El Cezire'nin sunduğu hararetli tartışma programları, sokakların boşalmasına, insanların bu televizyon kanalını izlemeye koşmasına yol açıyor.
El Cezire çalışanları, sanatlarını BBC ve diğer batılı medya araçlarında öğrenmiş kişiler. Kendi verdikleri bilgiye göre El Cezire, günde 45 milyon izleyiciye ulaşıyor.
300 kişilik bir personelin çalıştığı El Cezire, Araplar açısından oldukça profesyonel çalışan bir televizyon kanalı...
24 saat haber, enformasyon, talkshow ve belgeseller... Katar Başbakanı Şeyh Hamid el Sani'nin beş yıl önce 150 milyon dolar tutarında başlangıç sermayesiyle göreve başlayan El Cezire, Arap Dünyası'ndaki tek enformasyon adresi haline geldi.
ABD'den baskı geliyor
El Cezire, tahrik edici ve konunun özüne inen bir kanal. New York ve Washington'a düzenlenen terör saldırılarının hemen ardından El Cezire, Usame Bin Ladin ile yapılmış ve 1998 sonlarında kaydedilmiş bir buçuk saatlik bir mülakatı yayınlıyordu. Sınırsız düşünce özgürlüğünü hep savunmuş olan ABD ise, Katar Emiri Hamid el Sani'nin El Cezire'ye biraz çeki düzen vermesini istiyor. Washington, El Cezire'nin yayınlarında Amerikan karşıtlığı görmek istemiyor. Katar Emiri ise bu taleplerden etkilenmemişe benziyor. Şeyh El Sani, Katar'ın iki yıl içinde parlamenter sisteme geçeceğini, ondan sonra da medyaya doğrudan etki etme olanağının zaten ortadan kalkacağını belirtiyor.
El Cezire, görüşleri ayrıştırıyor, tabulara el atıyor, mevcut siyasi yapılara saldırıyor, sıkı ilişki içinde olduğu Arap Dünyası'ndaki radikal çevrelere de görüşlerini açıklama olanağı sunuyor. El Cezire, Amerikan ve İngilizlerin tekelindeki uluslararası kitle iletişim araçlarına karşı da ayrı bir kutup oluşturuyor. Filistin anlaşmazlığında takındığı tek yanlı tavır nedeniyle kendisine yöneltilebilecek eleştirileri bilinçli olarak göze alıyor. Siyasi yorumcular, El Cezire'nin, medya dünyasını radikal bir biçimde değiştirebileceğini ve hatta siyasi sistemlerin değişmesine bile yol açabileceğini belirtiyorlar.
Soğuk Savaş yıllarında yaşanan şu olayı önce aktaralım: Sovyetler Birliği'nden bir heyet ABD'ye gider. Heyettekiler Amerikan gazetelerine ve TV kanallarına göz atınca, hayretten dona kalırlar. Bütün gazetelerde ve TV kanallarındaki haberlerde mantığın aynı olduğunu görürler ve Amerikalı muhataplarına şu soruyu sorarlar: Biz ülkemizde bunu tanklarla toplarla zar zor sağlıyoruz, siz böylesine tekdüzeliği nasıl elde ediyorsunuz? Bu anekdotu aldığım kaynakta Amerikalıların Sovyet heyetine ne cevap verdiği yazmıyordu ama cevap açık: Para ilişkilerinin karmakarışık bir hal aldığı ileri kapitalist toplumun bir sonucu bu...
Propaganda planları
çöpe gitti
ABD yönetimi, 11 Eylül'deki terör eylemlerinin ardından hem kendi halkına, hem dostu ve müttefiki ülkelere hem de düşmanı ülkelere yönelik yoğun bir propaganda savaşı başlattı. Washington ve New York'a yönelik saldırılar öncesinde kamuoyunda güvenilirlik oranı yüzde 40 civarında olan Başkan Bush'un "Afganistan'a karşı ilan edilecek bir savaşta" ABD halkından sağladığı destek yüzde 90'lara kadar çıkıyordu. Gerçi bu rakamların önemli bir bölümü manipülasyondu ama desteğin belirgin bir ölçüde arttığı da bir gerçekti.
ABD'nin propaganda alanındaki hesaplarını bir TV kanalı bozdu. Basra Körfezi'nin Batı kıyısında yer alan küçük bir emirlik olan Katar'dan tüm dünyaya yayın yapan El Cezire Televizyonu, bu savaşta bir numaralı 'propaganda' aracı haline geldi.
Kanal, Usame Bin Ladin'in videoya kaydedilmiş açıklama ve tehditlerini ve Kabil'in bombardıman görüntülerini içeren yayınları ile bir anda tüm dünya kamuoyunun dikkatini üzerine çekmeyi başardı. CNN'nin tek yanlı haber bombardımanına alışmış ABD halkı, ilk kez yine CNN ve onun yeni rakibi Fox TV aracılığıyla El-Cezire'nin yayınlarına kulak verdi ve Afganistan'daki savaşı diğer yüzüyle de olsa bir nebze görebildi. Ama nereye kadar?
Sansür geliyor
El-Cezire'nin yayınları ABD yönetimini ürkütmüştü ve Washington'un bu karşı önlemleri de gecikmedi. Amerikalılar önce Usame bin Ladin ile El Kaide Örgütü mensuplarının, El Cezire'de yayınlanan açıklamalarıyla militanlara gizli mesaj ilettiklerini iddia ettiler. Ancak bu tutmadı. Ardından, ABD'deki TV kanallarına bir uyarı yazısı gönderilerek, Usame bin Ladin'in El-Cezire kanalındaki açıklamalarının aktarılmaması istendi. Ardından da aynı uyarı Amerikan gazetelerine yapıldı. ABD toplumu böylece kısa süre ara verdiği tek yanlı haberciliğe tekrar geri dönüyordu.
Bin Ladin'in borozanı mı?
Bin Ladin'in konuşmalarının kaydedildiği videoyu sansürsüz ve yorumsuz yayınladığı için Amerikalılar ayrıca El Cezire'ye, "Bin Ladin'in borozanı" diye de hakaret ediyorlar. Ama öte yandan da Başkan Bush, El Cezire'ye mülakat vermek istediğini duyuruyor. El Cezire'ye geçen Pazartesi günü özel bir mülakat veren batılı başka bir politikacı da İngiltere Başbakanı Tony Blair'den başkası değildi. El Cezire, bir anlamda Amerikan CNN televizyon kanalının Arap versiyonu olarak algılanıyor ve orada boy gösteren politikacılar, bir anda Arap dünyasının büyük bir bölümüne seslenme olanağı buluyorlar.
Dünyada tek televizyon kanalı olarak El Cezire'nin Kabil'de çalışma yetkisi olan bir muhabiri bulunuyor ve siyasetle ilgilenen Araplar için merkezi Katar'da bulunan televizyon kanalı, yıllardan beri en önemli enformasyon kaynağı durumunda. İktidarların sürekli hışmına uğramasına rağmen ya da belki de tam da bu yüzden El Cezire'nin sunduğu hararetli tartışma programları, sokakların boşalmasına, insanların bu televizyon kanalını izlemeye koşmasına yol açıyor.
El Cezire çalışanları, sanatlarını BBC ve diğer batılı medya araçlarında öğrenmiş kişiler. Kendi verdikleri bilgiye göre El Cezire, günde 45 milyon izleyiciye ulaşıyor.
300 kişilik bir personelin çalıştığı El Cezire, Araplar açısından oldukça profesyonel çalışan bir televizyon kanalı...
24 saat haber, enformasyon, talkshow ve belgeseller... Katar Başbakanı Şeyh Hamid el Sani'nin beş yıl önce 150 milyon dolar tutarında başlangıç sermayesiyle göreve başlayan El Cezire, Arap Dünyası'ndaki tek enformasyon adresi haline geldi.
ABD'den baskı geliyor
El Cezire, tahrik edici ve konunun özüne inen bir kanal. New York ve Washington'a düzenlenen terör saldırılarının hemen ardından El Cezire, Usame Bin Ladin ile yapılmış ve 1998 sonlarında kaydedilmiş bir buçuk saatlik bir mülakatı yayınlıyordu. Sınırsız düşünce özgürlüğünü hep savunmuş olan ABD ise, Katar Emiri Hamid el Sani'nin El Cezire'ye biraz çeki düzen vermesini istiyor. Washington, El Cezire'nin yayınlarında Amerikan karşıtlığı görmek istemiyor. Katar Emiri ise bu taleplerden etkilenmemişe benziyor. Şeyh El Sani, Katar'ın iki yıl içinde parlamenter sisteme geçeceğini, ondan sonra da medyaya doğrudan etki etme olanağının zaten ortadan kalkacağını belirtiyor.
El Cezire, görüşleri ayrıştırıyor, tabulara el atıyor, mevcut siyasi yapılara saldırıyor, sıkı ilişki içinde olduğu Arap Dünyası'ndaki radikal çevrelere de görüşlerini açıklama olanağı sunuyor. El Cezire, Amerikan ve İngilizlerin tekelindeki uluslararası kitle iletişim araçlarına karşı da ayrı bir kutup oluşturuyor. Filistin anlaşmazlığında takındığı tek yanlı tavır nedeniyle kendisine yöneltilebilecek eleştirileri bilinçli olarak göze alıyor. Siyasi yorumcular, El Cezire'nin, medya dünyasını radikal bir biçimde değiştirebileceğini ve hatta siyasi sistemlerin değişmesine bile yol açabileceğini belirtiyorlar.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Recep Bahar / diğer yazıları
- ABD harika bir ekonomiye mi sahip? / 14.08.2018
- Ne yapmalı? / 13.08.2018
- Komşunla kavga et uzaklarda pazar ara! / 02.02.2016
- Diyarbakır'da kilise-ev faktörü! / 01.02.2016
- Çin ekonomisi alarm mı veriyor? / 20.01.2016
- Büyük İsrail yolunda sıra İran'da / 19.01.2016
- Terör Sultanahmet bölgesini sıfırla çarptı / 15.01.2016
- Sultanahmet'in şifreleri / 13.01.2016
- Türkiye ile Suudi Arabistan ne zaman papaz olacak? / 09.01.2016
- Ekonomik çöküşü bir de buradan seyredin / 05.01.2016
- Ne yapmalı? / 13.08.2018
- Komşunla kavga et uzaklarda pazar ara! / 02.02.2016
- Diyarbakır'da kilise-ev faktörü! / 01.02.2016
- Çin ekonomisi alarm mı veriyor? / 20.01.2016
- Büyük İsrail yolunda sıra İran'da / 19.01.2016
- Terör Sultanahmet bölgesini sıfırla çarptı / 15.01.2016
- Sultanahmet'in şifreleri / 13.01.2016
- Türkiye ile Suudi Arabistan ne zaman papaz olacak? / 09.01.2016
- Ekonomik çöküşü bir de buradan seyredin / 05.01.2016






























































































