İnsanların psikolojik durumları iyi olduğu zaman çevrelerini de öyle algılarlar.
Psikolojik durumu bozuk olanlar ise sürekli olarak bardağın boş tarafından bakmayı yeğlerler.
İster boş, ister dolu tarafından olsun..
Önemli olan o bardağın varlığını inkar etmemek.
Hem kişi bazında hem de kurum ve devlet bazında yaklaşımlarda da durum aynıdır.
Şirketlerin diğer şirketlere bakış açılarında, devletlerin birbirleriyle olan münasebetlerinde bu yaklaşımı görmek mümkün.
Sizin dolu gördüğünüz bardağa yanınızdaki insan boş olarak bakabilir.
Komşuluk ilişkilerinizi iyi götürdüğünüzü zannettiğiniz ülkeye siz iyi tavır sergilerken o sizin boş anınızı ya da olumsuz hareketlerinizi yakalama peşinde koşuyor olabilir.
Maksat endişeler ise, tereddütler ise; sözkonusu ikili ya da çok taraflı ilişkiler vehimle yolalacaktır, bu da genel anlamda sağlıksız sonuçlar doğurabilecektir.
Bir kafa karışıklığı, bir yanlış telaffuz ya da aykırı bir yaklaşım en sıcak münasebetlerin bile birden buz kesmesine namzettir.
Türkiye'nin Yunanistan ile, Amerika ile, Rusya ile, Avrupa Birliği ile ilişkileri de bu eksende seyretmektedir.
Devletlerin ve kişilerin birbirleri ile olan münasebetlerinin sağlam zeminde yürümesi için sözkonusu açıkların ve tasaların giderilmesi gerekmekte.
Türk Dış Politikasının en önemli sorunlarından birisi de budur.
Algılama güçlüğü, algılama zaafiyeti...
Kuzey Irak'ta gelişmekte olan siyasi hareketlenmelere, Amerika'nın son zamanlarda Türkiye'ye olan baskılarına, Avrupa Birliği ülkeleri'nin dayatmalarına, Filistin'in içler acısı durumuna, Türkmenlerin içinde bulundukları konuma....
Ve daha sayamadığımız onlarca hatta yüzlerce dış gelişmeye Türk Dış politikasının nasıl yaklaştığı ve hangi algılama sürecine ivme vermeye çalıştığı tartışma konusu.
Hükümet politikaları ile devlet politikalarının çatışıyor olması ise bardağın dolu ya da boş tarafını görüp görmemekten daha büyük sorunlara yolaçabilmektedir
Türkiye'nin Cumhurbaşkanı Suriye'ye gidip nabız tutarken, Türk Başbakan zıt politika kurgulayan İsrail ile dirsek temasına tutuşabilmekte.
Çok boyutlu ve çok yönlü politikanın avantajları gözardı edilemez elbette; ama sabit bir devlet politikası üzerine inşa edilecek yeni politik uygulamalar daha büyük kazanımlar sunacaktır.
Birilerini tehdit görüp diğerlerini dost algılayarak ya da dost ya da düşman ülke kalıplarınızı sürekli değiştirerek asli politikalar üzerine bir zemin kurulamaz.
Psikolojik algılamalar ne derece yanıltıcı ise politik istikrarsızlıklar da o derece tehlike potansiyeli içermektedir.
Psikolojik durumu bozuk olanlar ise sürekli olarak bardağın boş tarafından bakmayı yeğlerler.
İster boş, ister dolu tarafından olsun..
Önemli olan o bardağın varlığını inkar etmemek.
Hem kişi bazında hem de kurum ve devlet bazında yaklaşımlarda da durum aynıdır.
Şirketlerin diğer şirketlere bakış açılarında, devletlerin birbirleriyle olan münasebetlerinde bu yaklaşımı görmek mümkün.
Sizin dolu gördüğünüz bardağa yanınızdaki insan boş olarak bakabilir.
Komşuluk ilişkilerinizi iyi götürdüğünüzü zannettiğiniz ülkeye siz iyi tavır sergilerken o sizin boş anınızı ya da olumsuz hareketlerinizi yakalama peşinde koşuyor olabilir.
Maksat endişeler ise, tereddütler ise; sözkonusu ikili ya da çok taraflı ilişkiler vehimle yolalacaktır, bu da genel anlamda sağlıksız sonuçlar doğurabilecektir.
Bir kafa karışıklığı, bir yanlış telaffuz ya da aykırı bir yaklaşım en sıcak münasebetlerin bile birden buz kesmesine namzettir.
Türkiye'nin Yunanistan ile, Amerika ile, Rusya ile, Avrupa Birliği ile ilişkileri de bu eksende seyretmektedir.
Devletlerin ve kişilerin birbirleri ile olan münasebetlerinin sağlam zeminde yürümesi için sözkonusu açıkların ve tasaların giderilmesi gerekmekte.
Türk Dış Politikasının en önemli sorunlarından birisi de budur.
Algılama güçlüğü, algılama zaafiyeti...
Kuzey Irak'ta gelişmekte olan siyasi hareketlenmelere, Amerika'nın son zamanlarda Türkiye'ye olan baskılarına, Avrupa Birliği ülkeleri'nin dayatmalarına, Filistin'in içler acısı durumuna, Türkmenlerin içinde bulundukları konuma....
Ve daha sayamadığımız onlarca hatta yüzlerce dış gelişmeye Türk Dış politikasının nasıl yaklaştığı ve hangi algılama sürecine ivme vermeye çalıştığı tartışma konusu.
Hükümet politikaları ile devlet politikalarının çatışıyor olması ise bardağın dolu ya da boş tarafını görüp görmemekten daha büyük sorunlara yolaçabilmektedir
Türkiye'nin Cumhurbaşkanı Suriye'ye gidip nabız tutarken, Türk Başbakan zıt politika kurgulayan İsrail ile dirsek temasına tutuşabilmekte.
Çok boyutlu ve çok yönlü politikanın avantajları gözardı edilemez elbette; ama sabit bir devlet politikası üzerine inşa edilecek yeni politik uygulamalar daha büyük kazanımlar sunacaktır.
Birilerini tehdit görüp diğerlerini dost algılayarak ya da dost ya da düşman ülke kalıplarınızı sürekli değiştirerek asli politikalar üzerine bir zemin kurulamaz.
Psikolojik algılamalar ne derece yanıltıcı ise politik istikrarsızlıklar da o derece tehlike potansiyeli içermektedir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005































































































