Bu dünyaya mümin ana-babaların çocuğu olarak gelmek ve bir mümin gibi yaşayabilmek herkese nasib olmaz, herşeyden çok böyle bir nimet için sükretmemiz gerekmez mi? İki dünya saadetini de yaşayabilmek ancak böyle mümin olabilmişlere mahsus değil midir? O zaman bizim bütün gayretimiz ve çabamız mümin olabilmek, mümince yaşayabilmek için olmalı değil midir?
Eğer ölüm varsa ve ölümden sonra hesaba çekilmek varsa ve biz buna hakkıyla iman etmişsek o zaman bizi mümin gibi inanmaktan ve yaşamaktan alıkoyan nedir? Yoksa biz ölüme bile hakkıyla inanamadığımız için mi -halbuki ölenleri hergün görmekteyiz- mümin gibi olmaktan ve davranmaktan uzağız. Bir gün Peygamber Efendimiz (sav) bizi ziyarete gelse bindörtyüzyıl sonraki Müslümanlardan yani bizlerden acaba memnun kalır mı?
Bildiğimiz ve doğruluğundan da şüphe duymadığımız bir şey varsa o da mümin gibi yaşayabilmenin Peygamber sevgisi ile bağlantılı olmasıdır. Bir insan Peygamber Efendimizi (sav) ne kadar seviyorsa mümin olarak yaşabilmek için o kadar çaba sarfediyor demektir. Ve bir insan Peygamber Efendimizi (sav) ne kadar seviyorsa bazı çilelere katlanmakta o kadar sabır göstermektedir.
Bazen öyle olur ki Peygamber Efendimizi (sav) sevmeye layık olup olmadığımı düşünürüm. Çünkü peygamberi sevebilmek üstün bir makamdır. Acaba biz görünüşte O'ndan bu kadar uzakken içten içe O'na yakın olabilir miyiz? Düşünün. Hatta bazan O'nu rüyamda görebilmek için büyüklerin tavsiye ettiği duaları okurken ümitsizliğe bile kapıldığım olur. O sevgililer Sevgilisi, O Canlar Canı, O İki Cihan Güneşi, O Alemlere Rahmet nasıl olur da benim rüyama girer diye düşünürüm. O'nu hakkıyla sevemediğim için üzülürüm. Acaba O'nu daha çok nasıl sevebilirim diye düşünürüm. Bu konuda büyüklerimizden yardım istiyorum.
Kamil insan olmak, mümin olabilek, Peygambere yakın olabilmek bize uzak mı? Yoksa çok yakın da biz mi duyamıyoruz, tutamıyoruz. Bir bilebileseydik.
Kevser DOYURUM
Eğer ölüm varsa ve ölümden sonra hesaba çekilmek varsa ve biz buna hakkıyla iman etmişsek o zaman bizi mümin gibi inanmaktan ve yaşamaktan alıkoyan nedir? Yoksa biz ölüme bile hakkıyla inanamadığımız için mi -halbuki ölenleri hergün görmekteyiz- mümin gibi olmaktan ve davranmaktan uzağız. Bir gün Peygamber Efendimiz (sav) bizi ziyarete gelse bindörtyüzyıl sonraki Müslümanlardan yani bizlerden acaba memnun kalır mı?
Bildiğimiz ve doğruluğundan da şüphe duymadığımız bir şey varsa o da mümin gibi yaşayabilmenin Peygamber sevgisi ile bağlantılı olmasıdır. Bir insan Peygamber Efendimizi (sav) ne kadar seviyorsa mümin olarak yaşabilmek için o kadar çaba sarfediyor demektir. Ve bir insan Peygamber Efendimizi (sav) ne kadar seviyorsa bazı çilelere katlanmakta o kadar sabır göstermektedir.
Bazen öyle olur ki Peygamber Efendimizi (sav) sevmeye layık olup olmadığımı düşünürüm. Çünkü peygamberi sevebilmek üstün bir makamdır. Acaba biz görünüşte O'ndan bu kadar uzakken içten içe O'na yakın olabilir miyiz? Düşünün. Hatta bazan O'nu rüyamda görebilmek için büyüklerin tavsiye ettiği duaları okurken ümitsizliğe bile kapıldığım olur. O sevgililer Sevgilisi, O Canlar Canı, O İki Cihan Güneşi, O Alemlere Rahmet nasıl olur da benim rüyama girer diye düşünürüm. O'nu hakkıyla sevemediğim için üzülürüm. Acaba O'nu daha çok nasıl sevebilirim diye düşünürüm. Bu konuda büyüklerimizden yardım istiyorum.
Kamil insan olmak, mümin olabilek, Peygambere yakın olabilmek bize uzak mı? Yoksa çok yakın da biz mi duyamıyoruz, tutamıyoruz. Bir bilebileseydik.
Kevser DOYURUM
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.