Irak'ta güçlü bir merkezi otoritenin olmaması, Çin için ekonomik açıdan büyük fırsat. Çin için yerel grupların isteklerinin yerine getirilmesi, merkezi yönetimle pazarlık yapmaktan daha kolay. Bu nedenle, Çin, Irak petrollerinin önemli bir bölümünü elde tutan Kürtlere özel ilgi gösteriyor. Geçtiğimiz günlerde Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani, Çin Devlet Başkanı Hu Jintao'nun resmi davetlisi olarak Çin'i ziyaret etti. Talabani, 49 yıl aradan sonra Pekin'i ziyaret eden ilk Irak Cumhurbaşkanı oldu. Talabani'nin ziyareti, kuşkusuz bölgedeki gelişmelerin farklı bir yansımasıydı. Talabani'nin zamanlaması oldukça önemliydi. Talabani'nin ziyareti, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ'un önemli mesajlar verdiği Çin ziyaretinin ardından gerçekleşmiş olması da dikkat çekiciydi. Talabani, Çin'i sadece cumhurbaşkanı sıfatıyla değil, aynı zamanda eski bir Maocu Kürt lider sıfatıyla da ziyaret etti. Bölge politikaları açısından Talabani'nin ikinci sıfatı Çin ziyaretini rutin bir ziyaretten çok, daha farklı anlamlara da taşıdı. Pekin yönetiminin Irak'ın Saddam döneminden kalan 8 milyar dolarlık borcunu sileceğini açıklaması, ekonomi ve enerji alanlarında çeşitli anlaşmalar imzalanması, bu ziyaretin her iki ülke açısından oldukça verimli geçtiğini göstermektedir. 2004 yılından beri, Çin, Iraklı Kürtler ile yakın işbirliği içerisine girmiştir. Kuşkusuz bunda Talabani'nin cumhurbaşkanı olarak seçilmesi de büyük rol oynamıştır. Çin'in, özellikle Kürt bölgesel yönetimine ekonomik ve sınırlı da olsa politik destek vermeye hazırlandığı gözlenmektedir. Son üç yıldan beri, Çin, sessiz sedasız bu ilişkinin altyapısını oluşturma çabası içerisindedir. Çin, hükümet bazında Iraklı Kürtlere yakınlaşırken, aynı zamanda Çin Komünist Partisi (ÇKP) aracılığıyla da özellikle Celal Talabani'nin lideri olduğu Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) ile yakınlaşmaktadır. Bu bağlamda, geçtiğimiz yıllarda, ÇKP'den yetkililer, KYB'li yetkililer ile Kuzey Irak'ta birkaç kez görüşmüşlerdir. Irak'ta güçlü bir merkezi otoritenin olmaması, Pekin yönetimi için ekonomik açıdan büyük bir fırsat teşkil etmektedir. Çin hükümeti için yerel grupların farklı isteklerinin yerine getirilmesi, merkezi yönetimyle pazarlık yapmaktan daha kolay gelmektedir. Bu nedenle, Çin, Irak petrollerinin önemli bir bölümünü elde tutan Iraklı Kürtlere özel bir ilgi göstermektedir. Buradaki petrol kaynaklarından faydalanabilmek ve Iraklı Kürtlerin kalbini kazanabilmek için, Çin, şimdiden kimi tavizler vermeye hazır görünüyor. Şu an için sınırlı da olsa Çin, Norveçli petrol arama firmalarının taşeronluğunu üstlenmiş durumdadır. Yarı yolda kalma korkusu Iraklı Kürtler, özellikle Talabani ve yandaşları açısından şu anki koşullar nedeniyle Çin'in önemli bir yeri bulunuyor. ABD'nin geçtiğimiz haftalarda Kuzey Irak'ın güvenliğini yerel Kürt gruplarına bırakması ve apar topar buradan ayrılması, Iraklı Kürtleri memnun etmekten öteye büyük endişeye sürüklemiştir. Son zamanlarda, Washington yönetiminin Kuzey Irak'ın geleceği konusunda suskunluğa/kararsızlığa bürünmesi ve Irak konusunda belirsizliğin hâkim olması Iraklı Kürtleri korkutmaktadır. Geçmişte, bağımsızlık vaadiyle birkaç defa yarı yolda bırakılan Iraklı Kürtler, bu defa yarı yolda bırakılmanın hayati sonuçlarının olacağının farkındalar. Bölgenin iki güçlü ülkesi Türkiye ve İran'ın, ABD'nin bölgeden çekilmesinden sonra sessiz kalmayacağı açıktır. Bunu gören Iraklı Kürtler, ABD'yi ikame edecek yeni bir ABD arayışı içerisine girmiş durumdalar. Rusya, bu riskli oyuna uzak durmaktadır. Iraklı Kürtlerin favori adayı geleceğin süper gücü olarak takdim edilen Çin'dir. Bu nedenle, Talabani'nin son ziyareti Irak'ın dış politikasından çok Kuzey Irak'a politik ve askerî destek sağlanabilecek yeni bir merkez arayışı gibi görünmektedir. Tüm bunların yanında Iraklı Kürtlerin Çin seçeneğini gündeme getirmelerinin bir diğer muhtemel nedeni de peşmerge kuvvetlerinin düzenli bir orduya dönüştürülme çalışmasıdır. ABD'den istedikleri nitelikte silah alamayan Iraklı Kürtler, bu tip silahları Çin'den temin etmeyi düşünmektedirler. Karşılığında ise, tıpkı İran'ın yaptığı gibi Çin'e petrol arama, çıkarma ve işletme gibi alanlarda imtiyazlar vermeyi düşünmektedirler; ancak burada gözden kaçan bir husus İran'ın bir devlet olduğudur. Çin'in prensipleri Dolayısıyla, 1980'lerden beri Çin dış politikası, başka ülkelerde bulunan silahlı ve silahsız siyasi gruplara belli bir siyasi hedefin gerçekleştirilmesi için kesinlikle destek vermemektedir. Ayrıca, Çin, kendi çekirdek bölgesinin dışında bölgesel ve küresel güç odaklarıyla olası bir sürtüşmeye girmeyi göze almayacaktır. Böyle bir durum, büyümekte olan Çin ekonomisine zarar verecektir. Kaldı ki Çin'in tek başına buradaki petrolün üzerine oturmasına diğer küresel oyuncuların göz yummayacağı açıktır. Sonuç olarak, dünyanın ikinci büyük enerji tüketicisi olan Çin için en önemli olgu bir şekilde ve bir yerden enerjinin güvenli bir şekilde Çin topraklarına ulaşmasıdır; (bu politika, son günlerde Darfur sorunu konusunda Çin'in başını ağrıtmaktadır; hatta Çin'i BM ile karşı karşıya getirmiştir) yoksa Çin için yerel grupların siyasi geleceği çok fazla anlam taşımamaktadır. Zira Çin'in kendi bünyesinde de buna benzer siyasi geleceklerini tartışan Tibetliler ve Uygurlar gibi kimi yerel gruplar bulunmaktadır. Gerekçe petrol de olsa Çin bu maliyeti göze alamayacaktır. Barış Adıbelli/ Radikal