...Dünden devam
Zehra mahçup ve dirayetli bakışlarıyla salona baktıktan sonra konuşmaya başladı:
Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlarım.
(Alkışlanıyor...)
Kıymetli büyüklerim böyle anlamlı bir günde gönül sesinize kulak vererek bizim hissiyatımızı paylaştınız, dertlerimizi dinlemeye, beklentilerimiz, ümitlerimiz için atacağımız adımlarımızda bizlere yardımcı olmaya koşup geldiniz. Hepinize sonsuz teşekkür ederim...
Ben doğuştan dizden aşağısı tutmayan biriyim. Ayaklarımın ulaşamadığı yerler oldu. Belki koşa koşa bir uçurtmanın göklerde süzülüşünün tatlı heyecanını tadamamış, arkadaşlarımla mendil kapmaca sevincine ortak olamamıştım. Bunları yapamadığım bunlara ulaşamadığım için çok üzgün olmadım.
Aklıma, gönlüme, fikrime neşe saçan, ümit çiçeklerimi deste deste ikram eden güleryüz, şefkat ve saygı ile irademi dolduran, süsleyen çok muhterem anne-babama, ikinci annem ablama Hayriye teyzeye, öğretmenlerime, arkadaş ve komşulara... hepinize tekrar teşekkür ederim.
(Salonda alkışlar kopuyor..)
Buradan yaşadığımız duygusallığı anlatmak yerine belki başınıza gelmediği için unuttuğumuz benim durumumda olan kardeşlerimin meselelerine değineceğim.
Ben Rabbime binlerce defa şükrediyorum ki bana kol kanat, ayak, göz olan duyarlı, bilgili bir aileye sahip oldum.
Ya iradesi zayıf ne yapacağını, nasıl davranacağını bilmeyen ailedeki kardeşlerim acaba neler çekiyorlar.
Demek ki anneleri babaları iyi yetiştirmeliyiz...
Benim Hayriye teyzem gibi bir komşum, saygı dolu komşularım oldu. Peki acısını bilmeyen, hatta alay edilen, dışlanan bir çevre içinde yaşamak zorunda kalan kardeşlerimin sızıları nasıldır.
Demek ki çevremizin insanlara bakışını düzeltmeliyiz. Bunun için TV'deki dizilerde mesajlar verilebilir. Gazeteler olumlu örneklerle, öğretmenler sabrı, davranışı göstererek bilgilendirebilirler.
Fert fert yapılabilecek görevler olduğu gibi topluma düşen görevler de vardır.
Kaymakam bey gibi amir durumunda olanlar, sivil kuruluşlar el ele verip mahallelerinde, köylerinde kimi kanatsız, kimi ayaksız, kimi gözsüz yaşayan canlarımızı tesbit etsinler. Onlar için kartlar açılsın. Hastalandıkları zaman ayağına doktor gitsin. Yiyecek ve içecekleri temin edilsin.
Mutlaka okulları olsun. Güneşin de ayakları yok ama bütün dünyayı aydınlatıyor. Ayağı gözü olmayan ne güneşler vardır...
(Salon birden ayağa kalktı. Başta Kaymakam bey olmak üzere bilgili, konuşkan yavruyu dikkatle dinliyor. "Hayran kaldım" konuşmasına diyorlardı.)
Belediye başkanımıza sesleniyorum.
Özürlüler evlerinden rahatlıkla çıkıp park yerlerinde dinlenebilsinler. Para verip bir simit alsınlar. Takabiliyorsanız kanat takın uçsunlar...
(Salondan gözyaşları içinde ayağa kalkan vatandaşlar "Bu nasıl hitabet" deyip şaşırıyorlar. Hepimize akıl veriyor bu...)
Biraz sonra masaya gelen bir kağıdı Zehra tüm salona okuyor:
"İlçenin Kaymakamı olarak, sivil toplum örgütleri, Belediye başkanımızla beraber hemen çalışmalar başlayacaktır."
O esnada masaya bir kağıt daha, bir kağıt daha...
Birini okudu: "Evimi satacağım ve yettiği kadar tedavi ve araç alacağım".
***
Zehra bu yoğun ilgiden, gönüllerin coşmasından, insanların sevgi selinden duygulandı. Kısa bir yutkunduktan sonra biraz da sesini yükselterek:
Hâlâ yoksulu, hastayı, fakiri, düşkünü, yaşlıyı, sahipsizi, mağduru bilmeyen katı kalplilere sesleniyorum...
Merhamet etmediğiniz her insana, unutup gözetmediğiniz her hastaya karşılık bir lokmanızın tadı gider, bir hayat kandilinizin yağı biter.
Sevindirenler, gözetenler, fedakarlar, vefalılar, dürüstler merhametliler ancak gönüllerde, hayat bahçelerinde beyaz güvercinlerin mutluluk kanatlarının çırpınışını hissederler...
Hem özürlü kim? Hasta kim acaba... Öğrencisini yetiştiremeyen öğretmenin gözü olsa neye yarar...
Yoksulun elinden tutamayan dünya kadar zengin olsa ne olur.
Hırsı yüzünden, keyfi yüzünden ailesine çocuğuna eziyet eden babanın makamı mevkii olsa neye yarar...
Anne-babasına zulmeden evlat acaba sağlıklı mı sayılıyor...
Kim özürlü ya da özürlü kim?
Bu konuya da değindikten sonra sözlerimi topluyorum.
Eğer ailede canlar bir olamıyorsa, eğer toplumda gönül birliği yoksa acılarımız üzüntülerimiz her an içimizi kavurur...
Kendimizden başlayarak hakka, hakkaniyete, saygıya, nezakete, sorumluluğa dikkat edip yaşarsak hayatımız berraklaşır. Güller açar. Kokusuna hayran hayran yaşarız...
Hayat damarlarımızda insana duyulan sevgi suyu akarsa eğer, bir karıncayı dahi incitmeyecek merhamet, Afrika'nın bir köşesinde kemikleri sızlayan yavrunun acısını, sokağımızın kedilerinin bile üşüyüp titremesini hissedecek incelik sahibi olduğumuzda insanlık tahtı bayrama dönecektir...
Hepinize saygılarımı sunar, mutlu, başarılı, sağlıklı ömürler dilerim...
Zehra'nın konuşması salonda büyük bir memnuniyet meydana getirdi. Hediyeler tebrikler kabul edildi. Hediyeler içinde biri vardı ki çok anlamlıydı. Doğduğunda ismini koyan Başekim Rıdvan Bey...
Zehra mahçup ve dirayetli bakışlarıyla salona baktıktan sonra konuşmaya başladı:
Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlarım.
(Alkışlanıyor...)
Kıymetli büyüklerim böyle anlamlı bir günde gönül sesinize kulak vererek bizim hissiyatımızı paylaştınız, dertlerimizi dinlemeye, beklentilerimiz, ümitlerimiz için atacağımız adımlarımızda bizlere yardımcı olmaya koşup geldiniz. Hepinize sonsuz teşekkür ederim...
Ben doğuştan dizden aşağısı tutmayan biriyim. Ayaklarımın ulaşamadığı yerler oldu. Belki koşa koşa bir uçurtmanın göklerde süzülüşünün tatlı heyecanını tadamamış, arkadaşlarımla mendil kapmaca sevincine ortak olamamıştım. Bunları yapamadığım bunlara ulaşamadığım için çok üzgün olmadım.
Aklıma, gönlüme, fikrime neşe saçan, ümit çiçeklerimi deste deste ikram eden güleryüz, şefkat ve saygı ile irademi dolduran, süsleyen çok muhterem anne-babama, ikinci annem ablama Hayriye teyzeye, öğretmenlerime, arkadaş ve komşulara... hepinize tekrar teşekkür ederim.
(Salonda alkışlar kopuyor..)
Buradan yaşadığımız duygusallığı anlatmak yerine belki başınıza gelmediği için unuttuğumuz benim durumumda olan kardeşlerimin meselelerine değineceğim.
Ben Rabbime binlerce defa şükrediyorum ki bana kol kanat, ayak, göz olan duyarlı, bilgili bir aileye sahip oldum.
Ya iradesi zayıf ne yapacağını, nasıl davranacağını bilmeyen ailedeki kardeşlerim acaba neler çekiyorlar.
Demek ki anneleri babaları iyi yetiştirmeliyiz...
Benim Hayriye teyzem gibi bir komşum, saygı dolu komşularım oldu. Peki acısını bilmeyen, hatta alay edilen, dışlanan bir çevre içinde yaşamak zorunda kalan kardeşlerimin sızıları nasıldır.
Demek ki çevremizin insanlara bakışını düzeltmeliyiz. Bunun için TV'deki dizilerde mesajlar verilebilir. Gazeteler olumlu örneklerle, öğretmenler sabrı, davranışı göstererek bilgilendirebilirler.
Fert fert yapılabilecek görevler olduğu gibi topluma düşen görevler de vardır.
Kaymakam bey gibi amir durumunda olanlar, sivil kuruluşlar el ele verip mahallelerinde, köylerinde kimi kanatsız, kimi ayaksız, kimi gözsüz yaşayan canlarımızı tesbit etsinler. Onlar için kartlar açılsın. Hastalandıkları zaman ayağına doktor gitsin. Yiyecek ve içecekleri temin edilsin.
Mutlaka okulları olsun. Güneşin de ayakları yok ama bütün dünyayı aydınlatıyor. Ayağı gözü olmayan ne güneşler vardır...
(Salon birden ayağa kalktı. Başta Kaymakam bey olmak üzere bilgili, konuşkan yavruyu dikkatle dinliyor. "Hayran kaldım" konuşmasına diyorlardı.)
Belediye başkanımıza sesleniyorum.
Özürlüler evlerinden rahatlıkla çıkıp park yerlerinde dinlenebilsinler. Para verip bir simit alsınlar. Takabiliyorsanız kanat takın uçsunlar...
(Salondan gözyaşları içinde ayağa kalkan vatandaşlar "Bu nasıl hitabet" deyip şaşırıyorlar. Hepimize akıl veriyor bu...)
Biraz sonra masaya gelen bir kağıdı Zehra tüm salona okuyor:
"İlçenin Kaymakamı olarak, sivil toplum örgütleri, Belediye başkanımızla beraber hemen çalışmalar başlayacaktır."
O esnada masaya bir kağıt daha, bir kağıt daha...
Birini okudu: "Evimi satacağım ve yettiği kadar tedavi ve araç alacağım".
***
Zehra bu yoğun ilgiden, gönüllerin coşmasından, insanların sevgi selinden duygulandı. Kısa bir yutkunduktan sonra biraz da sesini yükselterek:
Hâlâ yoksulu, hastayı, fakiri, düşkünü, yaşlıyı, sahipsizi, mağduru bilmeyen katı kalplilere sesleniyorum...
Merhamet etmediğiniz her insana, unutup gözetmediğiniz her hastaya karşılık bir lokmanızın tadı gider, bir hayat kandilinizin yağı biter.
Sevindirenler, gözetenler, fedakarlar, vefalılar, dürüstler merhametliler ancak gönüllerde, hayat bahçelerinde beyaz güvercinlerin mutluluk kanatlarının çırpınışını hissederler...
Hem özürlü kim? Hasta kim acaba... Öğrencisini yetiştiremeyen öğretmenin gözü olsa neye yarar...
Yoksulun elinden tutamayan dünya kadar zengin olsa ne olur.
Hırsı yüzünden, keyfi yüzünden ailesine çocuğuna eziyet eden babanın makamı mevkii olsa neye yarar...
Anne-babasına zulmeden evlat acaba sağlıklı mı sayılıyor...
Kim özürlü ya da özürlü kim?
Bu konuya da değindikten sonra sözlerimi topluyorum.
Eğer ailede canlar bir olamıyorsa, eğer toplumda gönül birliği yoksa acılarımız üzüntülerimiz her an içimizi kavurur...
Kendimizden başlayarak hakka, hakkaniyete, saygıya, nezakete, sorumluluğa dikkat edip yaşarsak hayatımız berraklaşır. Güller açar. Kokusuna hayran hayran yaşarız...
Hayat damarlarımızda insana duyulan sevgi suyu akarsa eğer, bir karıncayı dahi incitmeyecek merhamet, Afrika'nın bir köşesinde kemikleri sızlayan yavrunun acısını, sokağımızın kedilerinin bile üşüyüp titremesini hissedecek incelik sahibi olduğumuzda insanlık tahtı bayrama dönecektir...
Hepinize saygılarımı sunar, mutlu, başarılı, sağlıklı ömürler dilerim...
Zehra'nın konuşması salonda büyük bir memnuniyet meydana getirdi. Hediyeler tebrikler kabul edildi. Hediyeler içinde biri vardı ki çok anlamlıydı. Doğduğunda ismini koyan Başekim Rıdvan Bey...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Feyyaz İnanç / diğer yazıları
- ‘Işıkları açın’ / 07.05.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021































































































