Dün, Atatürk'ün en büyük adımı hangisidir, sorusu ile yazımı bitirmiştim. Bana sorsanız ki, Atatürk'ün en büyük adımı hangisidir? Derim ki, bütün adımları büyüktür. Ama en büyüğü Türklere sahip çıkması, Anadolu'nun Türk yurdu olduğu gerçeği ve bu gerçeğin devamı için, Türklerin bu topraklarda azınlık durumuna düşmemesi için attığı adımlardır.
Bunlardan birisi de mübadele (nüfus değişimi) kanunudur. Eğer Mustafa Kemal Atatürk 1925'de Lozan antlaşmasının ek protokolüne mübadele şartını koymasaydı dün bahsettiği Filistin haritası ve Filistin halkının kaderini bugün Anadolu ve Türkler yaşıyor olacaktı.
Nasıl mı?
Balkan savaşları, 1. Dünya savaşı ve Kurtuluş savaşı yani 1912-1922 arasındaki on yıllık savaş döneminin sonrasında genç nüfusumuzun çoğu savaş meydanlarında şehit olurken Anadolu'da ise açlık, kıtlı ve salgın hastalıklar yüzünden çok sayıda insanımız hayatını kaybetmişti.
1927'deki nüfus sayımı Anadolu'da 13 milyon insanın varlığını beyan ediyordu. 1923'e gidersek bu sayı daha az ve nüfusun çoğu yaşlı, kadın ve çocuklardan oluşuyor. Haliyle yeni kurulan bir devletin iş gücü açığı ortaya çıkıyordu.
İşte o dönemde nüfusun arttırılması hususunda dışarıdan göçmen getirilmesinin başlığı konuşulmaya başlanmıştı.
Bu düşünce Ocak 1923'te İzmit'te Gazi Mustafa Kemal Paşa tarafından şu cümlelerle dile getirilmişti: "Nüfusumuzu tezyid (çoğaltmak) etmek lazımdır... Eğer Rusya'dan da getirmek mümkün olursa oradan da getireceğiz. Fakat bence Garbi Trakya'dan kâmilen Türkleri nakletmek lazımdır."
Ama mübadele yani nüfus değişim rakamlarına baktığımız zaman nüfusun artmak yerine azaldığını görmekteyiz.
Mübadele ile Anadolu'da yaşayan 1.200.000 Ortodoks Hristiyan Rum, Yunanistan'a gönderilirken 500.000 Müslüman Türk de Yunanistan'dan, Türkiye'ye getirilmişti.
Türkiye-Yunanistan nüfus mübadelesi kapsamında Türkiye'de sadece İstanbul ile Gökçeada (İmroz) ve Bozcaada'da oturan Rumlar, Yunanistan'da ise sadece Batı Trakya Türkleri mübadeleden muaf tutulmuşlardır.
Demek ki, Atatürk'ün hedefi çok başkaymış! O hedefi, nüfus değişiminin mantığına baktığımızda açıkça görürüz.
Atatürk nüfus değişimini ırk, dil ve soy üzerinden değil inanç (İslam) üzerinden yapmıştır.
Örneğin Türkçeden başka dil bilmeyen ve konuşmayan Türk Ortodoks Hıristiyan Gagavuzlar ile Karamanlı Ortodokslar, Anadolu'dan gönderilmiştir.
Diğer taraftan Yunanistan'dan gelen Müslümanların arasında da Türklerin yanında Drama, Kavala, Karacaova ve Kesriye'den gelen Bulgarca ve Makedonca konuşan Pomaklar, Romence konuşan Ulahlar, Rumca (Yunanca) konuşan Patriyotlar ve kendi dilleriyle konuşan Arnavutlar da bulunmuşlardır.
Anlaşıldığı üzere Atatürk bu mübadeleyi ırka ve dile göre yapmadı. Müslüman olanları Türkiye'ye, olmayanları da Türk bile olsa batıya gönderdi.
Atatürk bu mübadeleyi gerçekleştirmeseydi ne olurdu?
Ekonomik olarak Osmanlının son dönemi gibi siyasi ve sosyal olarak da Filistin gibi olurduk.
Diyeceksiniz ki! Ülkemiz ekonomisinin çoğu yabancıların elinde. Bankalardaki toplam paranın % 70'e yakını yine yabancılara ait.
115 milyon metrekare toprağımız yabancılara satılmış. Madenlerimiz ufacık yerli ortaklar ile yine yabancılara satıldı.
Osmanlı döneminde köylerde açlığa mahkum olan Türk milleti bugün şehirlerde asgari ücrete talim ettiriliyor.
Planlı göç istilası zaten gündem. Ülkemizdeki her on kişiden biri yabancı ve ne yer, ne içer, nerede yaşar pek bilinmiyor.
Bu tablo nasıl ortaya çıktı?
'Biz, Osmanlı torunuyuz' diyenlerin sayesinde.
Demek ki, bu milletin Atatürk'e bir kez daha ihtiyacı var. Atatürk gelmeyeceğine göre Atatürk karakterinde 'bağımsızlık benim karakterimdir, diyen, hayalleri, hedefleri olan, ihtiyaç duyduğu desteği ABD, AB kapılarında değil aziz milletimizin sinesinde arayan bir lidere ihtiyacı var.
İşte o lider (Hüseyin Baş) İzmir'den şöyle sesini yükseltti: "Atatürk, bütün savaşlarını Haçlı Batı'ya karşı vermiştir, hiçbir Müslüman'a namlu doğrultmamıştır. Hayatı boyunca hep Müslümanların, İslam dünyasının haklarını savunmuştur.
Atatürk, Prof. Dr. Baş'ın ifadesiyle, helalı haram, haramı da helal yapmamıştır.
"Yunan'a kurşun sıkmak küfürdür" diye fetva yayımlayanların Atatürk'ü ağızlarına almaları için önce kelime-i şehadet getirip Müslüman olmaları gerekmektedir."
Ne mutlu Türk'üm diyene…
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025