Arap Baharı şimdi de Ürdün’e sıçradı. On binlerce kişinin başkent meydanlarında “daha fazla demokrasi” gerekçesiyle yürüyüşler düzenlediğini öğrendik.
Ürdün’de yaşananları dinlerken aklıma, Ürdün devletini kuran irade geldi.
Prof. Dr. Haydar Baş, ‘Dini ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler’ isimli eserinde Hicaz bölgesinin Osmanlı devletinin elinden nasıl çıktığını detayları ile anlatmıştı. Okumayanlara ve hatta okuyalı birkaç sene olmuştu diyenlere tekrar okumalarını tavsiye edeceğim çok önemli bir çalışma.
Bu eserde, İngiliz ajanı Lawrence’ın ve Şerif Hüseyin bin Ali’nin Hicaz’daki faaliyetlerinden bahsedilmekte.
“1908 yılı Kasım ayında Osmanlı hükümeti tarafından Mekke emirliğine atanan Şerif Hüseyin bin Ali ailesi ile birlikte 1891 yılında İstanbul’a gelmiş ve bu şehirde 17 yıl kalarak Osmanlı’nın çok büyük izzet ve ikramını
görmüştü.
…
Enver Paşa, İstanbul’dan getirdiği birçok kıymetli hediyelerle, kese kese altınları belli başlı bedevi şeyhlerine ve Harem-i Şerif hizmetçilerine dağıtırken, Mekke’de Şerif Hüseyin’e de Padişah ve Halife Sultan Reşad’ın hediyesi olan çok değerli bir altın kılıçla, altın madalyaları, Şerif’in oğlu Faysal ile sunmuştu.
Şerif Hüseyin de bir mektup ve çok iltifatkar sözlerle Osmanlı’ya bağlılığını ifade etmişti.
Aynı Şerif Hüseyin bir taraftan cihada katılacağım diye Osmanlı’yı oyalarken, diğer taraftan İngilizler ile işbirliğine girerek isyan hazırlıkları yapıyordu.
27 Haziran 1916’da işgali resmen başlattı. 1918’de Osmanlı artık buradan çekilmek zorunda kaldı.
…
İsyanın ardından Şerif Hüseyin önce Medine Emiri, sonra da Cidde’de kral oldu.
Ancak krallığının üzerinden çok geçmeden Abdülaziz bin Suud ile arasında bir liderlik mücadelesi başladı.
Zira İngilizler bir taraftan Şerif Hüseyin’e ümit verip onu iktidara koştururken, diğer yandan Muhammed Abdülvehhab aracılığı ile meydana getirdikleri görüşleri Suudilerin yaşadığı bölgede empoze ediyorlardı.
İbn-i Suud ile girdikleri liderlik mücadelesinde akabeye sürülen Şerif Hüseyin burada fakirlik ve hastalık içinde ölmüştür.” Prof. Dr. Haydar Baş, Dini ve mili Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler, sayfa 145-147.)
Ürdün’de bugün mevcut irade Şerif Hüseyin bin Ali’nin torunlarıdır.
Buradaki incelik, İngiliz sömürgesi yapılmaya uğraşılan Ortadoğu coğrafyasında hep aynı oyunun sahnelenmesine rağmen, her zaman başarılı olmasıdır.
İngilizler krallık vaadi ile bir yandan Şerif Hüseyin bin Ali’yi Osmanlı’ya karşı kışkırtırken, diğer yandan İbn-i Suud’u desteklemişlerdir.
Biri ya da diğeri önemli olan İngiliz iradesine boyun eğecek bir kargaşa ortamının yaratılması idi ve bunu başardılar.
Müslüman coğrafyalarda işgal harekâtı İslam dininin tahribatı ile başlamıştır.
İnanç birliğinin en kuvvetli birlik ve direnç harcı olduğu batı tarafından bilinmektedir.
Ancak aynı hassasiyet bizim de içinde olduğumuz İslam dünyasında maalesef
unutturulmuştur.
Mesela, Ürdün krallarının eşleri veya Arap şeyhlerinin çoğunun eşleri hep yabancı uyruklulardan seçilmektedir.
Zayıf bir itikat, işgale karşı güçlü bir cephe oluşturamaz.
Bugün Ürdün zayıf halkadır ve görünen o ki, o da Arap Baharı’na kapılacaktır.
Tezkerenin Meclis’ten geçtiği bugünlerde, yanı başımızdaki Ortadoğu’da yakın geçmişte cereyan eden büyük oyunları hatırlamakta faydalar var.
O gün İngilizleri dost bilerek yardım isteyenler ile bugün ABD’yi dost zannederek hareket edenler arasında hiç fark yok.
Tunus’ta, Mısır’da, Libya’da liderler gitti, yerine Birleşik Devletler’in adamları diye tabir edilen kişiler yönetime getirildi. O liderler de zamanında ABD desteği ile ülkelerinin başında idiler.
Dost bildiğimiz düşmanlar hep aynı…
Suriye’yi devrene çıkarmaya çalışanlar, bizim sırtımızı sıvazlıyor gözükse de aslında sadece kendilerini düşünüyorlar.
Ürdün’de yaşananları dinlerken aklıma, Ürdün devletini kuran irade geldi.
Prof. Dr. Haydar Baş, ‘Dini ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler’ isimli eserinde Hicaz bölgesinin Osmanlı devletinin elinden nasıl çıktığını detayları ile anlatmıştı. Okumayanlara ve hatta okuyalı birkaç sene olmuştu diyenlere tekrar okumalarını tavsiye edeceğim çok önemli bir çalışma.
Bu eserde, İngiliz ajanı Lawrence’ın ve Şerif Hüseyin bin Ali’nin Hicaz’daki faaliyetlerinden bahsedilmekte.
“1908 yılı Kasım ayında Osmanlı hükümeti tarafından Mekke emirliğine atanan Şerif Hüseyin bin Ali ailesi ile birlikte 1891 yılında İstanbul’a gelmiş ve bu şehirde 17 yıl kalarak Osmanlı’nın çok büyük izzet ve ikramını
görmüştü.
…
Enver Paşa, İstanbul’dan getirdiği birçok kıymetli hediyelerle, kese kese altınları belli başlı bedevi şeyhlerine ve Harem-i Şerif hizmetçilerine dağıtırken, Mekke’de Şerif Hüseyin’e de Padişah ve Halife Sultan Reşad’ın hediyesi olan çok değerli bir altın kılıçla, altın madalyaları, Şerif’in oğlu Faysal ile sunmuştu.
Şerif Hüseyin de bir mektup ve çok iltifatkar sözlerle Osmanlı’ya bağlılığını ifade etmişti.
Aynı Şerif Hüseyin bir taraftan cihada katılacağım diye Osmanlı’yı oyalarken, diğer taraftan İngilizler ile işbirliğine girerek isyan hazırlıkları yapıyordu.
27 Haziran 1916’da işgali resmen başlattı. 1918’de Osmanlı artık buradan çekilmek zorunda kaldı.
…
İsyanın ardından Şerif Hüseyin önce Medine Emiri, sonra da Cidde’de kral oldu.
Ancak krallığının üzerinden çok geçmeden Abdülaziz bin Suud ile arasında bir liderlik mücadelesi başladı.
Zira İngilizler bir taraftan Şerif Hüseyin’e ümit verip onu iktidara koştururken, diğer yandan Muhammed Abdülvehhab aracılığı ile meydana getirdikleri görüşleri Suudilerin yaşadığı bölgede empoze ediyorlardı.
İbn-i Suud ile girdikleri liderlik mücadelesinde akabeye sürülen Şerif Hüseyin burada fakirlik ve hastalık içinde ölmüştür.” Prof. Dr. Haydar Baş, Dini ve mili Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler, sayfa 145-147.)
Ürdün’de bugün mevcut irade Şerif Hüseyin bin Ali’nin torunlarıdır.
Buradaki incelik, İngiliz sömürgesi yapılmaya uğraşılan Ortadoğu coğrafyasında hep aynı oyunun sahnelenmesine rağmen, her zaman başarılı olmasıdır.
İngilizler krallık vaadi ile bir yandan Şerif Hüseyin bin Ali’yi Osmanlı’ya karşı kışkırtırken, diğer yandan İbn-i Suud’u desteklemişlerdir.
Biri ya da diğeri önemli olan İngiliz iradesine boyun eğecek bir kargaşa ortamının yaratılması idi ve bunu başardılar.
Müslüman coğrafyalarda işgal harekâtı İslam dininin tahribatı ile başlamıştır.
İnanç birliğinin en kuvvetli birlik ve direnç harcı olduğu batı tarafından bilinmektedir.
Ancak aynı hassasiyet bizim de içinde olduğumuz İslam dünyasında maalesef
unutturulmuştur.
Mesela, Ürdün krallarının eşleri veya Arap şeyhlerinin çoğunun eşleri hep yabancı uyruklulardan seçilmektedir.
Zayıf bir itikat, işgale karşı güçlü bir cephe oluşturamaz.
Bugün Ürdün zayıf halkadır ve görünen o ki, o da Arap Baharı’na kapılacaktır.
Tezkerenin Meclis’ten geçtiği bugünlerde, yanı başımızdaki Ortadoğu’da yakın geçmişte cereyan eden büyük oyunları hatırlamakta faydalar var.
O gün İngilizleri dost bilerek yardım isteyenler ile bugün ABD’yi dost zannederek hareket edenler arasında hiç fark yok.
Tunus’ta, Mısır’da, Libya’da liderler gitti, yerine Birleşik Devletler’in adamları diye tabir edilen kişiler yönetime getirildi. O liderler de zamanında ABD desteği ile ülkelerinin başında idiler.
Dost bildiğimiz düşmanlar hep aynı…
Suriye’yi devrene çıkarmaya çalışanlar, bizim sırtımızı sıvazlıyor gözükse de aslında sadece kendilerini düşünüyorlar.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Sinem Baş / diğer yazıları
- Geçmiş olsun Sayın Baş / 23.03.2020
- Gün BTP iktidarına çalışma günüdür / 19.11.2019
- Tebrikler Türk milleti! / 02.04.2019
- Ne mutlu ‘BTP’liyim’ diyebilene / 06.03.2019
- 2. buluşma iktidarın ayak sesleri / 26.02.2019
- Artık ‘Bağımsız Türkiye Partisi’ demeliyiz / 05.02.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a çirkin saldırı / 11.01.2019
- Cumhuriyet ve iftiralar / 29.10.2018
- 10. Milli Ekonomi Modeli Kongresi / 29.05.2018
- Yarın 23 Nisan / 22.04.2018
- Gün BTP iktidarına çalışma günüdür / 19.11.2019
- Tebrikler Türk milleti! / 02.04.2019
- Ne mutlu ‘BTP’liyim’ diyebilene / 06.03.2019
- 2. buluşma iktidarın ayak sesleri / 26.02.2019
- Artık ‘Bağımsız Türkiye Partisi’ demeliyiz / 05.02.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a çirkin saldırı / 11.01.2019
- Cumhuriyet ve iftiralar / 29.10.2018
- 10. Milli Ekonomi Modeli Kongresi / 29.05.2018
- Yarın 23 Nisan / 22.04.2018