Organik tarım dünyayı besler
Organik üretimin dünyada hızla artan nüfusun ihtiyaçlarını karşılayamayacağını iddia eden konvansiyonel tarım savunucularının aksine, bilimsel araştırmalar organik tarımın dünyayı besleyebileceğini kanıtlıyor
11.03.2018 00:00:00
Dünyada ve ülkemizde tarımın önemi yadsınamaz ancak tarım politikaları tek bir hedefe indirgenmiş durumda: Nüfus artışına paralel olarak ürün verimliliğini artırmak ve insanları doyurabilmek. Peki genel söylem bu yönde olsa da sosyo-ekonomik analizler bunu destekliyor mu? Söz konusu hedefin ve bu hedefe ulaşabilmek için uygulanan endüstriyel tarım yöntemlerinin (pestisitler, sentetik gübreler, GDO vb.) dünyada yaklaşık 70 yıllık bir geçmişi var.
Bu 70 yılın ardından, doğal varlıklara, ekosisteme ve insana zarar vermesine rağmen, maksimum verimi elde etme çabasının geldiği nokta pek parlak değil: 2016 tarihli Gıdada Sürdürülebilirlik Endeksi'ne göre dünyada gıdaya erişimi yetersiz 1.8 milyar insan yaşıyor. Yani iddia edildiği gibi endüstriyel tarım yöntemleriyle dünyayı doyurma hedefi gerçekleşmedi. Çünkü açlık sorununun nedeni, gıdanın yetersiz olması değil, üretimin adil paylaşılmaması, insanların alım güçlerinin eşit olmaması, israf ve kâr odaklı tarım politikaları.
Endüstriyel tarım toprağı bitiriyor
BM Gıda Hakkı Özel Raportörü Prof. Hilal Elver, bir milyar insanın aç olduğu tespiti üzerinden kırsaldaki küçük aile işletmeleri ve çiftçilerin güçlendirilmesi için hükümetleri tarım alanında demokratik reformlara davet ediyor. Küresel ısınma, iklim değişikliği, çoraklaşan toprak, kirlenen su kaynakları, zarar gören canlılar ve ekosistem dikkate alındığında, uzun vadede konvansiyonel/endüstriyel tarım, organik tarımdan daha verimli değil. ABD'deki Rodale Enstitüsü'nün mısır ve soya üretimi üzerinden gerçekleştirdiği projeye göre, özellikle kurak dönemlerde organik tarımın verimliliğinin daha fazla olduğu görüldü.
Rapora göre, kurak geçen yıllarda mısırın organik üretimdeki verimi, konvansiyonele göre yüzde 31 daha fazla oldu. Endüstriyel mısır, kurak dönemlerde besinsiz kalıp kuruma eğilimi gösterirken, organik mısır dayanıklılık göstererek yeşil kalabiliyor. Toprağın sağlığı ve canlılığının kanıtı olan organik bileşen miktarı, organik üretimde her yıl artış gösterirken, endüstriyel üretimde giderek azalıyor. 1998 yılında organik tarım çalışmalarına başlayan Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü sebzecilik bölümünün verileri de tohum verimi ve kalitesi açısından benzer bir sonuca işaret ediyor. Pek çok araştırma kuruluşunun işbirliğiyle gerçekleşen bir başka incelemeye göre, tamamlayıcı bazı faktörlerle birlikte organik tarım dünyayı doyurabilir. Hatta dünya nüfusunun beslenebilmesi için, mevcut tarım arazilerinin yüzde 60'ında organik üretime geçilmesi yeterli.
Organik tarım şimdilik devede kulak
2015 yılında dünyada organik tarım yapılan arazi 50.9 milyon hektardı yani dünya genelindeki tarım arazilerinin henüz yüzde 1'i kadardı. Öte yandan Rodale Enstitüsü, organik tarımın, konvansiyonel tarıma göre yaklaşık yüzde 50 daha az sera gazı salımı sağladığına dikkat çekiyor.
Bu 70 yılın ardından, doğal varlıklara, ekosisteme ve insana zarar vermesine rağmen, maksimum verimi elde etme çabasının geldiği nokta pek parlak değil: 2016 tarihli Gıdada Sürdürülebilirlik Endeksi'ne göre dünyada gıdaya erişimi yetersiz 1.8 milyar insan yaşıyor. Yani iddia edildiği gibi endüstriyel tarım yöntemleriyle dünyayı doyurma hedefi gerçekleşmedi. Çünkü açlık sorununun nedeni, gıdanın yetersiz olması değil, üretimin adil paylaşılmaması, insanların alım güçlerinin eşit olmaması, israf ve kâr odaklı tarım politikaları.
Endüstriyel tarım toprağı bitiriyor
BM Gıda Hakkı Özel Raportörü Prof. Hilal Elver, bir milyar insanın aç olduğu tespiti üzerinden kırsaldaki küçük aile işletmeleri ve çiftçilerin güçlendirilmesi için hükümetleri tarım alanında demokratik reformlara davet ediyor. Küresel ısınma, iklim değişikliği, çoraklaşan toprak, kirlenen su kaynakları, zarar gören canlılar ve ekosistem dikkate alındığında, uzun vadede konvansiyonel/endüstriyel tarım, organik tarımdan daha verimli değil. ABD'deki Rodale Enstitüsü'nün mısır ve soya üretimi üzerinden gerçekleştirdiği projeye göre, özellikle kurak dönemlerde organik tarımın verimliliğinin daha fazla olduğu görüldü.
Rapora göre, kurak geçen yıllarda mısırın organik üretimdeki verimi, konvansiyonele göre yüzde 31 daha fazla oldu. Endüstriyel mısır, kurak dönemlerde besinsiz kalıp kuruma eğilimi gösterirken, organik mısır dayanıklılık göstererek yeşil kalabiliyor. Toprağın sağlığı ve canlılığının kanıtı olan organik bileşen miktarı, organik üretimde her yıl artış gösterirken, endüstriyel üretimde giderek azalıyor. 1998 yılında organik tarım çalışmalarına başlayan Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü sebzecilik bölümünün verileri de tohum verimi ve kalitesi açısından benzer bir sonuca işaret ediyor. Pek çok araştırma kuruluşunun işbirliğiyle gerçekleşen bir başka incelemeye göre, tamamlayıcı bazı faktörlerle birlikte organik tarım dünyayı doyurabilir. Hatta dünya nüfusunun beslenebilmesi için, mevcut tarım arazilerinin yüzde 60'ında organik üretime geçilmesi yeterli.
Organik tarım şimdilik devede kulak
2015 yılında dünyada organik tarım yapılan arazi 50.9 milyon hektardı yani dünya genelindeki tarım arazilerinin henüz yüzde 1'i kadardı. Öte yandan Rodale Enstitüsü, organik tarımın, konvansiyonel tarıma göre yaklaşık yüzde 50 daha az sera gazı salımı sağladığına dikkat çekiyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.