O'nu çok özledik
Bugün 14 Nisan; ilim, fikir, siyaset ve gönül adamı, "Çağın Bilgesi", Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) kurucu Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın Hakk'a vuslatının ikinci yıldönümü. Bugün BTP tarafından tüm yurtta ve birçok ülkede anma programları organize edilecek. İki yıl geçmesine rağmen O'na duyulan özlem hiç bitmedi, artarak devam ediyor
14.04.2022 01:00:00





MURAT ÇABAS / HABER ANALİZ
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) kurucu Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın aramızdan ayırılışından bu yana tam iki yıl geçti. Devlet adamı, fikir adamı, siyaset adamı, gönül adamı, aksiyon adamı, mütefekkir, âlim, dost, yâren, mümtaz şahsiyet ve daha sayamadığımız bütün güzel hasletleri kendisinde barındıran mükemmel şahsiyet. Kelimelerin tanımlamakta aciz kaldığı güzel insan. Yıllar geçmesine rağmen O'na duyulan hasret hiç bitmedi. O hiç unutulmadı, unutulmayacak. O, ölümsüz eserleriyle, fikirleriyle, yetiştirdiği kadroyla her dönem yol göstermeye, çözümün merkezi olmaya devam edecek.
Tüm yurtta anılacak
BTP, 14 Nisan'ı içine alan 11-17 Nisan haftasını Prof. Dr. Haydar Baş'ı anma haftası olarak ilan etti. Özellikle de bugün gerek Türkiye'nin hemen hemen bütün illerinde gerekse yurt dışında, birçok ülkede Prof. Dr. Haydar Baş'ı anma programları organize edilecek. Akçaabat'taki kabri başında da hatim, mevlit ve dualarla anılacak. İstanbul'daki anma programı Fatih ilçesinde bulunan İBB Ali Emiri Efendi Kültür Merkezi'nde bugün saat 20.30'da başlayacak, BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş buradaki programa katılacak ve kapanış konuşmasını yapacak. Anma programlarında konuşmaların yanı sıra, BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın riyasetinde hazırlanan Prof. Dr. Haydar Baş sinevizyonu olacak. Programlar Meltem TV, Kadırga TV, Köy TV başta olmak üzere birçok TV ve internet kanalında canlı olarak yayımlanacak. BTP, anma etkinlikleri kapsamında Prof. Dr. Haydar Baş Kültür ve Sanat Yarışması da organize etti. Mektup, şiir ve resim alanlarında yapılan yarışmada dereceye girenlerin ödüllendirileceği açıklandı.
O, her yönüyle örnek bir insandı
Prof. Dr. Haydar Baş Hocamız, her konuda dört dörtlük, her yönüyle mükemmel, örnek bir insandı. O'nun hayatına başından sonuna baktığınızda, birçok özelliği şahsında topladığını görürsünüz. Bazı insanların bazı yönleri mükemmel olabilir ama her yönüyle mükemmel olabilmek, bu tarihte eşine az rastlanan bir durumdur. O birlik insanıydı. O hayatı boyunca birlik ve beraberlik için mücadele verdi, birlik ve beraberlik konferansları, programları icra etti, birlik ve beraberliğin eserlerini, modellerini, tezlerini ortaya koydu. O gönül insanıydı. O "insan gönüldür gönül" anlayışına sahip olan, insanın Allah'a olan gönül yolculuğunun, onun güzel ahlaka sahip olması için zaruri olduğunu ifade eden, insanların gerçekleri, terbiye olmuş ve Allah'ın nazar ettiği bir gönülle kavrayabileceğine inanan bir insandı. Gönül Hakk'ın aynası olabilecek ki, gerçekler aşikâr olabilsin. O fikir insanıydı. O'nun her sahada ve sahalarında ilk ve tek olan insan boyunu aşan kitapları, ortaya koyduğu model ve tezler O'nun mükemmel bir fikir insanı olduğunu göstermektedir. O'nun yazdığı eserler, dikkat ederseniz daha önce hiç yazılmamıştır; O'nun yaptığı tespitler daha önce hiç yapılmamıştır ve O sadece bugüne değil, geleceğe de ışık tutan kodlarla, tespitlerle eserler kaleme almıştır ve konuşmalar yapmıştır. O aynı zamanda başkalarının fikirlerine de çok kıymet verirdi ve görüştüğü insanlarla istişare eder, onların fikirlerini de dinler ve herkesten çok istifade ederdi. "Evladım, ben çiçeklerden bal toplayan arı gibiyim, hepinizden istifade ediyorum" derdi.
O bir dava adamıydı
O, Atatürk gibi "Bağımsızlık benim karakterimdir" duruşuna sahip, "Ne AB, ne ABD, tek çözüm bağımsız Türkiye" diyen, bağımsızlığın modelini, Milli Ekonomi Modeli'ni yazmış olan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bekası ve Türk milletinin özgürlüğü için hayatını ortaya koyan bir dava adamıydı. O'nun davası Hakk'ın gönüllere iktidar olması davasıydı. O'nun davası birlik ve beraberlikti, Türkiye'yi dünyada en güçlü devlet, Türk milletini de dünyada en güçlü millet yapma davasıydı. O'nun davası "Türk yurdunda fakir kalmasın" diyen Oğuz Kağan'ın davasıydı. O milletinin adamıydı. O'nda mükemmel bir aidiyet duygusu vardı. Yurt dışı seyahatlerinde ülkesini özler ve hemen dönmeye çalışırdı. Cambridge Üniversitesi'nde verdiği konferansta, yanında bulunan ve O'nun konuşmasını İngilizceye tercüme etmek isteyen Hüseyin Çamurdan'a, "Evladım, beni onlar çağırdı, istifade etmek istiyorlarsa kendileri bir tercüman bulsun. Evladım, bir lider dilini, dinini, parasını dışarıya ihraç edebilendir" diyen liderdi. O hayatı boyunca milletinden karşılık bulmamasına rağmen milletinin refahı için çalışan, onları yokluktan, yoksulluktan, esaretten kurtarmak için projeler, çözümler ve modeller yazan bir insandı. O, kendi ifadesiyle, Milli Ekonomi Modeli'ni, milletinin fakirinden yola çıkarak yazmıştır. O insan sarrafıydı, değil Türkiye'de dünyada yüzbinlerce örnek insan yetiştirdi.
O sömürü sistemlerini tarihe gömdü
O ekonomistti; tarih boyunca hiç kimsenin ortaya koyamadığı Milli Ekonomi Modeli'ni yazdı. Bu modelle tüm sömürü sistemlerini tarihe gömdü. O siyaset üstü bir insandı. Kendi bir parti genel başkanı olmasına rağmen, sunduğu çözümler evrenseldi, tüm Türk milletini, tüm insanlığı ilgilendiriyordu. O devlet adamıydı. Türk milleti olarak O'na bir muhtarlık bile vermememize rağmen, O gittiği her ülkede, Rusya'nın Duma'sında, uluslararası kongrelerde hep Türkiye'yi Türk milletini en üst düzeyde temsil etti. O'nu gören Ruslar, "Ne mutlu Türküm diyene" dedi. O örnek bir aile babasıydı. O bütün yoğunluğuna rağmen ailesine ve çocuklarına düşkündü. Hepsi birbirinden kıymetli, donanımlı evlatlar yetiştirdi. O'nun evi bir Ehl-i Beyt üniversitesiydi. O kimsesizlerin kimiydi. Her kimin derdi varsa O'nda çözüm bulurdu. Kimseyi derdiyle yalnız bırakmazdı, kollarını sıvardı ve o derdin giderilmesi için elinden geleni yapardı. O ticaret ve sanayi adamıydı. Akçaabat'ın tepesine 56 günde fabrika kurduğunda, Alman mühendisler şok yaşamıştı. Türkiye'nin ilk ve en büyük pazarlama ağını kurdu. Dürüst, müşterisini koruyan mükemmel bir ticaret anlayışı ortaya koydu. O hukuk insanıydı. Hukukun zerre kadar dışına çıkmaz, yanındakilerin de çıkmasına asla müsaade etmezdi. Kendisine defalarca hukuksuzca saldırılmasına rağmen, O hep hukuk dairesi içinde mücadele etti ve hepsini de kazandı. Hukukun üstünlüğünü hayatıyla gösterdi. O her şeyden öte, Allah'ın ibadet ehli olan iyi bir kuluydu. O, yaptığı her şeyi ahireti için yaptığını söylüyordu. Dünyayı ahireti için yaşayan bir insandı. İbadetleri zevkle yapar, etrafındakilerin de zevkle yapmasını sağlardı. O'nun daha birçok özelliği vardı ama kelimelerle anlatmak mümkün değil. Allah şefaatlerinden mahrum eylemesin.
Evladından O'na anlamlı mektup
BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş, geçtiğimiz yıl düzenlenen anma programında babası Prof. Dr. Haydar Baş için yazdığı, oldukça duygu dolu ve anlamlı bir mektubunu okumuştu. İşte edebiyat ve fikir tarihimizde yer alacak o mektup:
"Bir varmış bir yokmuş...
Bir sabah uyanmışız sevgi varmış. Ertesi sabah uyanmışız sevgi yokmuş. Bir sabah uyanmışız muhabbet varmış, ertesi sabah uyanmışız muhabbet yokmuş. Her şey bir varmış bir yokmuş. Hayat bir varmış bir yokmuş. Hayat varlığı ve yokluğu yakalamakmış. Hayat yoklukta varlığı aramakmış. Amaç yoklukla var olmak varlıkta yok olmakmış.
Ne desem bilemedim, bazen özledim diyemezsin nazım okuyorum dersin ya; ben kimseyi böyle özlemedim. Gerçekten özledim. Güvende hissetmeyi özledim, sevilmeyi özledim, anlamayı özledim, bakmayı özledim, görmeyi özledim. Ama alıştım zamanla, özlemle yaşamaya alıştım. Rüyalarda buluşmak neymiş, öğrendim.
Çok şey öğrendim senden sonra, mesela özlemeyi öğrendim. Gidene mi zor kalana mı derler, kalana zormuş öğrendim. Hayatın ne kadar zor olduğunu öğrendim. Seninleyken hayat çok kolay geliyordu. Bir kere seninle olmak kazanmak demekti. Her zaman haklı olmaktı. Hiç yanılmamaktı. Seninle olmak var olmaktı, varlığın içinde yok olmaktı. Her halin ibretti, gidişin en büyük ibretti. Tabi ibret almasını bilene...
Bu arada bir torunun daha oldu baba. Adı Haydar, Fatıma da iyi. Seni çok özlüyor. Ama söyleyemiyor. Dedeni özledin mi deyince konuyu değiştiriyor. Utanıyor herhalde gariban. Gariban demişken, biliyor musun sen gidince hepimiz garip kaldık baba. Yetim kaldık. Anılarda teselli buluyoruz. Anılar demişken, hepsi aklımda. 5 dakika gibi geldi ama dolu dolu yaşamışız seninle. Doyamadık ama kana klana yaşamışız seninle. Senden sonra partini ben yönetiyorum. Ama senin fikirlerinle, senin öğrettiklerinle. Şimdi daha iyi anlıyorum. Kimse anlamamış seni. Ama zor baba. Sensizlik zor. Senden sonra şair oldum. Bir kaç mısra okuyayım sana:
Kim kapattı bu ışıkları, gözlerim görmez oldu
Kim sustu bu kadar kulaklarım duymaz oldu
Ne oldu bu dünyanın tadına hiçbir lezzet alamaz oldum
Kim aldı seni benden ben tam bir hiç oldum
Tende candın canda canan; kimsesizlerin kimi, sessizlerin sesi, karanlık gecelerin sabahıydın.
Evet, baba, büyük adamdın sen. Kimseye benzemezdin, kimse de sana benzeyemedi. Bir koltuğun vardı, dünyaya kafa tuttuğun. Orada oturur her meseleyi çözerdin. Derdin ki "En büyük sermaye insandır." Önce insan kazandın sonra onlara insanlığı öğrettin. Hala öğrettiklerinle yaşıyoruz. Hayat bir matematik gibi oldu, hangi problem olsa senin öğrettiğin formüllerle çözülüyor. Çok şey unuttum ben hayatta ama seni asla. Seni unutmayacağız.
Özledim seni çocukluğumun kahramanı, özledim seni gençliğimin muhabbet bağı, özledim seni hayatımın anlamı. Özledik seni baba, çoluk çocuk eş dost hep birlikte özledik. Varsa bir emrin başımız üstüne bi diyeceğin yoksa rüyalarda buluşmak üzere. Dostların birbirine emanet. Dostların Allah'a emanet..."
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) kurucu Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın aramızdan ayırılışından bu yana tam iki yıl geçti. Devlet adamı, fikir adamı, siyaset adamı, gönül adamı, aksiyon adamı, mütefekkir, âlim, dost, yâren, mümtaz şahsiyet ve daha sayamadığımız bütün güzel hasletleri kendisinde barındıran mükemmel şahsiyet. Kelimelerin tanımlamakta aciz kaldığı güzel insan. Yıllar geçmesine rağmen O'na duyulan hasret hiç bitmedi. O hiç unutulmadı, unutulmayacak. O, ölümsüz eserleriyle, fikirleriyle, yetiştirdiği kadroyla her dönem yol göstermeye, çözümün merkezi olmaya devam edecek.
Tüm yurtta anılacak
BTP, 14 Nisan'ı içine alan 11-17 Nisan haftasını Prof. Dr. Haydar Baş'ı anma haftası olarak ilan etti. Özellikle de bugün gerek Türkiye'nin hemen hemen bütün illerinde gerekse yurt dışında, birçok ülkede Prof. Dr. Haydar Baş'ı anma programları organize edilecek. Akçaabat'taki kabri başında da hatim, mevlit ve dualarla anılacak. İstanbul'daki anma programı Fatih ilçesinde bulunan İBB Ali Emiri Efendi Kültür Merkezi'nde bugün saat 20.30'da başlayacak, BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş buradaki programa katılacak ve kapanış konuşmasını yapacak. Anma programlarında konuşmaların yanı sıra, BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın riyasetinde hazırlanan Prof. Dr. Haydar Baş sinevizyonu olacak. Programlar Meltem TV, Kadırga TV, Köy TV başta olmak üzere birçok TV ve internet kanalında canlı olarak yayımlanacak. BTP, anma etkinlikleri kapsamında Prof. Dr. Haydar Baş Kültür ve Sanat Yarışması da organize etti. Mektup, şiir ve resim alanlarında yapılan yarışmada dereceye girenlerin ödüllendirileceği açıklandı.
O, her yönüyle örnek bir insandı
Prof. Dr. Haydar Baş Hocamız, her konuda dört dörtlük, her yönüyle mükemmel, örnek bir insandı. O'nun hayatına başından sonuna baktığınızda, birçok özelliği şahsında topladığını görürsünüz. Bazı insanların bazı yönleri mükemmel olabilir ama her yönüyle mükemmel olabilmek, bu tarihte eşine az rastlanan bir durumdur. O birlik insanıydı. O hayatı boyunca birlik ve beraberlik için mücadele verdi, birlik ve beraberlik konferansları, programları icra etti, birlik ve beraberliğin eserlerini, modellerini, tezlerini ortaya koydu. O gönül insanıydı. O "insan gönüldür gönül" anlayışına sahip olan, insanın Allah'a olan gönül yolculuğunun, onun güzel ahlaka sahip olması için zaruri olduğunu ifade eden, insanların gerçekleri, terbiye olmuş ve Allah'ın nazar ettiği bir gönülle kavrayabileceğine inanan bir insandı. Gönül Hakk'ın aynası olabilecek ki, gerçekler aşikâr olabilsin. O fikir insanıydı. O'nun her sahada ve sahalarında ilk ve tek olan insan boyunu aşan kitapları, ortaya koyduğu model ve tezler O'nun mükemmel bir fikir insanı olduğunu göstermektedir. O'nun yazdığı eserler, dikkat ederseniz daha önce hiç yazılmamıştır; O'nun yaptığı tespitler daha önce hiç yapılmamıştır ve O sadece bugüne değil, geleceğe de ışık tutan kodlarla, tespitlerle eserler kaleme almıştır ve konuşmalar yapmıştır. O aynı zamanda başkalarının fikirlerine de çok kıymet verirdi ve görüştüğü insanlarla istişare eder, onların fikirlerini de dinler ve herkesten çok istifade ederdi. "Evladım, ben çiçeklerden bal toplayan arı gibiyim, hepinizden istifade ediyorum" derdi.
O bir dava adamıydı
O, Atatürk gibi "Bağımsızlık benim karakterimdir" duruşuna sahip, "Ne AB, ne ABD, tek çözüm bağımsız Türkiye" diyen, bağımsızlığın modelini, Milli Ekonomi Modeli'ni yazmış olan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bekası ve Türk milletinin özgürlüğü için hayatını ortaya koyan bir dava adamıydı. O'nun davası Hakk'ın gönüllere iktidar olması davasıydı. O'nun davası birlik ve beraberlikti, Türkiye'yi dünyada en güçlü devlet, Türk milletini de dünyada en güçlü millet yapma davasıydı. O'nun davası "Türk yurdunda fakir kalmasın" diyen Oğuz Kağan'ın davasıydı. O milletinin adamıydı. O'nda mükemmel bir aidiyet duygusu vardı. Yurt dışı seyahatlerinde ülkesini özler ve hemen dönmeye çalışırdı. Cambridge Üniversitesi'nde verdiği konferansta, yanında bulunan ve O'nun konuşmasını İngilizceye tercüme etmek isteyen Hüseyin Çamurdan'a, "Evladım, beni onlar çağırdı, istifade etmek istiyorlarsa kendileri bir tercüman bulsun. Evladım, bir lider dilini, dinini, parasını dışarıya ihraç edebilendir" diyen liderdi. O hayatı boyunca milletinden karşılık bulmamasına rağmen milletinin refahı için çalışan, onları yokluktan, yoksulluktan, esaretten kurtarmak için projeler, çözümler ve modeller yazan bir insandı. O, kendi ifadesiyle, Milli Ekonomi Modeli'ni, milletinin fakirinden yola çıkarak yazmıştır. O insan sarrafıydı, değil Türkiye'de dünyada yüzbinlerce örnek insan yetiştirdi.
O sömürü sistemlerini tarihe gömdü
O ekonomistti; tarih boyunca hiç kimsenin ortaya koyamadığı Milli Ekonomi Modeli'ni yazdı. Bu modelle tüm sömürü sistemlerini tarihe gömdü. O siyaset üstü bir insandı. Kendi bir parti genel başkanı olmasına rağmen, sunduğu çözümler evrenseldi, tüm Türk milletini, tüm insanlığı ilgilendiriyordu. O devlet adamıydı. Türk milleti olarak O'na bir muhtarlık bile vermememize rağmen, O gittiği her ülkede, Rusya'nın Duma'sında, uluslararası kongrelerde hep Türkiye'yi Türk milletini en üst düzeyde temsil etti. O'nu gören Ruslar, "Ne mutlu Türküm diyene" dedi. O örnek bir aile babasıydı. O bütün yoğunluğuna rağmen ailesine ve çocuklarına düşkündü. Hepsi birbirinden kıymetli, donanımlı evlatlar yetiştirdi. O'nun evi bir Ehl-i Beyt üniversitesiydi. O kimsesizlerin kimiydi. Her kimin derdi varsa O'nda çözüm bulurdu. Kimseyi derdiyle yalnız bırakmazdı, kollarını sıvardı ve o derdin giderilmesi için elinden geleni yapardı. O ticaret ve sanayi adamıydı. Akçaabat'ın tepesine 56 günde fabrika kurduğunda, Alman mühendisler şok yaşamıştı. Türkiye'nin ilk ve en büyük pazarlama ağını kurdu. Dürüst, müşterisini koruyan mükemmel bir ticaret anlayışı ortaya koydu. O hukuk insanıydı. Hukukun zerre kadar dışına çıkmaz, yanındakilerin de çıkmasına asla müsaade etmezdi. Kendisine defalarca hukuksuzca saldırılmasına rağmen, O hep hukuk dairesi içinde mücadele etti ve hepsini de kazandı. Hukukun üstünlüğünü hayatıyla gösterdi. O her şeyden öte, Allah'ın ibadet ehli olan iyi bir kuluydu. O, yaptığı her şeyi ahireti için yaptığını söylüyordu. Dünyayı ahireti için yaşayan bir insandı. İbadetleri zevkle yapar, etrafındakilerin de zevkle yapmasını sağlardı. O'nun daha birçok özelliği vardı ama kelimelerle anlatmak mümkün değil. Allah şefaatlerinden mahrum eylemesin.
Evladından O'na anlamlı mektup
BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş, geçtiğimiz yıl düzenlenen anma programında babası Prof. Dr. Haydar Baş için yazdığı, oldukça duygu dolu ve anlamlı bir mektubunu okumuştu. İşte edebiyat ve fikir tarihimizde yer alacak o mektup:
"Bir varmış bir yokmuş...
Bir sabah uyanmışız sevgi varmış. Ertesi sabah uyanmışız sevgi yokmuş. Bir sabah uyanmışız muhabbet varmış, ertesi sabah uyanmışız muhabbet yokmuş. Her şey bir varmış bir yokmuş. Hayat bir varmış bir yokmuş. Hayat varlığı ve yokluğu yakalamakmış. Hayat yoklukta varlığı aramakmış. Amaç yoklukla var olmak varlıkta yok olmakmış.
Ne desem bilemedim, bazen özledim diyemezsin nazım okuyorum dersin ya; ben kimseyi böyle özlemedim. Gerçekten özledim. Güvende hissetmeyi özledim, sevilmeyi özledim, anlamayı özledim, bakmayı özledim, görmeyi özledim. Ama alıştım zamanla, özlemle yaşamaya alıştım. Rüyalarda buluşmak neymiş, öğrendim.
Çok şey öğrendim senden sonra, mesela özlemeyi öğrendim. Gidene mi zor kalana mı derler, kalana zormuş öğrendim. Hayatın ne kadar zor olduğunu öğrendim. Seninleyken hayat çok kolay geliyordu. Bir kere seninle olmak kazanmak demekti. Her zaman haklı olmaktı. Hiç yanılmamaktı. Seninle olmak var olmaktı, varlığın içinde yok olmaktı. Her halin ibretti, gidişin en büyük ibretti. Tabi ibret almasını bilene...
Bu arada bir torunun daha oldu baba. Adı Haydar, Fatıma da iyi. Seni çok özlüyor. Ama söyleyemiyor. Dedeni özledin mi deyince konuyu değiştiriyor. Utanıyor herhalde gariban. Gariban demişken, biliyor musun sen gidince hepimiz garip kaldık baba. Yetim kaldık. Anılarda teselli buluyoruz. Anılar demişken, hepsi aklımda. 5 dakika gibi geldi ama dolu dolu yaşamışız seninle. Doyamadık ama kana klana yaşamışız seninle. Senden sonra partini ben yönetiyorum. Ama senin fikirlerinle, senin öğrettiklerinle. Şimdi daha iyi anlıyorum. Kimse anlamamış seni. Ama zor baba. Sensizlik zor. Senden sonra şair oldum. Bir kaç mısra okuyayım sana:
Kim kapattı bu ışıkları, gözlerim görmez oldu
Kim sustu bu kadar kulaklarım duymaz oldu
Ne oldu bu dünyanın tadına hiçbir lezzet alamaz oldum
Kim aldı seni benden ben tam bir hiç oldum
Tende candın canda canan; kimsesizlerin kimi, sessizlerin sesi, karanlık gecelerin sabahıydın.
Evet, baba, büyük adamdın sen. Kimseye benzemezdin, kimse de sana benzeyemedi. Bir koltuğun vardı, dünyaya kafa tuttuğun. Orada oturur her meseleyi çözerdin. Derdin ki "En büyük sermaye insandır." Önce insan kazandın sonra onlara insanlığı öğrettin. Hala öğrettiklerinle yaşıyoruz. Hayat bir matematik gibi oldu, hangi problem olsa senin öğrettiğin formüllerle çözülüyor. Çok şey unuttum ben hayatta ama seni asla. Seni unutmayacağız.
Özledim seni çocukluğumun kahramanı, özledim seni gençliğimin muhabbet bağı, özledim seni hayatımın anlamı. Özledik seni baba, çoluk çocuk eş dost hep birlikte özledik. Varsa bir emrin başımız üstüne bi diyeceğin yoksa rüyalarda buluşmak üzere. Dostların birbirine emanet. Dostların Allah'a emanet..."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.